Beş gün sonra 1 Eylül.
İlk çağrışım: Dünya Barış Günü...
Ama bu yıl ondan ibaret değil. Pek çok demokratik çıkışın yapılabileceği ya da yapılamayacağı bir gün...
Yapılamazsa eğer, bu "1 Eylül Dünya Barış Günü Türkiye'de bu yıl çok sönük yaşandı" cümlesine ebelik eder.
Uzun yıllardır barışa susamış bu topraklarda 1 Eylül 2019 demokratik muhalefetin gücünün, hatta var olup olmadığının sınanacağı bir gün.
Eğer 1 Eylül günü "demeç muhalefeti"nden ibaret kalacaksa, cafcaflı cümlelerle süslenmiş demeçlerin uçuşacağı bir gün olacaksa "olmasa da olurmuş" denmese bile demokrasi sınavında değerli bir fırsat, anlamlı bir gün heba edildi, dense gerek.
* * *
Meselâ, ülkede yargının bağımsızlığına leke süreceği, bağımsız yargı yerine iktidara bağımlı yargı anlamına geleceği kuşkusuz "AKP Reisi'nin sarayı"ndaki adli yıl açılışına, Türkiye’deki toplam 106 bin 436 avukatın 97 bin 445'ini temsil eden 41 baro katılmıyor.
Çok güzel. Yargının en önemli bileşenlerinden savunma gücünün çok, ama çok çok büyük bir kesimi bu demokratik protestoya katılıyor. Onlara alkış.
Peki alkışlar hak eden o 41 baro 1 Eylül günü ne yapacak?
Kendi baro binalarında, varsa salonlarında kendi kendilerine bir adli yıl açılışı ile yetinmeyip, ideolojik farklarını, etnik sorunlara farklı yaklaşımlarını o gün buzdolabına koyup o 41 Baro'nun başkanları, hele mümkünse yönetim kurulları Diyarbakır Barosu'na konuk gitseler ve orada kayyım atamalarının yasal yani hukuksal bir karar değil siyasal bir karar olduğunu hep birlikte dile getirseler demokrasi ve hukuk savunucusu avukatlar çok değerli, çok anlamlı bir adım atmış olmazlar mı?
* * *
CHP'li, Saadet Partili, İyi Partili belediye başkanları el ele tutuşsalar, kayyım saldırısı ile görevden alınan Van, Mardin ve Diyarbakır'nın seçilmiş belediye başkanları da o gün meselâ Diyarbakır'da olsalar ve Türkiye'nin seçilmiş yani meşru belediye başkanları o gün hep birlikte hukuku savunup, seçilmişlerin üstünlüğünü hep birlikte dile getirseler, hukuk tanımazlara etkili, abdest tazeletici bir ders vermiş olmazlar mı?
* * *
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu o gün Diyarbakır'ın simgelerinden dört ayaklı minarenin dibinde, tam Tahir Elçi'nin öldürüldüğü yerde dilerse, içinden geliyorsa bir Fatiha okusa...
İzmir İBB Başkanı Tunç Soyer, o gün Diyarbakır'da "Çav bella, çav bella, çav çav" diye başlatsa, İtalyan Partizanların İkinci Dünya Savaşı sırasında dağları ve ovaları çınlattıkları o güzelim özgürlük ve direniş türküsünü anlamlı bir yerde seslendirse, Akdeniz'in, Ege'nin sesini Dicle kıyılarına taşısa...
Eskişehir İBB başkanı Yılmaz Büyükerşen öğretmenimiz kendi elleriyle yonttuğu bir demokrasi heykelini getirip Diyarbakır surlarının dibine ya da Dicle kıyısının bereketli toprağına dikse...
İstanbul'da zorla yeniletilen seçim sırasında adeta kendiliğinden doğan demokratik muhalefeti parçalamayı kendine birincil hedef seçmişe benzeyen AKP Reisi'nin hevesi kursağından bırakılsa...
* * *
1 Eylül'de başka ne kaldı?
T24 o gün 10 yaşına basacak, onu mu hatırlatıyorsunuz?
Biliyorum.
Ama bugün değil.
O özel bir Tırmık'ın konusu.