Çağnur Öztürk

26 Ocak 2014

'Mükemmellik kusurla olur'

Murat Güloğlu: İnsanlığın her hali var bende. Mükemmellik kusurla olur. Hata yapılabiliyor tabii ki. Mühim olan hatayı nasıl toparlayabildiğiniz

Fox TV’de Hafta Sonu sabah haberleri “Çalar Saat Hafta Sonu" ile Murat Güloğlu’na emanet. Güloğlu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından "Yılın En İyi Televizyon Gazetecisi” ödüllü, deneyimli bir haberci. Güloğlu ile programını ve gündemi konuştuk.

Murat Güloğlu, izleyici tarafından rahat tavırlarıylai doğallıyla çok benimsendi. Ve artık ona “Evimizin Oğlu Murat Güloğlu” deniyor. Güloğlu, bu tabirin nasıl çıktığını da anlattı.

Önce şunu sormak isterim FOX’Ta nasıl basladınız ?  “Evimizin Oğlu Murat Güloğlu” tabiri nasıl çıktı?

“Evin Oğlu” olmak içtenliği, sıcaklığı içinde yaşatan bir durum.  Söyledikleriyle, anlatmak istedikleriyle, enerjisiyle, fırlamalıklarıyla belki, belki şakalarıyla, kimi zaman hüznüyle, yanlışa karşı isyanıyla evin içinden birisi olmak oldukça önemli. Bunu, bu durumu hane halkına benimsetmek her şeyden daha önemli. Düşünsene evden biri senden önce uyanmış, bütün enerjisiyle –aman nazar değmesin- evin ahalisine memlekette dünyada olan biten haberleri sunuyor. Süper bir şey bu. Ben bu sloganı ismimin önüne koyduğum ve bunu dillendirdiğim zaman bu denli bir etki yaratacağını, benimseneceğini düşünememiştim aslında. FOX’un sabah kuşağında, kadınlara dair bir program yapalım derken yöneticilerle gerçekleştirdiğimiz uzun toplantılarda çıktı bu düşünce. Murat Güloğlu madem evin içinden biri, programı böyle sunsun, konuklarını evinde ağırlasın dedik ve dekorumuzu da evin bir odasıymış gibi tasarladık. Bu fikir çok güzel yankı buldu ve Evinizin Oğlu Murat Güloğlu oluverdim. Bunu haberlere de taşıyınca çok daha leziz oldu. “Aç bakalım televizyonu da, evimin oğlundan alalım haberleri” kadar eşsiz bir cümle olabilir mi benim için. Bu tabiri ismin önüne koyup da söylemek çok kolaydır. Esas olan seyircinin buna evet demesidir, onaylamasıdır. 

İzleyici sizi çok samimi buluyor, ekran zordur onlara bu enerjiyi geçirmek... ekrandaki haliniz en doğal haliniz mi? Oto-kontrolünüz ne kadar var?

Bunun cevabını en güzel beni uzun zamandır tanıyan arkadaşlarım söyler mesela:  “Dışarda, kendi aramızda neysen ekranda da aynısın” sözünü çok duymuşluğum vardır.  Çok da doğru. Ben sempatik ya da enerjik olmak için, samimi davranmak için ekstra bir şey yapmıyorum. İçim dışım bir, neysem oyum. Hatalarımla, sevaplarımla, doğrularımla… İnsanlığın her hali var bende. Mükemmellik kusurla olur. Hata yapılabiliyor tabii ki. Mühim olan hatayı nasıl toparlayabildiğiniz. İşte orada devreye tecrübe, bilgi, birikim giriyor. Mütevazı olmayayım bende de bu tecrübe var elbette. Otokontrole gelince, her şeyden önce ne söylememeniz gerektiğini bileceksiniz. Ekrandaki samimi, sempatik duruşuma matematiği kurulmuş, üzerinde düşünülmüş, tanjantı, kotanjantı hesaplanmış, ince ayarlanmış tatlılıklar da katılınca harikulade keyifli bir tat çıkıyor ortaya. Bir şeyler olunabiliyorsa –özellikle bizim işlerde- hiç tesadüfi değildir söyleyeyim. İzleyene oturduğu yerden, “ya adam sunumunu ne rahat yapıyor, ya ben de yaparım bu işi, ne var ki ” dedirtebiliyorsan doğru yoldasın demektir. 

Kadın kuşağında da program yaptınız, deneyimlemek nasıldı? Bir daha denerim diyor musunuz?

Kahvaltıyla öğle yemeği arasında kalan bir zaman diliminden bahsediyoruz. İzleyici kitlesinin farklı olduğu, evde oturan, işi daha çok ev işleriyle sınırlı olan bir kesimin televizyonu açtığı ve izleyecek şeyler aradığı bir kesim burada konu olan. Kadın kuşağına erkeklerin el atması aslında ilginç bir durumdu. İzleyici zamanla benimsemişti de. Biraz daha sabırlı olunabilirdi. Belki yeniden yapabilirim.
Bu ülkede neden gündem bu kadar fazla değişiyor sizce? Sizin için de yorucu olmuyor mu?
Gündem bu denli değişmediği zaman şaşkına döner olduk. Zaten bizim memlekete mahsus bir durum var ortada; sürekli hareketin olması. O yüzden bizim habercilerimiz genç yaşlarda büyük bir haber refleksi kazanıyorlar. 20’li yaşlarda yola çıktığım birçok haberci dostum kariyer olarak şu an gayet iyi yerdeler. Manşetlerimizin sürekli kendini yenilemesi, haberlerimizde bol miktarda son dakika vermemiz aslında vatandaş için çok yorucu bir hadise. Ben nihayetinde işimi yapıyorum ama haberleri dinleyen, izleyen arkadaşlarımız tenis maçı izler gibi top bir orada bir buradayken şaşkına dönebiliyorlar. Sükunetin hakim olduğu bir iklim en büyük dileklerim arasında.

Sosyal medyayı, yeni sosyal medya düzenini nasıl değerlendiriyorsunuz?

E çok normal olarak teknolojik gelişmeler kendisini sosyal medyada daha çok hissettirdi. Her şey cebimizde. Haberler, dedikodular çok hızlı yayılıyor artık. Mesafe diye bir şey kalmadı. Telefonumuz biraz ağır çalışsa isyan eder duruma geldik. Haber kuruluşlarından ziyade kişisel sosyal medya hesaplarından da artık çok şey ve farklı şeyler öğrenebiliyoruz. Böylesi bir zamanda hiçbir yalan gizlenemiyor. Asıl olan sorumlu bir şekilde kullanmak sosyal medyayı. Twitter ya da facebook takipçilerim benim balkon konuşmalarımı yaptığım insanlar aslında, birebir de karşılıklı olarak iletişim kurabiliyoruz. Bu eşsiz bir durum. Nimetlerinden faydalanmak lazım. 

"Gitmesen...Gitme Sen"  kitabınızdan sonra yeni kitap yazma planınız var mı?

Bu kitabımın çıkışının birden bire olması beni çok mutlu etti. Kendimce karaladığım satırlar, gün geldi kitaplaştı. Nihayetinde yazı çiziyle meşgulüz. Dışarıya pek belli etmediğim iç dünyamın yansıması “gitmesen…”. İlk gençlik yıllarımdan bugünlere kadar gelen Murat Güloğlu’nun duygusal ilerleyişi ya da. İlgiyi gayet güzel buldum, yeni kitap için de yolu yarıladım sayılır. Bir aksilik olmazsa yaz başı çıkarmayı düşünüyoruz.

(Hafta Sonu Dergisi- 22.01.14)