301 maden işçisi öldürüldü.
Acı yüreğimizi dağladı.
Öfkelendik.
Bu cankırımına adım adım nasıl gidildiğine ilişkin parça buçuk bilgileri bitiştirip birleştirdiğimizde öfkemiz ve acımız daha da kabardı, taştı…
Ekranlarda pişkinlik sınırlarının ötesine çıkıp kendilerini aklamaya çabalayan sendikacılar gördük.
İğrendik.
Kimileri kendisine tekme atan başbakanlık danışmanı yaratıkla “helalleşen” ya da “Başbakan bana tokat attı” deyip, ardından ifadesini dört kere değiştiren maden işçilerine kızdı. Dik durmadılar; duramadılar. Bunlar ne biçim işçi” diye kınayanlar bile çıktı…
“Mısır’da Rabia için ağladın da; burada gözünden bir damla yaş bile gelmedi ey Başbakan” diyen kömür işçisinin tok sesi, tok sözü duygularımızı yansıttı…
O güne kadar işverenle al takke ver külah oldukları anlaşılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, İş Güvenliği Kurulu”nun apar topar komşu linyit ocağı Atabacası’nı teftiş edip kapatma kararı vermesi midelerimizi bulandırdı; küfretmemek için kendimizi zor tuttuk.
Ve Soma üstüne en doğru sözü işletmenin patronundan duyduk.
“Asıl mağdur biziz” dedi, o yüzünün rabbiyesini kalmamış genç patron ve ekledi, “Babam ve ben bütün sermayemizi bu ocaklara yatırmıştık…”
Öyle ya 301 işçinin canı da neymiş, sermaye gitti, sermaye!..
Ana depremden sonra şiddeti gitgide azalarak süren artçı depremler benzeri Soma acısı, öfkesi ve konusu gitgide sönümleniyor. Mesleğimizin yüz akı birkaç haberciyi saymazsanız, Soma üstüne yakıcı haberler aktaran kalmadı. “Soma’da kaç haberci var bugün” diye sormayın. Galiba yok… Birkaç gün sonra Soma haberleri tek sütuna iner; TV’lerin ana haber bültenlerinde yer bulamazsa şaşırmayın…
Yani…
Yani Soma, karabasanlarla yaşamaktansa unutmayı yeğleyen, yüzleşmelerin yakıcılığından kendini hünerle sakınan, hesaplaşmaktansa yokmuş gibi davranmayı tercih eden toplumsal hafızanın derinliklerine doğru yol alıyor…
Kanıt ister misiniz?
Peki dönün yazının başına ve fotoğrafta Soma’nın acısı zaten yüreklerinde yer etmemiş bir takım adamların pişmiş kelle gibi sırıtan suratlarına bakın.
Bu fotoğraf dün çekildi. Soma’da 301 maden işçisinin can verişinden sonra henüz iki hafta bile geçmemişken…
* * *
Haydi şimdi soralım:
Bir: Türkiye şimdi, şu anda daha kaç Soma var? Yerin metrelerce, yüz metrelerle, bazan bin metrelerce altında yüzleri kömüre kesmiş ve sefil gündelikler uğruna ölümle burun buruna yaşamaya zorunlu kılınmış kaç maden işçisi var?
İki: Dini imanı “Kâr, daha fazla kâr, mümkün olduğu kadar çok kâr”dan ibaret kaç sermayedar var?
Üç: Adını kimilerinin “Neoliberalizm”, kimilerinin “serbest piyasa ekonomisi” dediği kapitalizmin doğduğu yıllardaki vahşeti bile gölgede bırakan düzene kökünden itiraz etmek için daha kaç Soma yaşanması gerekiyor?