Aydın Engin

16 Ağustos 2010

Dersimiz Türkçe

AİHM daha önce verdiği bir kararda bir nazinin sözlerini mahkum etmiş ve bir halka, bir ulusa, bir ırka hakaret etmeyi suç saymıştı....

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) görülmekte olan “Hrant Dink Cinayeti”nde Türkiye’nin resmi savunması hemen bütün gazetelerde yer aldı. Milliyet ve Radikal haberi manşet olarak kullandılar. Sanırım sizler de okudunuz.
Aslında söz konusu olan iki ayrı dava. Biri Hrant’ı mahkum eden Şişli Mahkemesi'nin kararı son olarak Yargıtay Ceza Daiereleri Genel Kurulu'nca onaylanıp mahkumiyeti kesinleşince, yani Türkiye’de iç hukuk tüketilince Hrant Dink AİHM’ye başvurmuştu. Hrant’ın öldürülmesinden sonra da aile soruşturmanın üst düzey bürakrasideki suç ortaklarına uzanamadığı gerekçesiyle yine aynı mahkemeye başvurdu ve AİHM de her iki davayı birleştirme kararı aldı (almıştı).  Türkiye, AİHM’e bir savunma yolladı. Bunu sanırım Adalet Bakanlığı hazırladı. Adalet Bakanlığ'ının bürokratları  mı (bürokratlara kitakse!), onların görevlendirdiği uzmanlar  mı (uzmanlara kitakse!), bilmiyorum. Ama bu resmi savunma AİHM'ye yollandı ve dün Türkiye kamuoyunca da içeriği öğrenildi. Devlet, AİHM’ye yolladığı savunmada utanç verici (Ben bu ülkenin yurttaşıyım ve sahiden ülkem adına utandım) bir mantık dizisi (mantığa kitakse!) kullandı.
Özetliyorum: Yargıtay Genel Kurulu, Hrant Dink’i Türklüğe hakaret ettiği için mahkum etti. Demek ki Hrant Dink Türklüğe hakaret etmiştir. AİHM daha önce verdiği bir kararda bir nazinin sözlerini mahkum etmiş ve bir halka, bir ulusa, bir ırka hakaret etmeyi suç saymıştı. Mahkeme kararıyla Hrant Dink’in de Türk halkını aşağıladığı kesinleştiğine göre Hrant Dink tıpkı o nazi gibi suçludur...
Mantığın sefaletini görüyor musunuz?
*    *    *
O günlerde bir Tırmık yazmıştım. Mesleği bırakmaya karar verdiğimi belirttim ve bundan böyle yüksek yargıçlara Türkçe dersi vermek üzere kolları sıvayacağımı söyledim. Savcı, o Tırmık’ta suç olduğu iddiasıyla dava açtı. Hrant, ben, Arat Dink ve Sarkis Seropyan yargıç karşısına çıktık. Bir yargılama değil, Kerinçsiz ve takımının tükürük, tekme, yumrukları eşliğinde bir linç provası yaşadık.  Polis arabalarını bindirilip, İstanbul’da kilometrelerce uzaklara götürülüp linçten kurtarıldık. Sonra da beraat ettik.
Yargıçlara (çok ihtiyaçları olan) Türkçe cümle analizleri öğretmek gerektiğine ilişkin o eski Tırmık’ı yinelemeye niyetim yok.
Ama önce Şişli Savcısı olan zatın, sonra Şişli Asliye Ceza Mahkemesi yargıcının, sonra Yargıtay 9. Dairesi'nin, en son olarak da Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu’nun “Evet, Hrant Dink Türklüğe hakaret etmiştir” kararına vardığı ve böylece yargının son sözü söylediği (Anneeeee !) duruşmalar zincirine konu olan yazının suç içerdiği, Türklüğe hakaret edildiği yüksek yargıçlarca bile kabul edilen bölümünü aşağıya olduğu gibi aktarıyorum.
İlkokul beşinci sınıf Türçe dersinde sınıfı geçmiş herhangi bir öğrencinin analiz edebileceği (=çözümleyebileceği) bu yazıyı bir kez daha okuyun. Bakalım siz ne düşüneceksiniz.
Aynen aktarıyorum... 
