Aydın Engin

11 Aralık 2012

Dağınık Bir Yazı…

T24’ün Ankara’daki çalışkan karıncası Hülya Karabağlı kısacık bir haberde “haberin hası”nı yakalamış...

 

Galiba ben iyi üşüttüm.

Kafayı değil bedeni.

Burnum çeşme gibi; öksürükle tıksırık kol kola; hafiften ürpermeler; içi yanan gözler, pas tutmuşa benzer bir dil, peltelemiş bir kafa…

Birkaç saat boyunca siyasi parti liderlerinin bütçe konuşmasını dinleyip ardından soğuk yağmuru yiye yiye İstanbul caddelerinde sürtersen olacağı budur zaten.

Bu yazıyı bitireyim kendimi “Annem usulü” tedavi edeceğim: İki aspirin, kalın bir pijama, yorganın üstüne bir de battaniye.

Terle terleyebildiğin kadar.

Bakalım artık;  sabaha sağlam mı çıkarım, yoksa zorunlu bir grip molası mı veririm…

“Geçmiş olsun” filan demeyin. Daha geçmedi, yeni başlıyor…

O yüzden dağınık bir Tırmık’a fit olun. İstemiyorsanız, başka bir T24 yazarına geçin. Bu halimle benim elimden bu kadarı geliyor…

*    *    *

T24’ün Ankara’daki çalışkan karıncası Hülya Karabağlı kısacık bir haberde “haberin hası”nı yakalamış: Anayasa komisyonunda partiler hangi konularda anlaşamadı!

TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları sanki yol alıyormuş, pek çok maddede anlaşma sağlanmış gibi kof bir iyimserlik yayan haber ve haberciklere iyi bir cevap.

Partiler laiklik, eşitlik ve yurttaşlıkmaddelerinde anlaşamıyorlar. Bana sorarsanız anlaşmaları hemen hemen olanaksız.

CHP –ve sanırım BDP- laiklik ilkesinin Anayasa’da yer almasında ısrar ederlerken AKP itiraz etmekte. Laikliği laikçiliğe dönüştüren Kemalist tutuculuğu aşan, çağdaş demokrasilerdeki yalın tanımda anlaşmak varken AKP “molla kökenlerini” hatırlıyor ve “I-ıh” diyor.

Eşitlik ilkesinin içinin doldurulması da AKP’nin “Errrrrkkekkk” duvarına çarpıyor. CHP ve BDP’nin Anayasa’nın “Eşitlik”e ilişkin maddelerine “Bir cinsiyetin üstünlüğüne dayanan kültürel veya toplumsal önyargılardan kaynaklanan uygulamaları ve hukuk kurallarını ortadan kaldırmak devletin ödevidir” cümlesi eklenmesi önerisine AKP yanaşmıyor.

Sıra Anayasa’da Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığının tanımlanmasına gelince roller değişiyor. BDP “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı” tanımını önerirken, CHP ve MHP yurttaşlık tanımında “Türk” sözcüğünün yer almasında ısrarlı. AKP ise ortada bir yol seçmiş. Ne “Türk”, ne “Türkiyelilik” terimlerine yer vermeyen bir tanımı önermekte…

Kelimelerle mi oynanıyor, yoksa partilerin kılcal damarlarına sinmiş ideolojik çizgileri mi dışa vuruyor?

Özellikle CHP’liler 2012 yılında “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türktür” gibi bir tanımda ısrar etmenin anlamı üstüne düşünmüşler midir acaba?

Bu öneri Kürtlere “Ya Türksünüz ya vatandaş değilsiniz” demekten ne kadar farklı? Bari MHP gibi açık seçik konuşssalar: Ya sev ya terk et!..

*    *    *

Dün televizyonlarda bütün gün büyüme oranı konuşuldu. Bu sabahki kağıt gazetelerde de aynı konu ağırlıklı olarak yer alacaktır.

Büyüme hızının en iyimser tahminlerin de altında çıkmasının anlam ve sonuçlarını didiklemeye benim bilgim yetmez. Ama piyasa ekonomisini ve mali sermayenin belirleyiciliğini yere göğe sığdıramayan ekonomi yorumcularının hemen hemen hepsinin “Üretime bağlı büyüme” gibi daha önce vurgulamadıkları, kimilerinin vurgulamaktan ısrarla kaçındıkları bir terimi bu kez defalarca yinelemelerinin altını çizecek kadar da bilgim var.

Ne diyelim, hayat öğretiyor ardından da söyletiyor…

*    *    *

Beşiktaş-Galatasaray arasındaki engelliler basketbol maçında sporsever halkımızın en sporsever kesiminin marifetleri üstüne birkaç paragraf döktüreceğim ama…

Ama bırakayım bu yazı dağınık kalsın.

Nasıl olsa benim kafamdan daha dağınık olamaz…

Ben yazıyı T24’e yollayıp yorganı başımdan aşağı çekmeye gidiyorum.