Aydın Engin

11 Nisan 2013

KCK Tutukluları Rehin mi ?

Türkiye kitlesel tutuklamalarla 12 Mart darbesinin ardından tanıştı. Ondan sonra da ardı arkası kesilmedi ve Türkiye buna alıştı

Türkiye kitlesel tutuklamalarla 12 Mart darbesinin ardından tanıştı. Ondan sonra da ardı arkası kesilmedi ve Türkiye buna alıştı. Sosyalistler, Kürtler ve sahici demokratlar bu kitlesel tutuklama dalgalarının  “hedef kitleleri” oldu.

Bu dalgaların pek çokğunda yer almış kıdemli bir basın sanığı olarak tanıklık edebilirim.Hapishane mavralarının en eskimeyeni, tutuklama istemini “Bir cigara versene” dercesine isteyen ve tutuklama kararını da “Buyur savcım lafı mı olur” rahatlığı ile veren yargıçlar için söylenir:

- Bu adamları savcı, yargıç yapmadan önce en az bir ay hapishanede yatırmalı!..

Öyle 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün Mamak ya da Diyarbakır hapishanelerine gerek yok. Herhangi bir yurdum hapishanesinde, herhangi bir mevsimde, herhangi bir ay…

Ondan sonrasında savcı tutuklama isterken, yargıç tutuklama kararı verirken bir an duracaklardır ve eğer vicdanı kararmamışsa kendi bir aylık deneyimini hatırlayıp en azından bir kere daha düşünecektir…

Keza tutukluların tahliye taleplerini reddetmeden ve duruşmayı bilmem kaç ay sonrasına ertelemeden önce de içlerinden “Bunlar benim bir aylık deneyimi yaşadığım bir hapishanede hatta belki koşulları çok daha ağır olanında  bilmem kaç ay daha yatacaklar” diye geçirip belki bir kerre daha düşüneceklerdir…

Ciddiye alınmayacak bir öneri mi ?

Olabilir. Ben zaten bir hapishane mavrasından söz ediyorum; Türkiye’nin yargı gerçeğinden değil.

Türkiye’nin yargı gerçeği çok daha farklı. Çoğu yargıç, adaleti ete kemiğe büründürmek için değil, saçma sapan maddelerle donanmış Ceza Kanunun kuru kelimelerine dayanarak hüküm keserler.

Sonuçta da tutuksuz yargılanabilecek binlerce ve binlerce kişiyaşamlarının bir, iki, üç, beş hatta on yılını demir parmaklıklar ardında geçirirler. Kaçınılmaz son gelip hüküm kesilip beraat kararı verildiğinde devlet “Pardon” der ve yargı aygıtı yeni haksızlıklar için yeni dosyaların kapağını kaldırır…Hele dosyalar siyasal içerikli ise bu haksızlık ve adaletsizlik iyice azar, iyice tırmanır.

Zaten hüküm kesme günü gelip çattığında yargı aygıtı “Bu kadar yıl yatırdıktan sonra beraat kararı vermek yakışık almaz”gibi sakat bir düşünceyle cezayı bastırmayı tercih eder…

Günümüzde bunu hem Silivri’de, hem KCK davalarında gayet somut olarak yaşıyoruz.

Hiç kimse beni, mesela genel kurmay başkanlığı yapmış bir zatın tutuksuz yargılanırsa yurtdışına kaçacağına ikna edemez. Kaçarsa zaten kamu vicdanında suçluluğu kanıtlanmış olur.

Hiç kimse beni yazdıklarından, söylediklerinden dolayı tutuklanan birinin tutuksuz yargılanırsa delilleri karartacağına ikna edemez. Yazılmışın, söylenmişin neresini karartacaksınız ?

*    *    *

Alın KCK davalarını. Binlerce Kürt, hatta Türk, KCK üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklu. KCK’yı polis fezlekelerinin diline fit olup “PKK’nin kent örgütlenmesi” diye tanımlayan ve ötesini merak bile etmeyen savcılar otomatiğe bağlanmışcasına tutuklama istediler; yargıçlar da aynı otomatiğe bağlanıp tutuklama kararı verdiler.

Sonunda olan oldu ve hukuk tragedyası hukuk komedisi  ile buluştu. Dün tutuklu yargılanan 22 KESK yöneticisitahliye edildiler. Yattıkları onların alacak hanesine yazıldı. Bir başka nedenle hapis cezası alırlarsa, ki bu ülkede sendika yöneticiliği filan gibi tehlikeli işlere katılmışsanız bu ciddi bir olasılıktır, KCK yargılamasından doğan alacakları hesaptan düşülecek. Devletimiz borcuna sadıktır; öder.

Hukuk komedisi  bununla da kalmadı tahliye edilen KESK başkanı Lami Özgen “Akil insanlar”dan biri olarak aynı devlet tarafından görevlendirildi ve bir ucu KCK’ya dayanan Kürt sorununun barışçıl çözümü için çaba gösterecek.

*    *    *

Sürüp giden KCK davalarında o dosyadan üç, bu dosyadan beş, bir başkasından onbeş tutuklu hakkında tahliye kararı veriliyor.

Ama KCK tutuklularının sayısı bir hesaba göre 8 binin üstünde. Öyle üçle, beşle, onbeşle temizlenemeyecek bir adaletsizlik sürüp gitmekte…

Şu soru yanlış mı, en azından haksız mı: KCK tutukluları barış sürecinde Kürt siyasi hareketinin taleplerini asgariye indirebilmek için acaba  rehin mi tutuluyorlar ?

Fazla komplo kokan bir soru mu oldu?

Peki öyleyse söyleyin bana dün tahliye edilen KCK tutukluları ile halen demirparmaklıklar ardında tutulan, ve daha ne kadar orada kalacakları bilinmeyenler arasında suçun niteliği açısından ne gibi bir fark var?

Daha kestirme sorayım: Fark var mı ?

Haydi son bir soru: Hukuk devletinde rehin alma diye bir uygulamanın yeri olabilir mi ?