Çağnur Öztürk

26 Temmuz 2012

'İşler Güçler' dizisi setinde bir gün

İşler Güçler yaz dönemine bomba gibi düştü. İşler Güçler’in bir set gününü sizler için takipledim. Oyuncularla ve yaratıcısı Selçuk Aydemir’le konuştum

Star TV'de ekrana gelen İşler Güçler dizisinin başrol oyuncusu Ahmet Kural, "Bu iş daha önce çok yapımcıya gitti ve hiç kimse bu projeye inanmadı. Bizimle olacağına da inanmadılar, bugüne kadar bir şey yapmadık sanıyorlar. Hayır, çok güzel işlerde yer aldık, çok güzel senaryolarda yer aldık ama hiçbir zaman magazinsel yönümüz olmadı. Olsaydı star olurduk ama insanlar bize gülmezdi de şu an. Bu işin sevilme nedenlerinden birini de çok tanınır olmamamıza bağlıyorum" dedi.

Dizinin hem yönetmeni hem de senaristi Selçuk Aydemir, Çalgı Çengi filminin 2.'sinin de hazır olduğunu söyledi. Aydemir, "2.sini 40 günde yazdım. Okuma provaları yapıldı ezberlendi, castingler yapıldı, ön hazırlıklar yapıldı. Ahmet’in bir kazası oldu erteledik. Her şey hazır, çekim yerleri bile hazır ama biz diziye başladık. Belki bir ara veririz o arada Çalgı Çengi 2’yi çekerim hemen hazırız, yapımcısı da hazır" diye konuştu.

İşler Güçler ekibiyle yaptığım söyleşinin ilk bölümü şöyle:


Ahmet Kural: Hiç kimse bu projeye inanmadı

 

Bence İşler Güçler televizyon ekranlarımızda klişeleri yıkan bir iş, siz İşler Güçler’i nasıl tanımlıyorsunuz?

İlk defa böyle bir iş yapılıyor. İlk defa oyuncular kendi isimlerini kullanarak bu dizide yer alıyor, ilk defa böyle kaliteli geçişler yapılıyor, kurgu olarak farklı. İlk defa bir kanal kendini de riske atarak farklı bir bakış açısıyla bir diziye destek oluyor. Örneğin 4. bölümün başında Rambo filminin yayınlanması dizi yerine, genelde kanallar böyle bir riske girmez, bu da bir ilk Türk dizi tarihinde, çok memnunuz farklı bir iş, her şeyiyle bir ilk. İzleyici de o farkı gördü…

Tabii, isimlerimizi kullanmasaydık eğer, X isimli bir oyuncuyu canlandırsaydık o zaman izleyici ‘hadi canım siz yaşamıyor musunuz sanki bunları’ diyecekti. Meslektaşlarımız da aynı şeyi söyleyecekti, o yüzden kendi isimlerimizi kullandık. Böylelikle daha gerçekçi oldu, samimiyeti görüldü, bir de altını mizahla destekleyince o bizim acı şeyler, aslında baktığımızda çok acı, komik değil hiçbiri, ciddi problemler yaratan sorunlar. Biz bunları mizahla besleyerek sunduk.
 
 

Peki hiç kendi isimleriniz kullanmanızı yadırgayan hiç yok mu?

Sektör komedisi olduğu için bizim piyasamızda komiklikler, saçmalıklar, acı gerçekleri gösterdiğimiz için sanmıyorum. Bir de Çalgı Çengi’de bir kitlemiz oluştuğu için 1-0 önde başladık projeye. O riski göze aldık da insanlar bizim mizahımıza güvendiği için çok da hoş karşıladılar çok da inandılar. O riski alıp olumsuz tepki de alabilirdik, bir de daha önce çok tanınmadığımız için; daha önce çok işler yaptık ama bir star durumumuz yoktu. O yüzden izleyici de kabullendi. Kendi isimlerimizle oynamamızı.


