14 Haziran 2011
Bir soluklanayım, bir soluklanın...
Seçim sonuçları bence derin çözümlemelere (=analizlere), ayrıntılı yorumlara ihtiyaç...
Seçim sonuçları bence derin çözümlemelere (=analizlere), ayrıntılı yorumlara ihtiyaç bırakmayacak kadar açık. Kanımca T24 okurları kendi meşrep ve ideolojik tercihleri çerçevesinde sonuçları değerlendirecek, kişisel yargılarını üretecekler. Yani benim ekstradan ukalalık yapmama gerek yok.
Biliyorum, şu tuhaf seçim üstüne yazılacak çok şey var. Ama bunun için vakit de var.
Önümüzdeki günler bizi pek de ilgilendirmeyen bürokratik işlerle geçecek. Yüksek Seçim Kurulu’nun itirazları gözden geçirmesi, karara bağlaması, kesin ve resmi sonuçları ilan etmesi (galiba 22 Haziran’da), milletvekillerinin mazbatalarını almaları, partilerin kendi iç değerlendirmelerini (muhtemelen kapalı kapılar ardında) yapmaları falan filan... Yani milletvekillerinin yemin törenine kadar siyaset cephesi epey durgun geçeceğe benziyor, (İnşaallah!)
Şimdi gelin bir soluklanalım.
İleride çok işimiz var.
Hangi birini sayayım?
Yeni anayasa, Ağustos’ta mı, Eylül de mi sona ereceği henüz belli olmayan PKK’nin çatışmasızlık halinden sonra nasıl bir Türkiye olacak sorusunun cevaplanması, seçim telaşından dolayı ertelenen Suriye sorununda Türkiye’nin somut tutumunun ne olacağı...
Yani çok işimiz var. O yüzden kısa bir soluklanma molası iyi gelecek.
En azından benim için bu böyle...
Mola dediysem Tırmık molası değil tabii. Sadece siyaset molası...
* * *
Mesela benim Göztepe ile şu seçim yüzünden hiç ilgilenemedim. Orada ne olup bitiyor? Bu yıl Bank Asya liginde tutunma hesabında mıyız, yoksa hazır hızımızı almışken süper lig dedikleri futbol sirkine mi sıçrayacağız? Transferde Ege’nin genç yeteneklerini alıp gelecek yıllar için pişirecek miyiz, yoksa transfer listemizde Ronaldo, Messi, Xavi filan mı var?
Sonra Marmara Adasında ısınan havalarla birlikte benim balıkçı tayfası ile “her türlü hile serbest” kuralına uygun okey masalarımızı kurmayacak mıyız?
Hırsız saksağan bugünlerde kırlangıç yuvalarının çevresinde fır dönüyor. Onu çatlamak üzere olan kırlangıç yumurtalarından uzak tutmak için çocukluğuma dönüp kendime otomobil iç lastiğinden esaslı bir sapan mı yapsam?
Sonra seçim kampanyası, TV tartışması derken iki haftadır Behzat Ç.’yi izleyemedim. O dizi bana haber bültenleri dışında da televizyon diye bir aygıt varmış ve bal gibi keyifle seyredilebilirmiş duygusunu kazandırdı. Bu hafta sonu koltuğa kaykılıp Behzat Ç. seyretsem fena mı olur?
Başucumda haftalardır bana bakan, benim de sadece ve biraz da mahçup kapaklarına baktığım ve ötesine geçemediğim iki roman, bir bilimsel kitap var. Onlara daha fazla saygısızlık etmeden bu mola sırasında hepsini de haklasam iyi olmaz mı?
Bir de epeydir deniz kıyısında taş sektirmece oynamadım. Biraz idman yapıp eski formuma kavuşsam, yarın bir gün yarışa girişirsem mahçup düşmesem iyi olmaz mı?
* * *
Görüyorsunuz cevaplamam gereken bir sürü soru, yapmam gereken bir süre ciddi iş var.
Bu günden itibaren siyasete ara, siyasal Tırmak’lara mola veriyorum. Topu topu bir haftalık bir mola. Havadan sudan, edebiyattan, şiirden, denizden, balıktan, hırsız saksağandan filan söz eden Tırmık’lar okumak hoşunuza gidecekse buyrun; yok “Bugünlerde siyasete mola mı verilir” diyenlerdenseniz, kusura kalmayın; dükkan bir hafta kapalı...