Aydın Engin

14 Mayıs 2009

Ayağım uğurlu geldi

Oh be, birinci ligde oynayan takımın taraftarı olmak ne keyifmiş...

Oh be, birinci ligde oynayan takımın taraftarı olmak ne keyifmiş...
 
Yıllardır ağız tadıyla Tırmık’ta bir spor yazısı yazamadım. Doğma büyüme Göztepeli olarak hep boynu bükük kaldım.
Galatasaray maç kazanır Hasan Cemal siyaseti bırakıp “cimbom” muhabbetine geçer, ben kıskançlıktan kıvranırım...
Fenerbahçe maç kazanır Mehmet Yılmaz günlük yazısı için bilgisayar başına Fenerbahçe formasını sırtına geçirip de oturur. Ben evde kullanılmayan eşyalar dolabından yıllardır çıkmayan Göztepe formamı hatırlar, öksüz çocuk gibi burnumu çekerim...
Cem Dizdar’dan Asena Özkan’a, Rıdvan Akar’a tanıdığım bütün Beşiktaşlılar “futbol değil Beşiktaş” yazısı döktürürler, ben, yeni taşındıkları için mahalle takımına alınmayan memur çocuğu gibi kenarda köşede sesimi keser otururum.
Ama çilem bitti...
Üstelik “99 yıllığına kiralık taraftar” olarak ayağım uğurlu geldi. Bugün (Çarşamba. Saat 22.20) evde, ekran başında Türkiye kupasını havaya kaldırdım.
Maç boyunca da vakti zamanında İnönü tribünlerinde öğrendiğim bütün hareketleri (ayıp olanlar da dahil) bol bol yaptım. Ellerimi yumruk yapıp, kollarımı öne uzatıp sonra dirseklerimi büküp kollarımı hızla geriye mi çekmedim; dördüncü golden sonra “beş, beş, beş” diye naralar mı atmadım; Beşiktaş’a “kiralık taraftan” olarak yazılmadan önce her fotoğrafını gördüğümde yüzündeki “hüznü” paylaştığım Aragones’e olanca taraftar acımasızlığımla “Yürrrü Dede, yürrrrü, anca gidersin Madrid’e” mi demedim; Mustafa Denizli’ye “Hey koçum Denizli, Ege’den senin, benim gibi yiğitler çıkar ancak” diye yağcılık mı yapmadım...
Şimdi kupa maçı geride kaldı. Ben de ekran karşısında “sıkı taraftarlık” yapmaktan yorgun düştüm ve Tempo24’ün gece elebaşısı benden yazı bekler.
Olur yazarım.
Türkiye kupasını almış ve üç hafta sonra Süper Lig’in de hesabını görüp çifte şampiyonluk yaşayacak (Yoksa bundan kuşkusu olan mı var?) Beşiktaş’ın yeni yetme taraftarı olarak bugün siyasete de; ruhsal dengesizliklerini sövüp sayarak dışa vuran kimi okurlarla didişmeye de; Kürt sorunundaki “bir şeyler” olduğu besbelli ama “ne olduğu” belirsiz gelişmelere de; Obama ile Batı Avrupa siyaset cambazları arasındaki itişkakışa değinmeye de boşverip kendime bir futbol yazısı döktürme hakkı tanıyorum.
Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Trabzonsporlu, kısacası Beşiktaşlı olmayan bütün okurlar hoşgörsünler ya da yol yakınken beni örnek alıp Beşiktaş’a taraftar yazılsınlar...
* * *
Yeri gelmişken Beşiktaş’a kiralık gittim diye beni mail bombardımanına tutan Göztepeli arkadaşlarıma bir not:
Arkadaşlar, adı üstünde “kiralık gittim”. Sözleşmeme “Göztepe birinci lige çıktığında tazminat ödemeden yeniden Göztepe’ye gidecektir” maddesini de koydurdum.
Bırakın şampiyonluğa oynayan ve düşme tehlikesi olmayan ve taraftarı çok delikanlı bir takımın tribününde yer alayım.
Kısa bir internet turu attım. Göztepe bu yıl ikinci lige çıkıyor. Aynı hızla gittiğini varsayarsak süper lige çıkması için önümüzde üç yıl var. Üç yıl bensiz de idare edersiniz...
* * *
Buraya kadar yazdıklarımı baştan sona bir daha okudum. Pek sade suya tirit bir Tırmık olmuş.
Hoşgörün.
Futbol yazısı döktürmekte daha acemiyim... Siz beni asıl lig kupasını kaldırdığımız gün görün... Okumaya doyamayacaksınız. Bakın nasıl “kıyak bir Tırmık” döktüreceğim. Şunun şurasında o büyük güne üç hafta kaldı...