Önce ola ki gözünüzden kaçmış bir haberi özetleyeyim:
HDP'nin seçilmiş, ama Meclis'e sokulmayıp hapiste tutulmuş milletvekili Leyla Güven hapisteyken "Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılması" talebiyle açlık grevine başladı. Açlık grevinde geri dönülmez eşiğe yaklaştığı günlerde tahliye edildi. Ama o açlık grevine evinde devam ediyor.
Leyla Güven'in eylemine temelden itirazınız olabilir; temelden değil sadece zamanlamasına itiraz edenleriniz olabilir; "Öcalan'ın da ömür boyu ağırlaştırılmış hapse mahkûm edilmiş öteki mahkumlardan farkı olmadığını, ötekilere uygulanmayan bir tecridin ona da uygulanamayacağını, bunun Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu" düşünüp destekleyenleriniz olabilir.
Tartışma konumuz bu değil.
HDP'li milletvekilleri önce günlerde bir eylem kararı açıkladılar. Leyla Güven'e destek amacıyla 11 Şubat'ta (yani bugün)İstanbul'da Taksim meydanından Galatasaray'a kadar bir yürüyüş yapacaklar.
Gizli saklı değil. Bu kararlarını açık seçik ilan ettiler.
Dolayısıyla ülkemizin kudretli ve kuvvetli ve soylu İçişleri Bakanı da öğrendi.
İçişleri Bakanımızı biliyorsunuz, Demokrat Parti Genel Başkanı olarak AKP'ye ve özellikle onun Reis'ine çok ağır, yenilmesi yutulması pek zor eleştiriler yöneltirdi. Sonra gün geçti, devran değişti (belki başka "şeyler" de değişti) ve Süleyman Soylu nam siyasetçi AKP'ye geçti ve kendisine İçişleri Bakanlığı emanet edilecek kadar da Reis'in güvenini kazandı.
Ankara gazetecileri onun için bilgiç bilgiç konuşup "Ağar takımındandır, takımın aslarındandır" derler. Ben taşra gazetecisi olduğum için böyle işleri bilmem. Yani Ankaralı meslektaşların yalancısıyım.
Mehmet Ağar'ın devleti yönetme yöntem ve anlayışı ile Reis'inkiler arasında pek fark kalmadığından Süleyman Soylu da koltuğunu istenildiği gibi dolduruyor.
HDP'li milletvekillerinin bugün yapacakları yürüyüşle ilgili olarak İçişleri Bakanı Soylu dün Ankara'da yerel seçimle ilgili bir toplantıda konuşurken bu konuya da değindi.
Önce haberini okudum. İnanamadım. Uğraştım o konuşmanın videosunu buldum. Hem dinledim, hem izledim. Yine inanamadım. Sonra bir daha seyredip konuşmayı dinledim.
O bölümü aynen aktarıyorum:
"Güya yarın yahut önümüzdeki hafta milletvekilleri yürüyüş yapacaklarmış sağda solda. Lan sizi yürüten adam değildir..."
* * *
Konuşmadaki "adam değildir" gibi buram buram eril kokan vurguya değinmeyeceğim. Durumun vehameti, yürek üşüten yanı bu eril dili bile ikincil kılıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanı Anayasa'nın 34. maddesini bilmiyor olabilir mi?
Bakın ne yazıyor orada:
MADDE 34 - Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Peki bugün saat 11.30'da HDP milletvekilleri Taksim Meydanı'ndan Galatasaray'a yürümeye başlarlarsa ne olacak? Soylu'nun polisleri milletvekili mi coplayacaklar? Anayasal bir hak, devletin zorba gücü kullanılarak engellenecek mi?
Yoksa ben kötü niyetli ve anlayışı kıt bir gazeteciyim ve Anayasa’ya bağlılık yemini etmiş İçişleri Bakanı’nın sözlerini yanlış mı anladım?
Yoksa bakan şöyle mi dedi:
"Lan sizi yürütmezsem adam değilim"...
Anayasa’sında "hukuk devleti" yazan bir ülkenin bakanı olarak kendisine yakışan bu olsa gerek. Çünkü tersi demokratik bir ayıp, anayasal bir suç olur
Herhalde ben yanlış duydum, yanlış anladım. En iyisi siz bu "Tırmık"ı yazılmamış sayın...