Aydın Engin

19 Mayıs 2009

Miting yapma özgürlüğü

Pazar günü Ankara’da Atatürkçüler miting yaptı. Dün İstanbul’da tiyatrocular miting yaptı.

Pazar günü Ankara’da Atatürkçüler miting yaptı. Dün İstanbul’da tiyatrocular miting yaptı.
Her iki etkinlikte de şiddet yoktu; şiddet çağrısı yoktu. Her iki mitingde de katılan yurttaşlarımız Anayasa güvencesine alınmış demokratik haklarını kullandılar.
Çok da iyi ettiler. Demokratik bir hak ancak kullanıldığı takdirde anlamlıdır.
Her iki mitinge katılmadım. Pazar günü Ankara’da, pazartesi günü de İstanbul’da değildim.
Pazar günü Ankara’da, pazartesi günü İstanbul’da olsaydım da katılmazdım.
Ankara mitingini düzenleyen Atatürkçü Düşünce Derneği'nin (ADD) savunduğu görüşleri, destekçilerinin siyasal ve ideolojik (=dünya görüşü) çizgilerini milliyetçi (=ulusalcı) olarak niteliyorum ve kesinlikle benimsemiyorum. Benimsemekten de öte, emekli general Şener Eruygur gibi fikirlerini henüz emekli değilken de bildiğim, meslek gereği izlediğim bir kişiyi genel başkan seçmeleri ve bunu sindirebilmeleri, onlara siyasal ve ideolojik bağlamda kesinlikle karşı olmama yeterli.
Ancak onbinlerce ADD üyesinin pazar günü Ankara’da bir miting yaparak görüşlerini kamuoyuna iletmelerini demokratik bir hak olarak görüyor ve bu hakkın onlardan esirgenmek istenmesini antidemokratik bir tutum olarak mahkûm ediyorum.
“Behey Aydın Engin, sen karşı olsan ne olur, olmasan ne olur? Mahkûm etsen ne yazar, etmesen ne yazar? Cürmün kadar yer yakarsın” diyenler çıkarsa...
Haklı olurlar. Ben sadece bir yurttaş olarak görüşümü ve tutumumu açıklıyorum ve bunun yurttaş sorumluluğunun bir gereği olduğunu düşünüyorum. Kuşkusuz görüşümü, tavrımı Tempo24’te yazma olanağı bulduğum için, en yakın çevremden daha geniş ve yaygın bir kesime iletebildiğim için de seviniyorum.
Yani ben de demokratik hakkımı kullanıyorum.
Bu ülkede AKP iktidarını destekleyenler var. Bu doğal. Kimileri AKP serbest piyasa ekonomisini pek iyi yürütüyor (yani bu suçu en iyi o işliyor) düşüncesiyle destekliyorlar. Kimileri dinsel inançlarının bir gereği olarak AKP’nin safında yer tutuyor. Kimilerinin çıkarı var. Kimileri “Daha iyisi yok ki” gibisinden bir akıl yürütmeyle AKP’nin arkasında yer alıyor... Hepsinin buna hakkı var.
Ama bu ülkede AKP iktidarının bir an önce iktidardan düşmesini isteyenler de var ve onların da böyle düşünmeye ve bunu mitinglerle seslendirmeye elbette hakları var.
* * *
Bu satırlar pazar günkü ADD ve pazartesi günkü tiyatrocular mitingleriyle ilgili olarak medyada (gazete, TV) zembereği boşalan, mitinglere katılanları suç işlemişler gibi karalamaya kalkanlara duyulan tepkiden dolayı yazıldı.
Eğer ADD milliyetçilerinin, tiyatrocuların bu ülkede miting yaparak görüşlerini açıklama hakları yok edilirse, benim gibilerin de milliyetçiliğin (=ulusalcılığın) ne kadar çağdışı, ne kadar gerici bir düşünce olduğunu açıklamak için miting düzenleme ya da düzenlenen bir mitinge katılma hakkım yok edilebilir.
Doğrusu bu hakkımın elimden alınmasına razı değilim. Almaya kalkanlarla da sonuna kadar mücadele ederim.
* * *
Şimdi artık aramızdan dönmemecesine ayrılan Türkan Saylan’a gelebilirim.
Tam da yeridir. Kişisel bir anı:
Geçen kış “Anılarımı yazıyorum Aydın. Senin Türkçene güvenirim. Onları sen elden geçireceksin” demişti. Onurlanmıştım. “Ama benim Türkçe öğretmenlerimden biri sizsiniz” diye beceriksiz bir kompliman yapmaya kalkışmıştım. “Berbat bir yalancısın sen” demişti. Mahcup olmuştum. Sonra çipil çipil gülmüş ve eklemişti, “Biliyor musun” demişti, “Yarım kalmış anılar olacak galiba bunlar. Toplantıdan toplantıya koşmaktan, bir şehirden ötekine gitmekten ne zaman vakit bulup bitireceğim ki ben onları?”
Kederlenmiştim. Karşımdaki kadının yüzüne ölümün gölgesi çökmüştü. O hastalıktan yitirdiğim ve son anlarında birlikte olduğum yakınlarım oldu benim: Harun Karadeniz, Sümeyra, Ertan Uyar, Enver Kesikli... Yani o gölgeyi tanırım, sezerim.
Ama yüzüne ölümün gölgesi çökmüş kadın ölümden değil, sayılı günlerinden değil, ÇYDD etkinliklerinden vakit bulup da anılarını bitiremeyeceğinden söz ediyordu ve samimiydi...
Türkan Saylan’ı sevmeyebilirsiniz (Ben seviyorum).
Türkan Saylan’ın görüşlerine, bağlandığı ideolojik çizgiye katılmayabilirsiniz (Ben katılmıyorum).
Ama onun adanmışlığı, inançları doğrultusunda sapmadan yürüyüşü, bir yaşamı anlamlı kılan 74 yılı önünde saygıyla eğilmek boynumuza borçtur.
Şimdi eğilelim ve susalım...