Aydın Engin

24 Kasım 2019

Bu yazının başlığını siz koysanıza…

Gündemin tepesine çöken bu toz dumanda kim neyi hesapladı acaba? Tıpkı yazıya başlık bulamadığım gibi, bu sorunun cevabını da bilmiyorum. Bildiğim midemin fena halde bulandığı ve gazetecilik mesleğinin kapkara bir leke ile bir kez daha kirlendiği

Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır derler. Doğrudur.

Mesela ben, yazının başlığını koymadan yazıya başlayamam. İster Tırmık olsun, ister haber, ister bir röportaj, ister gezi notları, izlenimleri, farketmiyor, mutlaka önce başlığı bulup yazmalıyım ki devam edebileyim…

Bugün bir Tırmık kotarabilmek için çok zorlandım. Çünkü bir başlıkta karar kılamadım.

Önce "Rahmi Turan'dan al(ma) haberi" gibi, kelime oyunundan ibaret bir başlıkta karar kıldım.

Ancak saatler içinde olay öyle bir gelişti ki Rahmi Turan'ın gazeteciliği üstüne kurulacak bir eleştiri yazısını anlamsız bıraktı.

"Olay"a karışan gazetecilerin adları ortalıkta dolanmaya başlayınca "Anneme gazeteci olduğumu söylemeyin…" gibi bitmemiş cümle başlık olarak bana daha uygun geldi…

Çünkü "olay", şiddetli bir çürüme yaşayan mesleğimizde epeydir biriken bir irin yumağının patlamasının mükemmel bir göstergesi.

Meslek hayatında "asparagas" ya da "yalan haber" yayınlama sabıkası epey kabarık bir dosya oluşturan Rahmi Turan'ın, yeni yetme bir habercinin bile defalarca kontrol etmeden, meslek deyimi ile aşırı titiz bir "check" çabasına girmeden asla yayına vermeyeceği bir haberi, "Kaynağım sağlam. O yüzden yayınlıyorum" deyip bir meslek suçu işlemesi sadece kendisine değil mesleğe de sürülen bir leke oldu.

Gel gör ki "olay"a karışanlar gazetecilerle sınırlı kalmadı; o yüzden de bir "meslek ahlâkı" tartışmasının çok ötesine taştı. O kadar ki "Kirli siyasete kirli medya" gibi bir başlık bile bayat kalıyordu.

Sonunda gördüğünüz gibi başlık bulma yükünü sizlerin sırtına yıktım. Size uygun gelen başlığı kendiniz bulun ve bu Tırmık'ı öyle okuyun…

* * *

İlk bakışta çok karışık ve karmaşık bir "siyasal operasyon" ile karşı karşıyaymışız gibi görünüyor. Ama "dedim dedi, diyene de başka biri dedi"den ibaret itiraflar zincirine bakınca ortada bir komplo girişimi varsa bile bunun beceriksiz, adeta çocukça bir girişim olduğu görülüyor. Tıpkı 15 Temmuz'da, yaz akşamı ortalık aydınlıkken darbeye kalkışan hödükler gibi.

Nedir olan?

Rahmi Turan iyiden iyiye zorlanınca itirafçı oldu ve "Kaynağım Talat Atilla'dır" dedi. Önce kaynak filan olmadığını kesin bir dille açıklayan Talat Atilla da zoru görünce itirafçılığı seçti . Ama o "yarım itirafçı" oldu ve "Benim de kaynağım bir CHP'li" dedi..

Bununla yetinmedi saraya girip Erdoğan'la görüşen CHP'liyle ilgili casusluk romanlarına yaraşır ayrıntılar da aktardı. "… Buluşma 9 Kasım gece saat 01.30'daydı (…) Resmi kaydı olmayan 06 SFG 4543 plakalı araçla giriş yapıldı, çıkarken de 06 GHJ 1290 plakalı beyaz Audi marka araçla çıkıldı" gibi ayrıntılar. Ancak o CHP'linin adını vermedi.

Şimdi konuşulan konu, aranan cevap şu: Rahmi Turan'ın kaynağı Talat Atilla'nın CHP'li olduğu söylenen kaynağı kim?

Önümüzdeki günlerde (belki saatlerde ) o kaynak da ortaya çıkarsa şaşırmayın. Belki o da bir başka kaynağın adını verir ve belki "kaynağın kaynağının kaynağı" da "itirafçı" olur ve yukarıda sözün ettiğim "irin patlaması" her yere bulaşır…Bizlere de birkaç gün daha bunlarla oyalanmak kalır.

* * *

Olay, Saray'da tezgahlanan bir dümen ise ve CHP'yi karıştırmayı, bölmeyi hedeflemişse işe yaramadı. Böyle bir dolaptan CHP yönetimi, özellikle "Haberim var. Haber doğrudur" diyen Kılıçdaroğlu ağır eleştiri alır ama yara almaz.

Yok CHP içinde birileri kirli bir manevra tezgahlamış, ve parti genel başkanlığı ve daha sonra da Cumhurbaşkanı adaylığı için istekli görünen Muharrem İnce'nin önünü kesmek hesabı yapmışlarsa bu da anlamsız. Biraz siyasetten anlayan, CHP örgütünde olup bitenlere kulakları açık biri, yaklaşan kurultayda Muharrem İnce'nin zaten genel başkanlık için pek şansının kalmadığını bugünden görürdü.

* * *

Peki gündemin tepesine çöken bu toz dumanda kim neyi hesapladı acaba?

Tıpkı yazıya başlık bulamadığım gibi, bu sorunun cevabını da bilmiyorum. Bildiğim midemin fena halde bulandığı ve gazetecilik mesleğinin kapkara bir leke ile bir kez daha kirlendiği.

Acaba kararsız kaldığım "Anneme gazeteci olduğumu söylemeyin" diye başlayan cümleciği başlık mı yapsaydım?