Mizah yapmak nasıl ülkemizde? Dram yapmak daha kolay mizah riskli gibi?

Evet, her zaman bir risk taşıyor. Bir de mizahta izah yoktur sözü var. Farklı bir mizah yapıyoruz. İnsanların alıştığı bir mizah değil ama, kendi aranızda yaptığınız esprileri de bu dizide görüyorsunuz., gerçeklik payı da orada çıkıyor. Bir de bizim karakterlerin bir sonraki sahnede ne yapacakları belli olmadığı için insanlar merakla bekliyor. Dramda bunun sonunda bu olacak diye bekleniyor, biz her an her şeyi yapabiliriz komik duruma da düşebiliriz, ağlatabiliriz de ki ilerleyen bölümlerde böyle şeyler de olacak. 
 

İzleyicinin de zekasını ciddiye alan bir dizi?

Evet zorluyor, bizim mesela ilk ve son sahnelerimiz de çok farklı oluyor, izleyicinin bizden bir beklentisi oluyor, ne yapacağımızı bekliyorlar. O yüzden çok çok farklı bir mizah, bütün mizahlardan farklı.
 

Çalgı Çengi çok başarılı oldu, dizideki karakterler de bağımsız bir film çekme hayalinde, büyük çaba gerekiyor değil mi?

Selçuk Aydemir filmi 6 günde çekti, tabii çok çabası var ama senaryo hazırdı, sahneleri nasıl çekeceği, her şeyi hazırdı. Çoğu zaman kendi parasıyla çektiği için de mazotun bitmemesi için jeneratörü kapattığı oluyordu. Biz asıl olumlu tepkileri vizyondan kalktıktan sonra sosyal medyada, internette aldık.
 

Çalgı Çengi 2 nasıl olacak?

Çok daha farklı olacak. Daha uzun çekim süresi, daha ciddi bir senaryo, daha büyük bir film olacak prodüksiyon olarak da. 
 

Dram oynarken komediye geçmek nasıl?

Şöyle bir şey var, bir yerden başlıyorsunuz. Dram olarak başlıyorsunuz açıkçası bende bir korku oldu. Gazi döneminden sonra, inandırıcılığımı kaybeder miyim acaba korkusu komedi yaparsam. Düşününce de yapmadım komedi. Selçuk Aydemir’le tanıştım mizahını ciddi ciddi yansıtabilen beni anlayabilen ve benim potansiyelimi bilen tek adamdı. Yapmalıyım dedim iyi ki de yapmışım. Türkiye’de bir Şener Şen gerçeği var mesela, yıllarca güldük ama bana göre en iyi drama oyuncusu. İyi ki de o yönünü göstermiş Eşkıya ile sinemamızın seyri değişti. Yavuz Turgul’la beraber sinemamızın yapı taşı oldular.

İnsanların benim komedi yönümü daha çok seveceğini düşünüyorum. Daha çok kendimi gösterebileceğimi düşünüyorum. Bir de insan hep aynı şeyleri yapmaktan sıkılıyor. Çünkü senaryolara baktığımızda hep aynı, bir diziden alıp diğer diziyle karıştırıyorlar. Mesela dramda Deli Yürek, Acı Hayat., komedide Bizimkiler. Artık buna benzer bir iş yapmaya gerek yok çünkü en iyisi yapıldı.

Biz farklı bir iş yapıyoruz, hiçbir zaman da "Of reytinglere bak" diyebileceğimiz bir durum olmaz, olsa da sürpriz olur diye düşünüyorum.


Bence olur…

Olabilir, özellikle sosyal medyada çok izleyicisi var bizim işlerimizin. Ona güveniyoruz, kanalımıza güveniyoruz. Yapımcımız gerçekten çok destek oluyor. Bu iş daha önce çok yapımcıya gitti ve hiç kimse bu projeye inanmadı. Bizimle olacağına da inanmadılar, bugüne kadar bir şey yapmadık sanıyorlar. Hayır, çok güzel işlerde yer aldık, çok güzel senaryolarda yer aldık ama hiçbir zaman magazinsel yönümüz olmadı. Olsaydı star olurduk ama insanlar bize gülmezdi de şu an. Bu işin sevilme nedenlerinden birini de çok tanınır olmamamıza bağlıyorum.
 

