Celal Başlangıç

30 Mayıs 2015

Kazlıçeşme'de; Türk bayrağından Öcalan'a, Fetih'ten Kobane'ye BİZ'LER halaya durdu

HDP'nin İstanbul mitingi, Türkiye'nin bütün renklerini coşkulu ve barajı aştığına inanan bir büyük kalabalık olarak bir araya getirdi

Cumhurbaşkanı Erdoğan Yenikapı'da "İstanbul'un Fethi" töreni adı altında "İktidar fetişizmi" mitingi yapıyordu.

HDP de buraya çok yakın Kazlıçeşme'de İstanbul adaylarını tanıtacağı bir miting yapma hakkını AKP'nin elinden "kura gücü"yle kurtarmıştı.

İki parti de 7 Haziran seçimlerinde birbirilerinin en amansız rakibiydi.

HDP'nin amacı barajı geçmekti. Eğer HDP barajı geçerse AKP "iktidarın altında" kalacaktı.

AKP de havadan 60-70 milletvekili kazanarak iktidarını kurtarmak için HDP'yi barajın altına gömmeye çabalıyordu.

İşte diğer partilerin varlığına rağmen iki parti bu seçimin "en amansız rakipleri"ne dönüşmüştü.

Bu nedenle olsa gerek, birbirine çok yakın bu iki alana gidenlerin yolları da ayrılmıştı.

AKP mitingine gidenlere sahilden, HDP mitingine gidenlere de daha içerden yol veriliyordu.

İki mitinge gidenlerin yolları bir tek Yenikapı istasyonunda kesişiyordu.

AKP mitingi için Marmaray'la gelenler Yenikapı istasyonunda inerken, karşılarında HDP mitingi için Kazlıçeşme'ye gitmek için binmek isteyenleri buluyordu.

HDP'liler oldukça coşkuluydu trene binerken. Ellerinde bayrakları, flamaları, dövizleri, dillerinde sloganları, şarkıları ve zılgıtlarıyla karşılıyordu vagonlardan inen AKP'lileri.

AKP'lilerin elleri boştu. Belli ki onlar pankartlarını, dövizlerini, bayraklarını alanda alacaklardı.

Ancak iki kalabalık vagonların kapılarında birbirlerine karışsalar da kimin HDP, kimin AKP mitingi için geldiğini ayırmak çok kolaydı.

Trenden inen AKP'lilerin yüzlerinde biraz mutsuz, hatta biraz da mahçup bir ifade vardı. Başlarını öne eğiyorlardı vagonlardan inerken.

HDP'liler ise alabildiğine çoşkulu doluşuyorlardı AKP'lilerin boşalttığı vagonlara.

İki grup arasındaki fark, düğün evine gidenlerle taziye evine gidenler arasındaki ayırım kadar belirgindi.

Gözleyebildiğimiz kadarıyla vagonlardan inen AKP'lilerle binen HDP'liler arasında en küçük bir sataşma, laf atma gibi bir elektriklenme yaşanmadı.

AKP'liler inip vagonlar Kazlıçeşme'ye giden HDP'lilerle dolunca yeniden şarkılı, sloganlı, alkışlı şenlik başlamıştı.

Hani bu manzarayı Yenikapı'daki Erdoğan görse "Biz yaptık, onlar biniyor" diye kızardı.

Marmaray'ın tıklım tıklım dolu vagonları Kazlıçeşme istasyonuna yaklaşınca birden içeriden; hayret, beğeni, şaşkınlık nidaları yükselmeye başladı. Arkasından bir alkış koptu. Çünkü daha saatler olmasına rağmen mitingin başlamasına, neredeyse dolmuştu alan.

Polis yeleği giymiş sivillerin üst araması gerçekten çok özenli ve kibardı. Daha doğrusu aksine alıştığımız için normalde olması gereken bir durum, altı çizilecek sıra dışı davranışa dönüşmüştü.

HDP'nin görevli gençleri de çok iyi organize olmuşlardı. Bu sefer böylesine büyük bir toplantının üstesinden, hiçbir olumsuzluğa izin vermeden gelmeyi başarmıştı parti görevlileri.

Selahattin Demirtaş'ın başından beri yürüttüğü esprili kampanya Kazlıçeşme'ye de pankart olarak yansımıştı. Üzerinde Figen Yüksekdağ ile birlikte fotoğrafı bulunan pankarta Demirtaş'ın sözleri yazılmıştı:

"Senin gönlünde yatan aslanı kediye çevirmezsek, bize de HDP demesinler."

Pankartın altındaki imza da ilginçti.

"Esenyurt Selahaddin Eyyubi Mahallesi"

Bir dövize "Allah seni başımızdan eksik etmesin. Selo, HDP" yazılmıştı. Yanındaki ise Abdullah Öcalan'ın posterini bayrak yapmış, sallıyordu.

Bir süre önce HDP'nin Aydın, Muğla, İzmir mitinglerinde dikkat çekmeye başlayan bir görüntü, Kızlıçeşme'de daha belirgin ortaya çıkmıştı; Türk bayrağı.

