Aydın Engin

26 Mayıs 2012

Suç Tanımlandı, Sıra Katilde

Şu sözler birer gün arayla bu ülkede siyasal iktidarın iplerini hemen hemen tek başına elinde tutan Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıktı

 

Şu sözler birer gün arayla bu ülkede siyasal iktidarın iplerini hemen hemen tek başına elinde tutan Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıktı.

Cuma günü: Kürtaj cinayettir !..

Cumartesi günü: Her kürtaj Uluderedir...

Bu yazıda kürtajın cinayet olup olmadığı tartışılmayacak. Başbakan’ın artık kadınların orasına burasına da müdahale hakkını kendinde gören düşünsel savrulmalarına da değinilmeyecek. Kürtaj üstüne kişisel kültürünün, felsefi donanımının derinliğini (O derinlik kaç mikrondur dersiniz?) sergilediği bu ahir zaman bilgesiyle(!) belki bir başka Tırmık’ta hesaplaşırız.

Ama bu yazıda onun kürtaj üstüne söylediklerini veri kabul edelim.

Yani peki “Kürtaj cinayettir”.

Devam ediyoruz: Her Kürtaj Uludere’dir...

Hımmmm...

Hükümet kanadından, hem de en yetkili ağızdan Uludere olayı üstüne resmi tanımlama geldi: Cinayet...

Şimdi zorunlu ve kaçınılmaz soru: Uludere cinayetse, katil kim?

Kaçınılmaz sorunun doğurduğu bir kaçınılmaz soru daha: Uludere’deki cinayet suçunu işleyen katili yakalamak ve cezalandırılması için yargıcın karşısına dikmek kimin görevidir?

(Parantez açıyorum: Ey okur ve ey “yorum yaz” kutusu müdavimleri, son soruya “Polis ve jandarmanın bağlı olduğu ve başında İdris Naim Şahin adlı zatın bulunduğu İçişleri Bakanlığınındır” cevabı vermeye kalkmayın lütfen. Şurda ciddi bir yazı yazıyorum; yazının ciddiyetini bozmayın. Parantez kapandı)

Haydi bir soru daha: Kürtajla çocuk aldırmak ya da çocuğu sezaryenle doğurmak üstüne çok bilgece(!) fikirlerini bizlerle paylaşan Başbakan, konuşmasında durup dururken kürtaj ve sezaryen ile ilişkisi olmayan Uludere’yi cümlelerinin arasına neden sıkıştırıverdi dersiniz?

Başbakanı "Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere'dir diyorum" cümlesini kurmaya yönelten çağrışımın kaynağı nedir ve nasıl bir bilinçaltı böyle bir “fikir sıçraması”na yol açabilir?

Korku?

Mesela “Bu Uludere cinayeti ne kadar kıvransak, ne kadar kıvırsak gelip eninde sonunda bizim üstümüzde kalacak. Çünkü bu ülkede yürütme erkinin tepesinde biz varız. Öyle emrimizdeki üç beş subayın üstüne yıkıp geçiştirilmesi zor. Vay başımıza gelenler” korkusu...

Olabilir...

Öfke ?

Mesela “Ben Açılım dedim, Kürtlere bazı haklar tanıyacağım dedim. Habur’da gelenleri seyyar mahkeme bile kurup serbest bıraktırdım. Ama Kürtler yine bize oy vermedi, üstelik Silvan’da karşı saldırıya geçtiler. Nice askeri yok ettiler. Biz de açılımı maçılımı bir yana bıraktık ve Kürt sorununu PKK’yı sonuna kadar kırarak çözme kararı aldık. Halkın yüzde 50’si bana oy veriyor; bizi destekliyor. Bu Kürtlerle, bir avuç satılmış (Kime satılmışlar acaba?) aydın ise yatıyor kalkıyor ‘Uludere de Uludere’ diyor” öfkesi...

Bu da olabilir.

 

*    *    *

 

O da olabilir, bu da olabilir, şu da olabilir ama bir da olan var: Uludere’de henüz doğmamış ceninler değil, büyümüş, dedelerinin, babalarının yaptığı gibi Irak’tan, Suriye’den kaçak mal getirip geçimlerini sağlayan çoğu çocuk 35 yurttaşımız askeri uçaklarla bombalanıp öldürüldü.

Başbakan da “Kürtaj cinayettir. Uludere kürtajdır” buyurdu.

Birinci soruya dönelim: Uludere cinayetse katil kim?

Birinci soru ikinci soruyu doğuruyor: Uludere cinayetinde katili yakalamak kimin görevidir?

İkinci soru üçüncü soruyu doğuruyor...

Dördüncü...

Beşinci...

Altıncı...