Yapımcı risk almış oldu?

Evet çok büyük bir risk aldı, kanal da aldı. Biz de yürekten inanıyorduk. Hepimiz değdiğini gördük.


Dizide konu edindiğiniz sektör zorluklarını ne kadarını yaşadınız siz?

Hepsini yaşadım. Çok daha fazlasını, arkadan vurmalar, arkandan konuşmalar. Çok acayip bir piyasa biz de bunu mizahi göndermelerle anlatıyoruz. Kral çıplak... Çok ciddi paraların döndüğü bir sistem, hiyerarşik durum saçmasapan.


Bir sanat filminde rol alayım diye aklınızdan geçiyor değil mi? Dizide de mizahı yapılıyor?

E tabii hepimizin geçer. Ben de çok isterim bir sanat filminde oynamayı. Mizahını yapıyoruz ama ülkede en izlenmeyen sanat filmleri. Gerçekten çok az kişi izler ama kime sorsanız o filmi de bilir. Yapımcı inanmaz, ödüller alır. Ortaya çıkan her yönüyle gerçek bir filmdir. Sanat filminde rol almayı çok isterim, bugüne kadar teklifler de geldi.

Setlerde ölmek istemiyoruz eylemleri yapıldı, bu çözüme kavuşamayan sorun hakkında ne dersiniz?
En az 15-20 sene daha bu değişmez. Haftada 90 dk, yazıktı günahtır, çok çalışıyorlar ağır işçi çalışanlar. Daha yeni yeni Star TV 45 dk'lık bir dizi çıkardı. İstediğimiz kadar yürüyelim çözüm olmuyor ,inşallah düzelir. Yine biz oyuncuyuz işimizi yapıp dinlenebiliyoruz, ışıkçısı herkes kalıyor çok çalışıyorlar. Ben de radyo-tv-sinema okudum. Ama nereden bileyim insanların inşaat işçisi gibi çalıştığını. Haftanın altı günü çalışıyoruz, özelimiz yok.

İşler Güçler seti nasıl peki?

Şu an rahat, ilk ekip bir şaşırdı ne yapıyorlar diye ama çıkan işi görünce değiyor gördüler. Günde 8 saat çalışarak da 120 sayfa çekmek mümkün değil. Tabii ki zorluklar oluyor, uzun sürdüğü de. Bir de bizim iş farklı geçişleri her şeyi, üzerine düşünmek gerekiyor titizce. Selçuk’la mutlaka sahne öncesi 2-3 kere prova alıyoruz.
   

Selçuk Aydemir: 'İşler Güçler'i çoğu kanal riskli buldu'
 

Televizyona nasıl başladınız?

Sinan Çetin’le bir televizyon filmi çektik. "Kurbanlık" adında, Murat Cemcir de vardı. Bir kısa film festivalinde tanışmıştık Sinan Çetin’le. Bize 8 bin TL bütçe verdi film çekmemiz için. Sonra biz 10-12 günde çektik. 7 tane ortak bir dana alıyorlar bir türlü kesemiyorlar sürekli şehit veriyorlar bunun hikâyesiydi.  Sonra film ne oldu bilmiyoruz biz. Yayınlandı mı bilmiyorum ama yayınlandıysa da kimse parasını alamadı, ben de almadım.