Ancak bu öyle tesadüfen ön sıralarda bir ya da birkaç kişinin bayrak taşıması değildi. Miting alanının en önünden arkasına, sağından soluna, farklı noktalara serpiştirilmişti.

Hatta Türk bayrağı taşıyan biri yanına bir döviz eklemişti:

"Bayrağa değil, sisteme karşıyım"

Anlaşılan o ki HDP Kürt seçmene yeteri kadar ulaştığını, ama daha çok ulaşması gereken Türk seçmen olduğunu düşünüyordu.

HDP bayrağının, Öcalan posterinin yanına bir de Türk bayrağının eklenmesi "havuz medyası"nı rahatsız etmiş olacak ki, hemen sitelerinde sormaya başladılar:

"Bu görüntüler niye Doğu'daki mitinglerde yok?"

Demek ki Kürtlerin devrim yapsalar da "bir kısım sosyalist"leri, Türk bayrağı çekseler de "AKP medyası"nı, onyüzbin defa "Seni başkan yaptırmayacağız" deseler de "ulusolcuları" inandırma ihtimali yoktu.

Alandaki kitlenin müthiş bir "Erdoğan alerjisi" vardı. Demirtaş'ın da, ondan önce konuşan Altan Tan'ın, Pervin Buldan'ın, Celal Doğan'ın ve diğer istanbul adaylarının konuşmasında ne zaman Erdoğan'ın adı geçse, alandan müthiş bir protesto sesi yükseliyordu.

Miting alanının en sihirli sözcükleri ise "Roboski' ve "Kobane"ydi.

Selahattin Demirtaş konuşmasına başlarken, "Fetih"e de değinmeyi ihmal etmedi:

"Merhaba İstanbul; Gezi’den Kobane’ye bütün direniş renklerinin, özgürlüğün olağanca güzelliğiyle bu meydanda barışın, kardeşliğin sesi olan tüm kardeşlerime, Fetih’in 562. yılında gönülleri fethetmek için Kazlıçeşme’yi dolduran milyonlara selam olsun."

Biraz sonra "Fetih Şöleni" programı çerçevesinde Yenikapı'nın üzerinde gösteri yapan "Türk Yıldızları"nın savaş uçakları, Kazlıçeşme üzerinden dönüş aldı. Alanda bulunan Kürtler, savaş uçaklarını bölgede "Savaşan Şahin" olarak görmeye alışkın oldukları için önce yadırgayıp "Şimdi nereyi bombalayacaklar" gibisinden bakmaya başladılar. Sonra da işi makaraya vurdular:

"AKP'nin mitingine gittiklerine göre, parasını versek HDP'nin de mitingine gelip gösteri yaparlar değil mi?"

Demirtaş kürsüye çıkmadan önce ajanslar Kandilli Rasathanesi'nin cihazlarındaki arıza sonucu Viranşehir'de 5,6 şiddetinde bir deprem kaydedildiğini geçmişti. Kürsüye çıkınca bu fırsatı kaçırmadı HDP "eş lideri":

"Saraylarının camları titriyor. Kandilli rasathanesi bile bugün yanlış alarm verdi. Kazlıçeşme inletiyor, Kazlıçeşme."

Gerçekten büyük bir kalabalık toplamıştı alana HDP. Bugüne dek bu alanlarda görülen en büyük kalabalık HDP Newroz'larıydı. Ancak bu sefer kendini de aşmıştı HDP.

Burada bir gözlemimi  de aktarmakta yarar var.

2002 seçimlerinde DEHAP'ın Alibeyköy'deki mitinginde Vedat Türkali ile Mehmet Güç ve ben de kürsüdeydik. 200 bini aşkın bir kalabalık toplanmıştı alana. O zamanlar bu miting, "Türkiye'nin batısında Kürtlerin topladığı en büyük kalabalık" diye nitelenmişti.

DEHAP'tan HDP'ye çok şey değişti. Artık toplanan kalabalık sadece Kürtlerden ibaret değil. Alevisinden Ermenisine, LGBTİ'sinden dindarına, sosyaldemokratından sosyalistine "Büyük İnsanlık"tı Kazlıçeşme alanını dolduranlar.

Ayrıca burada dikkat çekici bir noktayı da belirtmek gerekiyor. 2002'deki DEHAP mitingine katılanların neredeyse tümünü  kent yoksulu Kürtler oluşturuyordu. Kazlıçeşme mitinginde ise giyimleriyle, kuşamlarıyla, davranışlarıyla, hatta arabalarının modelleriyle net biçimde görüldü ki, HDP orta sınıf kentli Kürtleri de miting meydanlarına çekmeyi başarmıştı.

Ellerini kaldırıp bir milyon çift "zafer" oldular "Büyük İnsanlık Mitingi"nde. İki milyon ayak olarak halaya durdular, halay halay dağıldılar.

Onlar bir milyon çift zafer işareti, iki milyon halay çeken ayak olarak İstanbul'un dört bir yanına 7 Haziran'a kadar büyük bir seferberliğin neferi olma sözüyle dağılırken, aynı saatlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan Yenikapı'daki "iktidar fetişizmi" mitinginde kürsüden Hazreti Muhammed'in "Veda Hutbesi"ni okuyordu.