23 Aralık 2011
Ajanslar kışla, kameralar süngü, laptoplar mayın...
... Yine bildiğiniz gibi bu kışlalarda bulunan “teröristler” halk arasında fotoğraf...
Dicle Haber Ajansı (DİHA), Fırat Haber Ajansı (ANF), Fransız Haber Ajansı (AFP) bildiğiniz gibi terör örgütü PKK’ya bağlı birliklerin toplandığı üsler, yani bir çeşit kışla’dırlar.
Yine bildiğiniz gibi bu kışlalarda bulunan “teröristler” halk arasında fotoğraf makinası, kamera gibi adlarla anılan süngü’lere donatılmışlardır. Ayrıca ellerinde taşıdıkları ve halk arasında laptop diye bilinen yassı aygıtlar da mayın’dır.
Bu teröristler her gün süngülerini kuşanıp, mayınlarını sırtlayıp terörist eylem yapmaya çıkarlar.
Hatta eyleme çıkmadan önce bir de şiir okurlar. Aynen(!) aktarıyorum:
- Kameralar süngü / Laptoplar mayın / Ajanslar kışlamız / Bizler de gerillayız...
Polisin savcı talimatıyla (Aslında bundan emin değilim. Çünkü savcının polise talimat verdiği gibi, polislerin de savcılara talimat verdiği olaylara son bir iki yılda bir kaç kez tanık olduk. Neyse...) Evet savcı talimatıyla polis 38 gazeteciyi gözaltına aldı. Bu satırlar yazılırken polise verilen beş günlük gözaltı süresi henüz bitmemişti. Bu doğal. Çünkü bu 38 gazetecinin katıldıkları terör eylemlerinin sayısı saymakla tükenecek gibi değil. O yüzden uzun uzun ve çok ayrıntılı sorgulanmaları gerekiyor. Sorgulama sonunda savcının önüne çıkacaklar. Eğer savcı uygun görürse tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevkedilecekler. Mahkeme uygun görürse tutuklanacaklar. Yargılanacaklar. Yargılayan mahkeme uygun görürse Terörle Mücadele Yasası (TMK) uyarınca hapis cezalarına çaprtırılacaklar.
Yani bu genç meslektaşlarımızın önleri açık, gelecekleri parlak. Çünkü biliyorsunuz bu ülkede siyasal olarak yükselmek, mesela başbakan filan olmak için suç işleyip hapise düşmekte yarar var. Hele bu hapis cezası şiir okumaktan dolayı verilmişse kaymaklı ekmek kadayıfı gibidir.
Eh bu gazetecilerin de “Kameralar süngü / Laptoplar mayın / Ajanslar kışlamız / Bizler de gerillayız” diye şiir yazıp, sonra da okudukları gözönüne alınırsa durumları sahiden de iyi.
Adeta kıskanacağım...
Neyse...
* * *
Şimdi içinizden bazı münafıklar “Ülkede düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü ayaklar altında, sen tutmuş aklın sıra mizah yapıyorsun. Yakıştı mı” filan diyecekler.
Yakıştı tabii...
KCK tutuklamalarının ilk duruşmasını Diyarbakır’da izleyip yazdığım Tırmık’lara içinizden kimileri “Devlet ne yapsın, teröristlere teşekkür mü etsin” diye yorum yazmış; kimileri “Artık sana Kandil’den maaş bağlanır” diye mail döşenmişlerdi ya haklıymışlar...
Ben saf, hattta aymaz bir gazeteci olduğum için o Diyarbakır KCK duruşmalarında gerçeği görememiştim. Yetmedi, Büşra Ersanlı ile Ragıp Zarakol da “terör örgütü adına suç işledikleri” için tutuklandıklarında saflığım, aymazlığım geçmemişti; o tutuklanmalara karşı çıktım; protesto bildirilerine imza bile attım.
Ama o saflık ve aymazlık artık bitti. KCK operasyonları ile neredeyse BDP il binasının önünden geçeni bile yakalayıp içeri tıkan polisin bu ısrarlı çabasının sebepsiz olmadığı anlaşıldı. İz süre süre, yakalaya tutuklaya sonunda gerçek teröristlere ulaşıldı. Kamera süsü verilmiş kaleşnikoflara haber süsü verilmiş mermiler sürüp ortalığı kana bulayan 38 terörist nihayet enselendi.
Böylece Güneydoğu’daki belediye başkanlarının, yasal parti yöneticilerinin, ardından Büşra Ersanlı gibi akademisyenlerirn, Ragıp Zarakolu yazar ve yayıncılık yapanların da terörist oldukları somutlandı,. Kanıtlandı...
Büyük Türk büyüğü Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ahmet Şık’ın kitabı için “Bir kitap bazan bomba kadar tehlikeli olabilir” deyişinde derin hikmet, kıskanılası öngörü de gerçeklik ve haklılık kazandı.
Bu durumda ben yeni anayasa ile ilgili bir öneri yapıp bu Tırmık’ı noktalamak istiyordum.
Önerim pek yalın: 1982 Anayasası çöpe atılacak ve yerine yeni bir anayasa yapılacak ya; öyle ince eleyip sık dokumasınlar; uğraşıp yorulmasınlar. Terörle Mücadele Kanunu’nun sadece adını değiştirip “Anayasa” desinler, olsun bitsin...
Uygun değil mi?