Yakın bir süre içerisinde bana bir sit-com teklif etti Sinan Çetin, gittik görüştük Üsküdar’a Giderken’den sonra. Filmi sordu bana ne oldu o film diye. Ben de sana sormak lazım onu sormaya geldim zaten dedim. Sonra Kurbanlık’ın satış süresinde kanallara götürmüşler, TRT’de izlemişler.  TRT bu güzel biz bunu almak istiyoruz demişler ama parada Plato Film ile anlaşamıyorlar. Sonra TRT’deki program müdürlerinden biri aradı biz işi sevdik ama alamıyoruz., bunun benzeri bu mizah tarzında Ramazan’da yayınlanacak bir şey yapar mısınız diyor. "Ramazan Güzeldir" sipariş ediliyor. Böyle başlıyor bizim televizyon macerası, Sinan Çetin’in vesilesiyle yani.  Daha sonra TRT’ye Kurbanlık’ın bayramda yayınlanacak 4 bölümlük dizi hali Kurban’ı çektik. Bir dizi başladı da 4. bölümde bitti değil, bayrama özel yapılmış 4 bölümdü. Böyle başladık bir tane de kısa film programı yapmıştık, sonra arkası geldi….

İşler Güçler gibi sıradışı bir yapımı kabul ettirmek nasıl oldu, süreç nasıldı?

Zor oldu. Her seferinde proje anlatırken sanki daha önce hiç proje yapmamışsın gibi bir algı oluşuyor, anlamıyorum. Sanki daha önce bir şey yapmamışsın da daha ilk projeni yazmışsın da biriyle görüşüyormuşsun gibi oluyor. Belki de bizim başlangıç seviyesinde olduğumuz için midir, herkese mi böyle yapılıyor; zannetmiyorum. Gittik görüştük birçok yer riskli gördü. Bu mizah fazla AB, işte bu mizah reyting almaz, tehlikeli. Biz bunu yayınlarız ama 3. bölüm muhtemelen kalkar diye epey bir kanaldan olmaz geldi.

 

TRT'ye gittiniz mi?

Görüşmediğimiz 2-3 kanal kalmıştır. TRT’ye de gidildi. Seyirci bunu niye izlesin, oyuncular dünyası v.b. dendi, önyargılı yaklaşıldı.


Bu işlerin öncesinde bir THY'de çalışmışsınız?

Evet THY teknikte 1.5 sene çalıştım uçak mühendisi olarak.

Kurban ve Ramazan Güzeldir bir türlü memnun etmemişti beni. Hani çocukken bir resim yaparsın da sonra işte 6 yaşında çocuğun resmi dersin onun gibiydi pek tatmin etmiyordu. Sonra ben yapamıyorum galiba bari kendi mesleğime döneyim deyip girdim THY’ye. Sonra 3-4 ay sonra bezdim, yapabileceğim bir şey değil dedim. O ara Çalgı Çengi serüveni başladı. THY’de çalışırken çektim rapor alıp belim sakat deyip rapor aldım. 6 günde çektik, sonra uzun uzun evde kurgusunu yapmaya başladım. Evde bitirdim her şeyini. Sonra yaptığım şeyi izleyip beni tatmin edince tamam dedim benim yapacağım şey bu. Haybeye evham yapmayayım ben demek bir olgunluk süreci gerekiyormuş dedim. Yapabileceğime tekrar inandım sonra Üsküdar’a Giderken geldi… 
 

Ramazan Güzeldir’i birlikte yazıp yönettiğiniz Burak Aksak da Leyla ile Mecnun gibi çok farklı bir iş yazıyor, bence sektörün ikinize ihtiyacı varmış, sektörde ikiniz de çığır açacak farklılıklar yarattınız…

İnşallah öyledir halamın oğlu, eski ortağım çok da severim. Ama ben biraz daha farklı görüyorum yaptığımız şeyleri. Absürt mizahla bu aynı şey değil bu daha uçlara kaçan bir iş, yer yer fazla pik yapıp ama yaptığı şeyi de mantıklı bir zemine yatırmaya çalışan bir iş. Absürt mizah yapıyor olsam, atıyorum bombastik sahnesinde o ikisi o şarkıyı söylerken işin adını absürt mizah koysaydım, doktor da hastane de başlardı onlarla beraber dans etmeye, daha absürte giderdim. Ama bir şekilde ayağı yere bassın diye bir takıntım olduğundan; bittiği an şarkı o an ayağı yere basan bir adam olup, siz zevzeklik yapıyorsunuz güvenliği çağırayım demesi gerekiyordu. O yüzden ben absürt mizah sınırına kadar gelip geri kaçıyorum. Çok zor bence yapılması yapıldığı zaman da ciddi prodüksiyon isteyen bir şey ve ben o kadar da sevmiyorum absürt mizahı.

