Bizi, bir öğretmenle bir banka müdürünün, doktorla fabrika sahibinin yaşamının eşitsiz olmasının mutlaklığına, bu mutlaklığın değiştirilemez olduğuna ikna eden ideoloji, 'bok böceği'nin doğadaki önemine de zerre kadar kıymet vermez. O nedenle örneğin bir çöpçünün yaptığı iş, dolayısıyla çöpçünün sağlık bağlamında hayat ve üretim sürecindeki önemi ideoloji için ancak 'bok böceği' kıymetindedir.
CHP'NİN SOLA ÇALAN DİLİ
İlle de bir milat koymak gerekirse, Taksim'deki 1 Mayıs'ın akabinde memleketin hayli güneşli gelişmeler yaşandığını söyleyebiliriz. Dip suyu ufak ufak yol arıyor kendine. Deniz Baykal'ın gidişi/gönderilişinin ardından CHP'nin dili emek, yoksulluk, paylaşım, adalet gibi kavramlarla birlikte şimdilik acemice de olsa 'sol'a çalmaya başlayınca memleketi yöneten hakim cephenin asabı anında bozuldu.
Bugünlerin siyasal küfürü malum; 'statükocu.' Birine böyle giriştin mi, sen hemen ilerici oluveriyorsun! Öyle şeyler yazılıp çiziliyor ki, AKP'yi gerçekten statükoyu yıkmaya çalışan bir komünist parti olarak bile düşünebilirsiniz. Dillerine bu 'statüko' lafını dolayanları duyanlar da, arkadaşların Rus ya da Çin Devrimi'nden memlekete ithal edilmiş keskin enternasyonalistler olduklarını sanabilir.
Oysa tek bildikleri ve arzu ettikleri şey, kurulu düzenin tıkır tıkır işlemesi.
SIKIŞINCA BAS KÜFÜRÜ!
Şimdi nedir bugün statüko? Onca yıldır iktidarda olanlar hala "İktidar değiliz" diye neden ağlaşıp duruyorlar? Memlekette eşitsizlik, adaletsizlik almış başını giderken, kim iktidarın elini tutuyor daha adil bir bölüşümün sağlanabilmesi için? Kim karşı koyacak taşeronlaştırmayı, sendikasızlaştırmayı engelleyecek yasaların çıkarılmasına?
İşin esası, insanların hayatı ortada dururken tartışmayı getirip sivil/asker, laik/dinci türü ikilemlere sabitleyerek diğer tüm meseleleri daha hayati meselelerin önüne koyarak çıkış aradığını iddia edenler hepimizin bu dolmayı afiyetle yutmasını arzu ediyor. Yutmuyorsun, bu kez de basıyor küfürü "statükocusun" diye.
Tamam da, sen de şu memleketin çalışanının hayrına bir şeyler yapsan, yazsan hazır elin bu kadar güçlüyken. Emeği yoksulluğa mahkum eden şu statükoya karşı iki satır laf etsen, bir kanun çıkarsan. Al işte orada onca insan madenin dibine gömüldü. İşin uzmanları diyor ki; "Sendika olsa denetim işi de kendiliğinden çözülür, bu kadar insan ölmezdi." Kim burda madenciye karşı statüko? Orgeneral bilmem kim mi? O mu patlatıyor madeni? Evet o orgeneralin abileri işçilerin sendikalarını, haklarını, hukuklarını dümdüz edenlerdi... E peki şimdi statükoya, askere karşı çıkanlar ne yapıyor işçiler, emekçiler için? Taşeronlaştırıp sendikasızlaştırıyor, yetmiyor bir de adamı öldürtüyor. Bu mu şimdi 'statüko'yla savaş!..
Sorarım size bu iktidar bu gaddarca sömürü düzenini, yani gerçek statükoyu dağıtıp paramparça etmek istiyor olabilir mi gerçekten?
HERKESİ 'HİÇBİR ŞEY'E DÖNÜŞTÜRMEK
Ama gerçekte ne istediklerini biliyoruz, herkesin tek başına kalmasını istiyorlar. Böylece tek başına kalan insanların 'hiç kimseye çevrileceğini' biliyorlar. 'Hiç kimse'ye dönüşmüş insanları yönetmek kadar kolay ne olabilir, değil mi!... Bütün bunları bilmek için iktidarda olmaya gerek yok, kapitalizmin tarihine şöyle bir göz atanlar bunun çok eski bir'siu numarası' olduğunu görürler.
Özgürlüğe, eşitliğe, adalete, işe en çok ihtiyacı olanlara "Benim sana verdiğim kadarıyla yaşayacaksın" diyenlerin bu aralar asapları iyiden iyiye bozuluyor. Çünkü, dip suyu ufak ufak yol arıyor kendine...