Aydın Engin

07 Mart 2019

DSPDPANAPDYPVSVSVS...

Her biri artık bir karikatür partiye dönüşmüş olan siyasi cenazeler sadece ve sadece AKP'nin ve onun reisinin değirmenine su taşıyan siyasal aymazlar olarak anılacak

Başlıktaki harf salatasını kolayca çözdüğünüzü sanıyorum...

Ömrünü tamamlamış ama cenaze namazı kılınmamış siyasi partilerin kısaltmaları. Hepsi birbirine bitişik yazıldı çünkü artık aralarında ciddiye alınır bir fark yok. Zaten siyasal düzlemde ciddiye alınır bir varlıkları da yok. Çünkü varlık sebeplerini çoktan tamam etmişler.

Meğer 31 Mart seçimleri öncesinde bir ""e yarayacaklarmış. Kendi partisine küsenlerin, kendi partisinden aradığını bulamayanların sığınağı, seçim umudu olacaklarmış, Yani bit pazarına nur yağacakmış...

Aday listeleri kesinleşinceye kadar gün geçmedi ki bir haber okuduk:

"Aday gösterilmediği için partisinden istifa eden bilmemkim, Bilmemne Partisi'nden istifa edip DSPDPANAPDYP'den belediye başkan adayı oldu".

Bir şansları var mı?

Partilerin yok. Partide nedense ve nasılsa yönetici olmuşların yakın akrabası, hısmı, arkadaşı olup hatır gönül uğruna o partilerden birine oy verecekler dışında herhangi bir seçmen kitlesine dayanmadıkları çok açık.

Ama bölgesinde, (kentinde, kasabasında) ünlenmiş, sevilmiş, seçmen kitlesini etkileme gücü olan, ailesi, hısım akrabası kalabalık, bazı bölgelerde aşiret, kabile bağları bulunan bir aday bu cenaze partilere değil, sadece kendisine oy verilmesini sağlayabilir.

*   *   *

Peki bu adamlar ve kadınlar niye kendi partisi tarafından aday gösterilmeyince bu cenaze partilerden birinin kapısını çalıp aday olmaya kalkışırlar?

Kolay cevap: Evet, niye o cenaze partiler? O kadar kendine güveniyorsa bağımsız aday olsun.

Cevaptaki mantık doğru gibi.

Ama yanlış.

Bağımsız aday olup seçilen sadece belediye başkanı seçilmiş olur. Kendi elleriyle de kendi elini kolunu bağlamış olur. Çünkü belediye meclisi parti listelerinden oluşacak ve belki de kendisini aday göstermeyen parti, belediye meclisinde çoğunluğu eline geçirecek.

Sonra?..

Sonrası sürekli yakınan, ağlayan, mızıldayan "Ben neler yapacaktım ama bu meclis engelliyor beni" diye şikâyet üstüne şikâyet eden bir belediye başkanı.

*   *   *

Tabii seçildiyse...

Çoğu kez seçilemezler. Çatısı altına girdiği partinin zaten seçmen kitlesi, dolayısıyla sağlayabileceği oy desteği yoktur.

Bu durumda böylesi "adayları" ve böylesi "adaylıkları" önemsememek, gülüp geçmek mi gerek?

Başka bir seçim döneminde, başka koşullarda belki.

(1970'lerde bir genel seçimde bağımsız aday olan bir emekli albayın "mitingi"ni izlemiştim. Albayım bütün ciddiyetiyle dört beş sayfa tutan konuşma metnini sonuna kadar okumuş, mitinge katılan beş kişi sonuna kadar dinlemiştik. Beş kişiden biri ayakkabı boyacısı cin gibi bir çocuk, üçü de albayın arkadaşı ya da akrabası, biri de gazeteci olarak bendim. Mitingden hoş bir röportaj çıktı. O röportaj ödül kazandı.)

Ama bu kez koşullar çok farklı, çok başka ve çok önemli.

Adı yerel seçim ama AKP Reisi Erdoğan ve kankası Bahçeli için kişisel bir beka sorunu oluşturacak kadar önemli.

Yani ve adeta genel seçimden de önemli bir yerel seçim yaşayacağız...

Bu seçim herkes için (Bir daha: Herkes için) belediye başkanının kim olacağı, belediye meclisine kimlerin seçileceği sorularına cevap veren bir seçim olmayacak.

Bu seçim iki soruya cevap verecek:

Bir: AKP'yi sandıkta geriletmek, giderek dönüşü olmayan bir inişe geçirmek mümkün mü?

İki: Recep Tayyip Erdoğan denen zattan ülkeyi ve... Ve evet, AKP'yi kurtarmanın önü açılacak mı?

Birinci ve ikinci soruları tek soru cümlesine indirmek zor değil:

Bu ülkede şaşı kör topal da olsa, eksik de olsa, Batı Avrupa demokrasi standartlarına epey uzak da olsa, demokrasiyi yeniden ayağa kaldırmak mümkün olacak mı?

*   *   *

Şimdi dönün yazının başlığına.

Her biri artık bir karikatür partiye dönüşmüş olan siyasi cenazeler ve o partilerin çatısı altında koltuk arayan siyaset esnafı bu seçimlerde sadece ve sadece AKP'nin ve onun reisinin değirmenine su taşıyan siyasal aymazlar olarak anılacaklar.

Eh, Allah için,  bu "onursuz ünü" anaların ak sütü gibi hak ediyorlar.