Bir şekilde gerçekliğe dönelim yani?

Evet evet, bir şekilde fizik kurallarına kalsın yani. Adamın karnına kaşık soktun peki bu demir fazlası vücutta ne yapar, oturup bunları konuşuyoruz, gerçek hayata değsin ciddi anlamda olaylar da espriler de. Çok uçtuğun yerde biri durdursun anlık zevzeklikler yapılsın benim derdim o.


Peki dizide anlattığınız tv-sinema dünyası gözlem sonucu olmalı?

Gözlem sonucundan öte, ben hep kendi projelerimi yaptım, hiç başkalarının projesini çekmedim. Çeşitli teklifler de geldi, o gözle de inceledim yapsam niyetiyle yaklaştım ama olmuyordu bir başkasının dünyasına giremiyordum. Hep kendi projelerimi yapmaya çalıştığım için çok fazla kamera arkası, geri plan gördüm.; nasıl yürüyor, nasıl yapılıyor yapımcılar bu işe nasıl bakıyor, oyuncular bu işe nasıl bakıyor. Kanal nasıl bir organizma nasıl işliyor, bunları hep mecburen görmek zorunda kaldım. Başkalarına da iş yapan bir senarist olsaydım belki 10-15 senede yaşayacağım deneyimi 2-3 sene içerisinde 2-3 projede fazlasıyla yaşamış oldum. Çünkü A’sından Z’sine kadar, kanala ilk gidildiği andan o proje dosyasının oluşturulduğu o ana kadar ilk fikir, İşler Güçler diye bir iş yapacağım 3 tane karakter kendi hayat hikayelerini isimlerini ödünç alacağım anına kadar hep işin içinde olduğumdam fazlasıyla gördüm. Yazmanın dışında da sürekli setteyim deneyimim var. Bunların dışında eşin, dostun deneyimlerini de dinliyorum sürekli. 
 

Sizle birlikte 2 kişi daha senaryo ekibinde?

Onay Durgun ve Edip Tekin diye senarist arkadaşlarımız var. Biri doktor, aile hekimi diğeri de mühendis. İlk kez yazıyorlar.


İzleyici bu diziyi yadırgar diye düşündünüz mü?

Bir şey yapıyorsun,  seyircinin sevdiği ve izlediği bir dünya var, x dizisi o kızın başından geçen hikayelere üzülüyor, onun mali sorunu, özel üniversitede tanıştığı çocuk v.b. bir şeye inanıyor iyi ya da kötü; hani alev efekti var ya bir tane pamuk yakıp arkasına geçip çekiyorlar falan bunu gösteriyoruz; bu rahatsız edecek düşüncesindeydim ben hep, bizim karakterlerimizin dünyasına girmesi onlarla empati kurmasının dışında rahatsız olacak, sen bunca zaman bir yalan izledin iğne saplamasıyla hareket edecek diye düşündüğümüz için başlarda bayağı temkinliydik. Ama umduğumuz gibi olmadı başka bir tepki verdi izleyici.

Bir yandan da izleyiciyi yoran bir tarafı var?

Evet ama izleyici ilgilenmedi o kısımla hiç. 3 tane adamın hikayesini izliyorum ben diye izlemeye başladı. Bizim çıkış noktamız aslında onlara bonus olarak geldi. Bizim sektörü anlatmamız, diziler, sinema bağımsız filmler nasıl oluyor bunlar hep onlara bonus gibi geldi. Aynı başrol karakterlerin doktor olması, öğretmen olması gibi. Böyle baktı izleyici bu da bizi çok memnun etti.


