Ruhsat hakkı Türkiye Kömür İşletmeleri'ne (TKİ) ait olan Soma Eynez/Karanlıkdere kömür ocağında (katliamın yaşandığı ocak) TKİ ile Soma Kömür İşletmeleri A.Ş arasında yapılan hizmet alım sözleşmesi hileli (muvazaalı) ve kanunsuzdur. Soma A.Ş’nin işçileri sözleşmenin başından beri TKİ’nin işçisidir ve TKİ gerçek işveren olarak hem cezai, hem de hukuki anlamda sorumludur.
Soma’da yaşanan katliamın arkasındaki gerçekler ve yaşanan hukuksuzluklar teker teker ortaya çıkıyor. Ruhsat sahibi olan kamunun işletmeye daimi denetçi atamaması skandalından sonra, TKİ ile Soma A.Ş arasında yapılan hizmet alım sözleşmesinin de hukuksuz olduğu anlaşıldı.
Sayıştay’ın Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Sınırlı Sorumlu Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesi 2012 başlıklı raporunda çarpıcı gerçekler yer alıyor. Bu gerçekler soruşturmanın ve katliamın bütün seyrini değiştirebilecek niteliktedir.
Sayıştay raporuna göre Eynez ocağında Soma A.Ş’ye hizmet alımı suretiyle 3.8 milyon ton kömür ürettirilmiştir (s. 44). Dolasıyla bu ocakta günlerdir söylendiği gibi rodövans (kiralama) değil, Kamu İhale Kanunu’na göre yapılmış hizmet alım sözleşmesi söz konusudur.
Ancak bu sözleşme hem Kamu İhale Kanunu’na, hem de İş Kanunu’na aykırıdır ve fiili iş ilişkisiyle de örtüşmemektedir. Sayıştay raporunda vurgulandığı gibi, “Kamu İhale Kanunu'nun 4. maddesinde dekapaj ve benzeri işler yapım işi olarak tanımlanmasına rağmen, kömür kazı, yükleme ve taşıma işi TKİ’ce sunulan raporlarla Hazine Müsteşarlığı’na hizmet olarak bildirilmektedir. Halbuki mahiyet olarak, yapılan işler arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Bu itibarla kömür kazı işi de yapım işidir. Bu kapsamda değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır “ (s. 46).
TKİ, Kamu İhale Kanunu’nun 4. maddesinde sayılan hizmet işleri arasında olmamasına rağmen, kömür çıkarma işini hizmet alımı yoluyla yaptırmaktadır. Yapılan bu iş başlı başına yasaya aykırı ve hileli (muvazaalı) bir işlemdir.
TKİ sadece Kamu İhale Yasası'nı çiğnememiş, İş Yasası'nın 2. maddesini de açıkça çiğneyerek muvazaalı (gerçeği gizlemeye yönelik anlaşma) bir alt işveren (taşeron) ilişkisi kurmuştur. TKİ asıl işin tamamını yasada öngörülen koşullar olmaksızın, kendisini ihale sözleşmesiyle perdeleyerek alt işverene devretmiş, bu yolla işçiyi koruyucu mevzuatın arkasına dolanıp ucuz kömür üretmiştir.
Yargıtay kanuna aykırı bir şekilde yapılan bu tür hizmet alım sözleşmelerinin muvazaalı (hileli) olduğuna hükmetmiştir. Böylesine muvazaalı bir ilişkide alt işverenin işçileri (Soma AŞ) başından beri yasa gereği TKİ’nin işçisidirler. TKİ de bu işçilerin hukuken işverenidir.
Nitekim TKİ ile Soma AŞ arasında yapılan sözleşmenin hukuki sakıncaları Sayıştay raporunda da ifade edilmektedir. Raporda hizmet alımı suretiyle, ihalelere konu işlerin görece olarak uygun maliyetle ve etkinlikle yürütülmesi mümkün olmakla birlikte bunun İş Yasası bakımından idareye getireceği yükümlülüklere dikkat çekilmektedir.
Sayıştay raporunda şu değerlendirmede bulunulmaktadır:
“İş Kanunu’nun ‘Bir işverenden işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu iş yerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur’ hükmüne amir 2’nci maddesi 6’ncı fıkrası kapsamında bu husus, müessese aleyhine ücretlerini ve diğer alacaklarını alamadıkları gerekçesiyle çeşitli davaların açılmasına ya da müteselsil sorumluluk nedeniyle önemli tutarların ödenmesine neden olmaktadır” (s. 8-9).
Değerlendirmeden de anlaşılacağı üzere, bu işlemin hileli olduğu Sayıştay tarafından da tespit edilmiştir. Sayıştay asıl işverenin alt işverenle birlikte sorumluğuna dikkat çekmektedir.
Bu durumda gerçek işveren olarak TKİ yönetimi hem cezai, hem hukuki sorumlulukla karşı karşıyadır.
Gerçek işveren olarak TKİ, işçiyi koruma borcunu yerine getirmediği için sorumludur.
Gerçek işveren olarak TKİ, 6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu’nun öngörmüş olduğu önlemleri almamış olmaktan dolayı sorumludur.
Gerçek işveren olarak TKİ yöneticileri, Soma A.Ş yöneticileri gibi cezai sorumlulukla karşı karşıyadır. Onların da savcı tarafından soruşturmaya dahil edilmesi zorunludur.
Bilmem, TKİ’nin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı olduğunu söylemeye gerek var mı?