Barbaros Şansal

28 Nisan 2019

23 Nisan

Berkin Elvan yoktu. Yüzlerce çocuk ve bebek hapisteydi. Adana Pozantı Çocuk Cezaevi’ndeki tecavüzleri haber yapan gazeteciye açılan dava ise hatırlarda yerini koruyordu

O gün, patronunun karısının ve çocuklarının Birleşik Krallık vatandaşı olduğu, zamanında Cavit Çağlar’ın “Nergis TV” olarak kurduğu ama bugün NTV denilen kanalda bir canlı yayın vardı. Habertürk’te mini eteği ile meşhur olup transfer almış sunucu, aldığı cevap karşısında Hülya Avşar hatta Gülben Ergen kahkahası atmak zorunda kaldı.                            

Darüşşafaka’da öğrenci olan yetim bir kız çocuk, elinde kemanı olduğu halde ileride Alman vatandaşı olmak istediğini çaaat diye söyledi!. 

99 yıl sonra 23 Nisan’da devletin kurumlarının resmi açıklamalarının çoğunda Atatürk adı zaten yoktu. Reis de Anıtkabire gidememişti.

Derken, AKP’li bir milletvekili ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi bile olan Almanya kökenli Mustafa Yeneroğlu, “Dünyaya ümitle bakan bir evladımız hayallerini gerçekleştirmek için Almanya’da okuyup Alman vatandaşı olmak istiyorsa, biz siyasiler silkelenip derin derin düşünmek zorundayız. İlkelerde Türkiye İttifakı ile bu gençleri Türkiye’ye inandırmak en temel önceliğimiz olmalı” diye bir tweet (ötük) de atabiliyordu., 

Peki 20 yıldır iktidarda olanlar sanki babamın mı  oğluydu?!..  

Uyuşturucu yaşı 9-11 aralığında 

Aynı gün bir Kuran kursunda 8 kız çocuğu istismar edilirken yine haberlerine yayın yasağı geliyordu.  

Rabia Naz’ın şüpheli ölümü siyaseti daha da kirletiyordu.

Berkin Elvan yoktu. Yüzlerce çocuk ve bebek hapisteydi. Adana Pozantı Çocuk Cezaevi’ndeki tecavüzleri haber yapan gazeteciye açılan dava ise hatırlarda yerini koruyordu.  

Binlerce çocuk işçi merdiven altında sigortasız çalıştırılırken, uyuşturucu kullanım yaşı 9 -11 aralığına kadar iniyordu.

Aladağ yangınında tutuklu kimse kalmamıştı. Ensar vakası sıradanlaşmıştı.

Bazıları ise siyasi şovlara figuran olarak makam koltuklarına oturtulmuştu!

Oysa ülkenin Doğu ve Güneydoğusu da dahil, binlerce çocuk kendini ait hissedeceği bir vatan var mı diye soruyordu. Her insanın, hukukun üstün olduğu, eğitim, sağlık ve güvenliğin ucuza sunulduğu bir ülkede, düşünce ve ifade özgürlüğünün yanı sıra vicdan ve seyahat özgürlüğü olabileceği mevzusu ise kimsenin aklından bile geçmiyordu!. 

Eriklerin papazı imam olmuş! 

 Çoraklaşmış karanlık zihniyetlerin yağma, ganimet ve işgal iştahları komşuların bahçesindeki erik ağaçlarını bile kesmiş, yerine Emlak Konut güvencesi ile istif binalar kondurmuştu.

Şimdi o çocuklar o erikleri yeniden bulmak ve bu kez rengarenk boyamak istiyordu. Çünkü o eski eriklerin papazı imam olmuş ve renkleri çoktan solmuştu.

Bilmem farkında mısınız ama Türkiye artık çok yorgundu ve çocukların geleceği karartılıyordu.

Vatan, insanın doğduğu ve karnının doyduğu değil, umutların erik çiçekleri gibi tertemiz açtığı yerlerdeki umuttu!..