Oyuncuların kendi isimleriyle yer almaları konusunda tereddütler oldu mu?

Tabii bir ikna süreci oldu. İkna ediyorsun ben senin hayat hikayeni anlatmayacağım. Eğer belgesel gibi anlatırsanız sıkıcı olacaktır o. Eğlenceli bir dünya çizeceğim, buraya senin isminle, senin gerçek hikayenden bazı doneler koyacağım; bu seyirciyi biraz düşündürsün istiyorum aslında bunların ne kadarı gerçek… Yarı yarıya bir gerçeklik dünyası sağlansın diye uğraştık epey. Bu 3 karakterin gerçek hayat hikayelerine çok girdik çıktık ama bunu yaparken de tamamen kurmaca olduğunu gösteren yer yer karikatüre kaçan şeyler de yapmak zorundaydık. O yapımcı gibi, Zehra karakteri gibi, hala karakteri gibi. Çok marjinaller ama olması lazım öbür türlü kıramayacaktım o algıyı. Bir de orijinalliği olsun derdindeydim. Daha önce yapıldı mı kendini oynayan karakterler, bazen dizilere girdiler çıktılar ama hiç böylesi yapılmamıştı ilk olsun istedim. 
 

Zehra karakterine gelen tepkiler nasıl?

Bir, bir karakter yaratıyorsun yalan söyleyemiyor. Bu senin karakterini ister istemez aslında ahlaklı yapıyor ama o kadar ince bir şey var ki. Seyirciye, bak sana bir şey öğretilmeye çalışıyor şeklinde didaktik şeylerde bir anda buz gibi soğuk demir tutmuş gibi oluyor, bunu yapmaman lazım. Erdemli bir karakter baktığın zaman Zehra, neresi erdemli dersin; bu kız yalan söyleyemiyor daha büyük erdem mi var… Ama cinselliğini de çok rahat yaşıyor bunu da anlatabiliyor mecburen. Bir anda bakınca Zehra kötü bir kızmış imajı uyanıyor bazılarında. Hayır senin kızın da yaşıyor bunu ama senin kızın söylemiyor bunu. Zehra bunu saklamıyor. Zehra yalan söyleyebiliyor olsa da söylemeyecek bir karakter o kadar rahat. Hani aslında çok erdemli bir karakter gösteriyorsun ama ahlaksızmış gibi duruyor. Bu da beni çok cezbediyor Zehra’nın en sevdiğim yanı bu. İnsanların yüzleşmeyi istemediği şeyleri söyletiyorum Zehra’ya.  Beni öldürmek mi istiyorsun desen evet öldürmek istiyorum diyecek kadar basit bir matematiği var. Fazla erdemli işte o biraz batıyor, niye bu kadar cinsellik var, yalan söyleyememesi çok gerçek dışı. Yalan söyleyememesi gerçek dışı diye bir şey var mı, söyleyemiyor işte. Sen bugüne kadar o kadar garip karakterler izledin ki sırtında sekiz tane bıçak varken oturup yüz kiloluk adamı kaldırıp arabaya bindiren adama gerçek diyebiliyorsun. Ben diyorum ki bir kızcağız var ve yalan söyleyemiyor. Gerçek olamayacak kadar erdemli evet. Benim en sevdiğim karakterlerden.


İşler Güçler’in 13 bölümü tasarlanmış ya da yazılmış ve duruyor mu?

