Bülent Şık

05 Kasım 2012

Yıllardır zehir yiyoruz

Ölüm üzerine güzel bir yazı yazamazsınız. Yazdığınız yazıya güzel denmesi içinize sinmez; içinize oturur

Ölüm üzerine güzel bir yazı yazamazsınız. Yazdığınız yazıya güzel denmesi içinize sinmez; içinize oturur.

Ölüm orucu bilinen oruca benzemez, sonunda birileri ölür. Birilerine ne kadar anlaşılmaz gelse de ölüm orucuna yatarsınız; yatarsınız, çünkü bir şeylere karşı koymak, sesinizi duyurmak için elinizdeki tek şey bedeninizdir. Nihayetinde oda tükenir. Ölünür. İftarla sona ermez, iftar sonrası gelen doygunluk ve rahatlama da yoktur. İnsanlar acı çekerek ölür. Görmezden gelen ve çözüm iradesine sahip herkese bunu hatırlatmak gerekiyor belki.

Gıdalarımızda bulunan zehirli kimyasal madde kalıntılarının yol açtığı sağlık sorunları hakkında bir yazı yazmıştım, gönderemedim. Önemsiz bir soruna değinen bir yazı değildi. Gönderemedim, çünkü mevcut durum her şeyi önemsiz kılıyor. Ölüm oruçları sonunda birilerinin ölümüne veya sakatlanmasına yol açmadan son bulmalı. Yıllarca bir gıda mühendisi olarak beslenme, açlık sorunu, kamu sağlığı alanlarında çalışıp, kafa yormama rağmen insanı çaresiz bırakan böyle bir durum karşısında mesleğimden utanıyorum. Hiçbir şey yapılmıyor. Sonunda ne olacağı bekleniyor???

Cezaevlerinde yıllardır sürekli ölüm oruçları olmasına rağmen; bir kez daha, bu toplum nasıl bu kadar duyarsız kalabiliyor diye düşünmeden edemiyorum.

 Belki bir toplum değiliz.