Aydın Engin

24 Eylül 2010

Bir Şey Hareket Ediyor

1979’da Politika gazetesindeki Tırmık’tan bir cümlecik: “Türk ve Kürt halklarının kardeşliğini sağlamak için...”

Dünden bir gazete manşeti: Devlet İmralı’da Masaya Oturdu...
Bir başka gazete manşeti: Kürtlerle Hem İmralı’da, Hem Ankara’da Diyalog...
Daha da okkalısı: Barış İçin Apo İle...   
Vay be !..
Demek bu günleri de görecektik...
Sizi bilmem ama tuhaf duygular içindeyim.
Nasıl olmam? 
1979’da Politika gazetesindeki Tırmık’tan bir cümlecik: “Türk ve Kürt halklarının kardeşliğini sağlamak için...”
İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nin oybirliği ile verdiği hüküm: Sanık Aydın Engin’in Türk ve Kürt halkları diyerek devletin milleti ve vatanı ile bölünmezliğine karşı çıktığı ve bölücülük yaptığı sabit olduğundan 6 yıl 6 ay ağır hapis ile cezalandırılmasına...
(Not: Ben daha önceden yurtdışına tüymeyi becerdiğim için bu karar, hakkımda verilen ve toplamı 155 yılı geçen öteki cezalar gibi uygulanamadı.)
1994’te Cumhuriyet gazetesindeki bir Tırmık’tan bir cümlecik: “Sorunun PKK sorunu değil Kürt sorunu olduğu anlaşılmadıkça barış mümkün değil. PKK’yı askeri olarak yenebilirsiniz ama bu Kürt sorununu çözdüğünüz anlamına gelmez...”
İstanbul’da DGM kararı: “Aydın Engin’in terör örgütünün propagandasını yaptığı sabit olduğundan 5 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmasına... 
(Not: Bu karar Yargıtay’dan döndü de paçayı kurtardım.)
Cumhuriyet’te bir dönem kapı yoldaşlığı yaptığım Oral Çalışlar, Bekaa Vadisi'nde Abdullah Öcalan ile bir söyleşi yaptı. Söyleşide Öcalan’ın görüşleri sorgulanmış, herkesin merak ettiği sorularla ayrıntılandırılmış ve okuyanlar için çok yararlı, değerli bilgiler içeren bir gazetecilik ürünü ortaya çıkmıştı. Bu söyleşi Cumhuriyet’te yayımlandı. Oral Çalışlar DGM yargıçlarınca hapis cezasına çaptırıldı.
(Not: Bu karar da Yargıtay’dan döndü ve Oral Çalışlar da paçayı kurtardı.)
Şimdi lütfen arkanıza yaslanın ve bir düşünün. 30 yıl önce, 15 yıl önce, 10 yıl önce ağır hapis cezalarıyla karşılanan bu cümlecikler bugün ne kadar masum; ne kadar sıradan, ne kadar alışıldık, bildik; ne kadar kahvehane sohbetlerine kadar inmiş durumda...

*    *    *

Evrenin sırları üstüne kafa patlatan ve sahiden kafası patlayacak hale gelen Einstein ulaşabildiği gerçeği ya da gerçeğin ulaşabildiği bilgisini şöyle tanımlamış: Bir şey hareket ediyor!..
Ben evrenin sırlarını araştıracak donanımda değilim. Olsa olsa ülkemin kimi yakıcı sorunları üstüne aklımın erdiği, dilimin döndüğünce kalem oynatmaya çabalamaktayım. Yani Einstein’dan daha şanslıyım. O yüzden de onun bir adım ötesine geçebiliyorum:
Ülkemde bir şeyler epey hızlı hareket ediyor...
1984’ten  bu yana sürüp giden, adına resmi dilde savaş denmemiş savaş bitecek mi; ülkemiz Kürt sorununun üstesinden gelip kalıcı bir barışa kavuşacak mı bilemiyorum. Ama bir şeylerin değiştiği, hem de pek hızlı değiştiği beslelli.
Bu bile sevinmek, umutlanmmak için yeterli...
Evet, evet, Türkiye’de bir şeyler hareket ediyor. Hem de epey hızlı. Düzeni (isterseniz savaşı deyin) değişmez kılmak, düzenin (isterseniz savaşın deyin) devamını sağlamak için onca çabaya, kışkırtmaya, tuzağa rağmen bu böyle.....
Ne iyi...