Aslında dizinin sonuna kadar kaba taslak belli durumda. Biz 39 ya da 52 diye planlıyoruz diziyi. Ve 39 bölüm diye yola çıktık diyelim ben biliyorum 39. bölümün sonunda ne olacak, senarist arkadaşlarım da biliyor. Diziyi 3’e böldük, 3 ayrı macera izleteceğiz, her 13’te başka bir hikaye… Aynı şeyi Üsküdar’a Giderken’de yapmıştım nasip olmadı. Orada çok yavaş yavaş sakin sakin gidiyordum çünkü dağıtıyordum bütün her şeyi, devam etmeyince olmayınca dağınık kalmış oldu. Çok dağınık bir diziymiş gibi durdu, hayır değil. Üsküdar’a Giderken yazısındaki renkli harfler bile bir anlam ifade ediyordu. O renkli harflerin renkleri teker teker değişecekti neden Üsküdar’a Giderken olduğu anlaşılacaktı. O harflerden birisi aileyi, birisi eşi işaret ediyordu... Bu kadar kafa patlatılarak girilen yolda bir anda zamansız bitince bir şeyler eksik kaldı.


Başka bir kanala geçemez miydi?

Olamazdı çünkü Öner Erkan Yalan Dünya ile anlaşmıştı. Ve o dizi başlayacaktı benim ana karakterimi değiştirmem gerekiyordu. 1. bölümden 39. bölüme kadar tasarladığım bir işte hadi ana karakteri değiştirelim olmazdı. 


Dizi sürelerinin uzunluğu ne olacak peki sizce?

Türkiye’de 45 dk'lık da 60 dk'lık da 15 dk'lık da dizi yaparsın. Yapılamaz diye bir şey yok ama kanalın reklam diye bir olayı var. 23 dk'da bir reklam girebiliyorsun. Ve o aldığın reklam pastası atıyorum bir kere reklama girersen eğer 7 dk'lık reklam mı aldım o reklamın bir karşılığı var. Şimdi sen bu karşılık kadar bir iş verebilirsin kanala. Sektörde şöyle bir şey var, 90 dk'lık parası alalım kanaldan ama 22 dk'lık sit-com yapalım yani bunun olabilme imkanı var mı reklam kuşağı diye bir şey var. Kanala girecek para belli, ya reklam ücretleri çok büyüyecek devasa bir talep olacak, kanalın eline daha çok para geçecek ve ancak kısaltabilecek bu süreyi ya da sen feragat edeceksin ama bu noktada da kimse bir şey yapmayacak. Türkiye’de diziler keşke şu kadar dakika olsa diyen oyuncular, senaristler, yapımcılara; tamam o zaman sen aldığın paranın 3/1’ini alacaksın dediğinde hayır diyecek.
 

Çalgı Çengi 2 geliyor mu?

2.sini 40 günde yazdım. Okuma provaları yapıldı ezberlendi, castingler yapıldı, ön hazırlıklar yapıldı. Ahmet’in bir kazası oldu erteledik. Her şey hazır, çekim yerleri bile hazır ama biz diziye başladık. Belki bir ara veririz o arada Çalgı Çengi 2’yi çekerim hemen hazırız, yapımcısı da hazır.

 

Dram da yazarım diyor musunuz?

Dram yazmam ama çekerim, çok istediğim sevdiğim uyarlamalar var, sinemada adapte etmek istediğim. Sinemaya daha kanalize olmak istiyorum ama ileride.
 

Takip ettiğiniz mizahçılar?

Ricky Gervais var, Seth Rogen var yaşıtım. Uykusuz okuyorum, hepsini de okuyorum; Yiğit Özgür, Uğur Gürsoy.

Cem Yılmaz’ın işlerini çok seviyorum.
 

Cem Yılmaz’ın desteği olmuştu Çalgı Çengi’de?

Oldu tabii vizyona çıkartan oydu. Biz filmi çekmiş bitirmiştik ama vizyona çıkmıyordu bir türlü. Nasıl çıkartırız, kopya nedir bilmiyorduk, salon sayısı nedir, salonların önemi ne, hiçbir şey bilmiyorduk. Sağolsun filmi aldı vizyona soktu, sayesinde seyirciyle buluşmuş olduk.

 

Yarın: Yılmaz Gruda, Murat Cemcir, Burak Satıbol ve Sadi Celil Cengiz röportajları