12 Eylül’ün has evladı ANAP 26 yaşında, yani bir parti için delikanlılık bile sayılamayacak kadar genç yaşta siyasal yaşamını sonlardırdı, 63 yıllık bir geleneği temsil ettiği iddiasındaki Demokrat Parti (DP) ile birleşti.
Medya bu siyasi nikahı “merkez sağda birleşme” başlık ve yorumu ile aktardı.
Birleşme kongresindeki konuşmalar da aynı teraneyi yinelemekteydi: Merkez sağ boştu, şimdi doldu...
Doğru mu bu yargı?
Sizi bilmem, ama bana öyle gelmiyor...
Merkez sağ zaten tıka basa doluydu ve şimdi “tıka tıka, basa basa” oldu...
* * *
Önce ANAP’la birleşmeden önceki DP:
Görünürdeki lideri Hüsamettin Cindoruk, perde arkasındaki lideri de Süleyman Demirel. Her iki siyasetçi de 1946’da kurulan Demokrat Parti’nin çocuklarıdır. Cindoruk, 27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada’da yargılanan Demokrat Partililerin avukatıydı; Süleyman Demirel de DP iktidarının “Su İşleri Müdürü”.
Bir merkez sağ parti olduklarında kimsenin kuşkusu yok.
(Gençler için bir parantez: Sizler doğmadan çok çok önce, 1946’da Kemalist CHP’nin bağrından ama onu reddeden bir parti doğdu: Demokrat Parti. 1950’da tek başına iktidar olup CHP’nin 27 yıllık iktidarına son verdi. Kemalistler için bu bir karşı-devrimdi; ekonomik liberalizmi savunan, ekonomide devletçiliği reddedenler içinse bir devrim. DP’nin dayandığı güç 27 yıllık CHP iktidarın sırasında devlet fideliğinde özenle beslenip büyütülen Türkiye sermayedar sınıfı, seçmen tabanı ise devletin ceberrut (=zorba) yüzünden yaka silken geniş köylü ve yoksul kitleleri idi.
DP iktidarı bir kemalist darbe ile devrileceği 1960’a kadar Türkiye’de kapitalizmin gelişmesinin önündeki engelleri birer birer kaldırdı. Kırlarda makinalı tarıma, ulaşımda karayollarına ağırlık verdi ve özel teşebbüs eliyle sanayileşmeyi bütün devlet olanaklarını kullanarak destekledi.
Türkiye’de güçlenen sermayedar sınıf ve onun siyasal temsilcisi DP karşısında alışageldikleri iktidar gücünü yitirdiklerini bilince çıkaran üniformalı ve üniformasız bürokrasi 27 Mayıs 1960’da
DP’yi bir askeri darbe ile devirdi.
DP de siyasal tarihe merkez sağın tartışmasız siyasal temsilcisi olarak geçti.
Gençler için açılan parantezi kapat).
* * *
1960’lı ve 70’li yıllar DP mirasını başarıyla devralan, onun merkez sağ çizgisini ekonomide de, sosyal yaşamda da, dış politikada da da, eğitim, kültür gibi alanlarda da DP’den de “başarılı” bir yörüngede sürdüren Adalet Partisi (AP) iktidarında geçti. DP’den merkez sağ bayrağını devralan AP’nin önderi Süleyman Demirel’di.
12 Eylül faşizminden çıkıldığında merkez sağ iki parti ile temsil ediliyordu, Yine Demirel önderliğindeki ve AP’nin sahici devamı olan Doğruyol Partisi (DYP) ile aynı çizgiye sahip çıkan, görece yapay ya da yamalı bohça bir parti olan Özal önderliğindeki Anavatan Partisi.
Her ikisi de merkez sağın başarılı ve sadık temsilcileri idi. Aralarındaki fark ideolojik değil yöntemsel idi. Şimdi ikisi de epey zayıflamış olarak yeniden birleştiler. Siyasal alandaki yerleri elbette başlangıçtaki gibi: Merkez sağ.
* * *
Gelelim AKP’ye. İster Akepe diye okuyun, ister AK Parti diye, ama onun da 1960’lı yılların sonunda Türkiye merkez sağının temsilcisi Adalet Partisi’nin rahminden doğduğunu asla gözardı etmeyin.
Erbakan ve ekibi 1970’de Demirel’in AP’sinden koparak Milli Nizam Partisi’ni (MNP) kurdular. Dinsel referanslara ağırlık veren MNP, Orta Anadolu ticaret burjuvazisinin (kimileri “tefeci sermaye” de der) partisi olarak büyük sanayicilerin gözdesi AP’ye rakip olarak çıktı ve o da siyasal islamcı çizgisiyle merkez sağ’ın bir başka partisini, bir başka kanadını oluşturdu. 12 Mart darbesinden sonra kapatıldı ama bir kaç yıl sonra bu kez Milli Selamet Partisi adıyla yeniden kuruldu...
12 Eylül’de yine kapatıldı ama Refah Partisi adıyla yine merkez sağ’ın bir partisi olarak yoluna devam etti. 1998’de bu da Anayasa Mahkemesince kapatıldı. Bu kez de Fazilet Partisi adıyla yine varlığını sürdürdü. 2001 Ağustos’unda Erbakan ekibine muhalefet eden kanat, Fazilet Partisinden koptu ve Tayyip Erdoğan önderliğinde, Erbakan okulundan yetişen “milli görüşçüler”in yanısıra ANAP, DYP gibi öteki merkez sağ partilerden katılanlarla birlikte AKP kuruldu. AKP, Erbakan ekibinin dinsel söylemini yumuşattı, merkez sağdaki öteki partilerin (ANAP ve DYP’nin) çürümesiyle doğan boşluğa yerleşti ve merkez sağ’ın esas partisi oldu.
Bence merkez sağ’daki tablonun dünü ve bugünü böyle.
Yani ANAP ile nikah kıyan DP’nin, merkez sağı güçlendirmek istiyorsa AKP ile birleşmesi ya da AKP’ye katılması eşyanın tabiatına pek uygundur ve benim önerim de budur.
Tabii bu kadar siyasal çöpçatanlık yapınca CHP ile MHP’nin de birleşmesini önerebilirim ama bu, bu yazıyı çok uzatacak çözümlemelerle birlikte yapılmalı. O yüzden en azından bugünlük geçelim...