“...Ermeniler 1915'te yaşanan olayların gerçekliğinin farkındadır. Türkiye'nin ya da dünyanın bu olayları tanıması ya da tanımaması bir şeyi değiştirmeyecektir. Dolayısıyla Ermenilerin tek hedefi bu olayları Türkiye'ye ve dünyaya kabul ettirmek olamaz. Ermeni kimliğinin sağlığı başka ülkelerin soykırımı kabul edip etmemesine bağlı olamaz. Bu yaklaşım hatalıdır. Bu hatalı yaklaşım artık terk edilmelidir. Ermeni kimliğinin oluşumu bu bağlamda Türk'e bağlı kalmamalıdır. Ayrıca Ermeniler'in tüm çabalarını dünya üzerinde 'Türk'e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, kimliğin oluşumunu engelleyen bir zaman kaybıdır. Bu anlamda Ermeni dünyası kendini 'Türk'ten kurtarmalıdır. Bu yapıldığında Ermeni kimliğinde 'Türk'ten geriye kalacak boşluk sorun oluşturmayacaktır. Zira bu boşluk Ermenistan devletine gösterilecek ilgi ve devlet için harcanacak çaba ile doldurulmalıdır. Ermeni kimliğinin 'Türk'ten kurtuluşunun yolu, 'Türk'le uğraşmamaktır. 'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur. Yeter ki mevcudiyetin farkında olsun.”
Hrant Dink sizce Türklüğe mi hakaret etmiş, yoksa Türk düşmanlığı ile yaşayan (kimileri geçimini de buradan sağlayan) Ermeni milliyetçilerine okkalı bir fırça mı atmış?
Karar sizin...
*    *    *
Not: Adı soyadı belirtilmeyen “yorum yaz”ları okumayacağımı daha önce belirtmiştim. Ama ad ve soyadı taşıyanları okuyorum. Cuma günü yayınlanan “Evet, Yapabiliriz” başlıklı Tırmık’a gelen “yorum”lardan biri Rafet Yurttaş adlı bir zattan gelmiş. Gerçek adı mıdır, bilemem. Ben gerçek olduğunu kabul ediyorum.
Bu adamın  yalancı mı, salak mı olduğuna karar veremedim. 
Bu nitelemeler kimilerinize sert gelebilir. Gelmesin. Çünkü adam sahiden ya “Bir yalan atayım ortaya, birileri inanır, ben de hedefime ulaşmış olurum” diyen ruh hastası bir yalancı ya da kulağına fısıldanan her şeye hemen inanan bir salak.
Yazdıklarının baş tarafındaki zırvalara cevap verecek değilim. Ama gelin yazdıklarının sonuna yerleştirdiği şu cümlelere bir bakın. 
O bölümü aynen  aktarıyorum
“...Aydın Engin bir süre önce Abdullah Gül'ün davetli listesinden Latin Amerika'ya götürülmüştü. Götürenlerin, bu yatırımın boşa gitmediğini bu kritik günlerde görme yüzünden, başarı sevinçlerinin coşkuya dönüştüğünden eminim. Eh "vefa" denilen şey de budur işte. ‘Borç’ böylesi günlerde ödenir. Kutlarım A, Engin'i-Rafet Yurttaş”.
Bu zat ne kadar kendinden emin değil mi? “Mış” filan demiyor, doğrudan bilgisi varmış gibi yazıyor. 
Güney Amerika’ya iki kez gittim. Birinde Cumhuriyet adına gittim. Tam bir iş gezisiydi. Öteki ise masraflarını cebimden ödediğim bir turistik geziydi. Onu da kısmen bir iş gezisine çevirmiştim;
Arjantin, Brezilya, Peru notlarını T24’de okudunuz.
Abdullah Gül bazı gazetecileri Güney Amerika’ya geziye yolladı mı bilmiyorum. Ne Gül’le bir ilişkim oldu, ne  de böyle bir geziye katıldım.
Sizce bu Rafet Yurttaş imzasını kullanan zat ruhsal sorunları olan bir yalancı mı, yürekler acısı bir salak mı?
Soruya kendisi cevap verecekse, ona iki seçeneği olduğunu, ille bir üçüncü seçenek arayacaksa o zaman da “görevlendirilmiş bir provokatör”lüğü seçmek zorunda olduğunu hatırlatırım...