Uzun bir tatilin başında bilgisayarınızı açar, internete bağlanır, T24 okur musunuz kestiremiyorum. Ama bunları yapanlardansanız tatil günü ağzınızın tadını bozmayayım. Yoksa uzun uzun Kürt sorunundaki son gelişmelerden söz etmek; Diyarbakır’da koklanan siyasal hava ile İstanbul’da (ya da Ankara’da, hele hele İzmir’de filan) koklanan siyasal hava arasındaki derin farkı sergilemek isterdim.
Tatil günü ağız tadınız bozulmasın. Bu iç karartıcı ama yaşamsal önemdeki konular önümüzdeki günlere kalsın...
Ama biz yine de Diyarbakır’da kalalım.
O kente sık gidenler biliyor; yolu düşenler de belki biliyor; gitmeyenler için biraz tarif edeceğim. Kentin en işlek, en büyük ve en seçkin caddesine girin. Belli başlı oteller, İstanbul’daki AVM’leri aratmayacak büyüklük ve zenginlikteki “Diyarbakır Galeria”, ayrıca Adliye Sarayı, Belediye binası da o cadde üstündedir.
Galeria’yı solunuza –mesela- Miroğlu Otelini sağınıza alın, burnunuzun dikine yürüyün. O ana cadde, trafiği sersemletici, egzos kokusu gani, boyutları kocaman bir meydana açılır. Cadde ile meydanın köşe yaptığı yerde, sağ kolda çok katlı, bakımlı bir bina göreceksiniz. Üstünde tabela yoktur ama askeriyeye ait olduğu kolayca anlaşılır. Kentin ikinci orduevi filan gibi bir binadır. Düşük rütbeli subayların kente geldiklerinde kaldıkları, ayrıca içinde bir kaç sosyal tesis de bulunan bir bina işte...
Meydanda dikilin ve yüzünüzü o koca binaya dönün. Geniş bir alan oluşturan cephesinde nal gibi yazılmış harflerle bir yazı okuyacaksınız.
Aynen şöyle yazar:
“Diyarbekirli, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı, Makedonyalı hep bir ırkın evlatları, hem aynı cevherin damarlarıdır”
Altında yine nal gibi harflerle bir imza: M. K. Atatürk...
Bu kadar...
Şimdi ben ne yapmalıyım acaba?
Mesela yazıyı burada noktalayıp sizi düşüncelerinizle ve sorularınızla başbaşa bıraksam mı dersiniz?
* * *
Haydi biraz daha yazayım. Mesela sorularınızı tahmin etmeye çalışayım.
Sordunuz:
- Nasıl yani ?
- Ciddi olamaz...
- Aydın Engin uyduruyor olmasın?
- Bu bir şaka mı ?
Ama dikkat edin bence ilk sormanız gereken soruyu ıskalıyorsunuz.
- Mustafa Kemal böyle bir laf etmiş olabilir mi ?
Yeminli Mustafa Kemal düşmanlarından değilim. Hiç de olmadım. Ama Kemalist de değilim. Yine de Mustafa Kemal’in böyle bir söz ettiğine inanmak istemiyorum. Tersi kanıtlanıncaya kadar da inanmamaya devam edeceğim.
Kemalizm bezirganlarının, onun ağzından uydurup duvarlara, bina cephelerine astıkları, gazetelerde yayınladıkları pek çok palavra bilirim. En ünlüsü “Komünizm her görüldüğü yerde ezilmelidir” yalanıydı. Yıllar ve yıllar önce Çetin Altan, bu sözün Atatürk’e değil, onun imzasını da pek güzel taklit eden bir “herif-i naşerif”e ait olduğunu kanıtlamıştı. Ön adı galiba Münir Hayri idi; soyadını ise şu an çıkaramıyorum.
* * *
Aktardığım “Atatürk” sözü neresinden baksanız sırıtıyor (Aslında burada “sırıtıyor” nitelemesi hafif kaldı ama neyse). “Aynı ırkın evlatları” deniyor. Hani “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” safsatasında olduğu gibi zorlama yorumlar da yapılamaz bu söze. Açık açık “ırk” denmiş; bir kan bağı vurgusu yapılmış.
Bir de sayılan kentlere bakın.
Diyarbekirli: Tamam bir miktar Türk de vardır Diyarbakır’da ama ille de ırk üstüne dayalı bir tanımlama yapılacaksa, geri yanı Kürt’tür, -kaldıysa- Araptır, Ermenidir, Yahudidir...
Erzurumlu: Tamam o kentte Türkler çoktur. Ama en az onlar kadar şafii Kürtler, Alevi Kürtler de vardır.
Vanlı: Eski bir Ermeni başkentidir ama bugün orada büyük (çok büyük) çoğunluk Kürttür.
Trabzonlu: Türk elbette vardır. Ama kendini Türk diye tanımlayan çok sayıda Hemşinli, Laz ya da başka Kafkas “ırk”larından yurttaşlarımız da vardır.
İstanbullu: Bu kent için bir şey söylemeyeceğim. Herhalde ek bir şeyler söylemeye gerek yok.
Trakyalı: Sanırım Trakya’da bir miktar Türk yaşar. Ama ağırlık 19. yüzyıl başlarında itibaren Balkanları terkedip gelmiş Boşnak-Türk, Arnavut-Türk, Makedon-Türk melezleridir. Kimileri ise melez filan da değil, apaçık Boşnak, Makedon, Arnavuttur.
Makedonyalı: Ben Türküm ve Büyük İskender ile aynı “ırk”tan olduğumu sanmıyorum. Yanılıyor olabilir miyim?
* * *
Yazı uzadı. Keşki epey yukarılarda yazdığım gibi yazıya noktayı koyup sizleri düşünceleriniz ve sorularınızla başbaşa bıraksaydım...