Çağnur Öztürk

09 Eylül 2015

Milletimizin başı sağ olsun, Şakir Amca taliplerini bekliyor

Bazıları için "ama hayat devam ediyor" sözünü duymak çok ağır geliyor, bu kadar hayat durmuşken

Altın Koza, ülkemizde gerçekten de sinemayı hakkıyla ödüllendiren ve festival ortamını layıkıyla yaşatan bir festival. Bu yıl hem yerli hem yabancı çok iyi filmleri vardı programında ancak dün iptal haberi geldi. Ve İstanbul Film Festivali’nin yapmadığını yapıp filmleri ödüllendireceklerini söyleyerek yine farklarını gösterdiler.

“22’nci Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’ne az bir zaman kala Dağlıca ve Iğdır da yürek dağlayıcı şehit haberleri, Adana’yla bütünleşen Uluslararası Altın Koza Film Festivali için duyduğumuz coşku ve heyecandan geriye tarifsiz bir burukluk bıraktı.

Bu koşullarda festivalin geleneksel açılış ve kapanış törenlerini, konserler, film gösterimleri, yarışma filmleri, galalar ve diğer etkinlikleri iptal edilmiştir.

Bu yıl Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nde sadece yarışmalı bölümlerin jüri üyelerinin değerlendirmeleri gerçekleştirilecek ve basın yoluyla ilan edecektir.”

Pekiii ülkemiz böylesine zor bir süreçteyken neden en son durması gereken olan, sanat ortamı kendini durduruyor ki…. (Ben açıkçası olmasından yanaydım.)

Televizyona baktığımızda aynı anda 3 mainstream kanal Star TV, Fox TV ve ATV’de evlilik programları canlı yayınla son hız devam ediyor. Dizilerin yeni bölümleri de…

Uğur Aslan: Evet bugün programımıza hüzünlü ve buruk başlıyoruz... Tekrar başımız sağ olsun. Şehit ailelerimize baş sağlığı diliyoruz. Mekanları cennet olan şehitlerimizi buradan saygıyla ve rahmetle anıyoruz.

Seda Sayan: Göğsümüzde yazdığı gibi terörü milletçe lanetliyoruz.

U.A.: Evet terörü milletçe lanetliyoruz. Bizler açıkçası bugün çok düşündük. Bugün acaba ne yapalım, program yapalım mı? yapmayalım mı? program yaparsak mı hizmet etmiş oluruz teröre yapmazsak mı? Tabii ki yapmazsak, çünkü terörün istediği bir şey var: sosyal hayatı bitirmek, kepenkleri kapattırmak, televizyonları ekranları karartmak. Onların isteği bu, hayatı durdurmak. Hayır hayat durmayacak. Türkiye yoluna devam edecek, büyümeye gelişmeye devam edecek. Ve sosyal hayatımızı durduramayacaklar herkes işinin başında olacak ve herkes işine eskisinden daha güçlü sarılıp devam edecek. Bizler de buradayız, devam ediyoruz ve terörü lanetliyoruz.

S.S.: Ve milletçe başımız sağ olsun. Allah bir daha böyle günler yaşatmasın amin.

Pekiiii o zaman “evlenmek için bize ulaşın 0212.....” altyazıda duruyor.

Ve arkasından Yaşar İstanbul’dan arıyor, Nevim için neler düşünüyor? Arkasından Şakir Amca, Ayten, Talip v.s. kriterlerini sıralamaya başlıyor…

Burada Baudrillard’ın örneği tam da yeri oluyor:

“Birey televizyonda Sudan iç savaşını, herhangi bir tuvalet kağıdı reklamıyla aynı duyarsızlıkla izlemektedir. Televizyonu kapattıktan sonra Sudan’daki iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir. İşte bireyin yaşadığı bu evren simülasyon evrenidir. Her şey görüntülerden ibarettir ve cansızdır.”

Baudrillard’ın Körfez savaşının gerçekte yaşanmadığı ve bir simulakr olduğu  tezi de yeridir:

“’Savaş kan ve dehşet görüntülerinin olmadığı bir reyting oyunu haline dönüşmüştür. Öyle ki, akşam işten evlerimize geldiğimizde yemeklerimizi yedikten sonra bacaklarımızı sehpaya uzatıp çaylarımızı yudumlarken, dizinin devamını seyreder gibi sakin ve o rehavetle bugün savaşta ne oldu bakalım bir dediğimiz bir duruma dönüşmüştür. Acıları duyumsamadığımız, empatiden yoksun kaldığımız, iliştirilmiş (sözde) gazetecilikle gerçekleşen haberlerde haber niteliği taşıyan bir şey yoktur. Artık haberler de savaşlar da sadece simülasyondur. Parlayan ışıkları savaş diye seyreden bizler, savaşın çok uzağındaymış gibi gece kameralarıyla çekim yapan yeşil ekranda; koşan askerleri görürüz sadece. Bu sahnelerde ölen siviller yoktur, çocuğunu kaybeden babanın ağlamasını haberci çekemez. İşte bu yüzden savaşlarda gerçekliğini yitirmiş durumdadır. Sadece simülasyona dönüşen ‘bu savaş’ diye izlettirilen ve izlediğimiz savaşlar söz konusudur. Bizler bu simülasyona gerçek diyoruz. Bizim gerçeğimiz simülasyonla yer değiştirmiş durumdadır. Gerçek çoktan yerini simülasyon alanına devretmiştir.”

Vallahi iyi ki sosyal medya ortaya çıktı da simukları delip geçebiliyor. Ve gerçeklerden haberdar olabiliyoruz bir nebze de olsa, ve de en önemlisi değişim için kaygı duyup çabalayan bir kitle bulunuyor.

Bu umut veriyor...

Ve bazıları için "ama hayat devam ediyor" sözünü duymak çok ağır geliyor, bu kadar hayat durmuşken.