Atilla Dorsay

22 Kasım 2013

Onursal Oscarlar: Angelina Jolie ve diğerleri

Ödül sezonu yaklaşıyor. Geçen günlerde İstanbul Film Festivali danışma kurulunun bu yılki ilk toplantısında, onur ödülleri konusunu tartıştık.

Ödül sezonu yaklaşıyor. Geçen günlerde İstanbul Film Festivali danışma kurulunun bu yılki ilk toplantısında, onur ödülleri konusunu tartıştık. Malum, artık öncelikle bu isimler saptanıyor ve en önce onlar açıklanıyor. Ayni biçimde, Ocak ayı içinde verilecek olan SİYAD- Sinema Yazarları Derneği olarak da onur ödüllerimiz konusunda hayli yol aldık. Çok yakında bunlar kamuoyuna açıklanacak.

Ama asıl şamata elbette Oscar’lar. Dünyanın en merakla beklediği ve izlediği efsanevi sinema ödülleri. Bu yıl yine Mart başında verilecek. Ama onursal ödüller şimdiden belli oldu, hatta verildi. Ödülleri veren ve kısaca Akademi denen Amerikan Sinema Sanat ve Bilimleri Akademisi, beş yıldır bu ödülleri asıl büyük geceden önce, ayrı ve çok daha sade bir törenle veriyor. Oscar gecesi öylesine uzun ve şenlikli ki, hem onu toparlamak, hem de emektar sanatçıların arada kaynamasını önlemek için...Elbette diğer sinemalar -İngiliz, Fransız veya Türk sinemaları- şimdilik buna gerek duymuyorlar. Bakalım, ilerde ne olur!....

Ödüllerden biri tam 88 yaşındaki oyuncu Angela Lansbury’ye gitti. 1944’de sinemaya başlayan İngiliz kökenli oyuncu, önce ciddi dramatik roller almış, sonradan fantezi yeteneği ortaya çıkınca düzeyli ve keskin komedilerde parlamıştı. Üç kez yardımcı oyuncu dalında Oscar adayı olup alamayan oyuncu, bir dönemde bizde de gösterilen Agatha Christie kökenli Murder She Wrote adlı TV dizisinde cinayet işlerine burnunu sokan amatör dedektif olarak büyük ilgi çekmişti. Ödül gerekçesi “75 yılık kariyerinde sinemadaki olağanüstü çabası” idi. Ve ödülü veren sinema tarihçisi Robert Osborne şöyle dedi: “Bayan Lansbury, işte nihayet ödülünüz!”. Ödüller kimi zaman sahiden de çok gecikebiliyor. 

Bir diğer ödül, yine bir komedi ustasına, Steve Martin’e gitti. 68 yaşındaki sanatçı üç kez töreni sunmanın dışında Oscar’ın yanından bile geçmemişti!...Ödül gerekçesi “Bir stand-up komedyeni, müzikçi ve yapımcı olarak sürdürdüğü başarılı kariyeri” oldu. O gece yine hınzırlıklarını esirgemedi. Ve şöyle dedi: “Ne kadar mutlu olduğumu ifade edemem, çünkü botoksum çok taze!”.

Bir başka ödül hemen hiç tanımadığımız birisine, kostüm tasarımısı Piero Tosi’ye gitti. Tam 75 yıldır bu işi yapan Tosi, seyircinin bilmediği, oysa bir filme büyük katkısı olan emekçilerden biriydi. 86 yaşındaki sanatçı gelemedi, ödülünü vatandaşı Claudia Cardinale aldı. 

Can alıcı bölümleri Oscar gecesi de perdeye yansıyacak olan gecenin en ilgi gören ismi, elbette Angelina Jolie oldu. 38 yaşındaki sanatçı oyunculuk yeteneğiyle değil, sinema-dışı büyük çabasıyla bu ödülü hak etmişti. Çünkü aldığı ödül, bir adı da Humanitarian Award-  İnsanlık Ödülü olan Jean Hersholt ödülüydü. Ödül Hollywood yıldızı Jean Hersholt (1886- 1956) adına veriliyordu. 1945- 1949 arası Akademi’ye başkanlık eden Hersholt, tam adı Motion Picture Relief Fund olan ve amacı dünya sorunlarına Hollywood’un katkısı sayılan bir vakfın kurucu başkanıydı. Bu ödül illa her yıl veriliyor değildi. Ancak layık biri bulunduğunda veriliyordu ve bu nedenle, 85 yıllık Oscar tarihinde ancak 35 kez sunulabilmişti. Aralarında Bob Hope, Gregory Peck, Frank Sinatra, Danny Kaye, Audrey Hepburn, Elizabeth Taylor, Jerry Lewis, Oprah Winfrey de olan ünlü ve daha az ünlü kişilere...

Bu ödül önemliydi: hem dünya, hem de Hollywood için...Çünkü böylece bir yapay cennet, bir rüyalar alemi, bir mutluluk fabrikası gibi çalıştığı varsayılan Hollywood, bu geleneksel ödülle aslında sadece düşler imal eden bir kasaba değil, çağdaş insanların yaşadığı, ülkesinin ve dünyanın sorunlarına uzak durmayan ve sorumluluk taşıyan bir sanat ve kültür kenti olduğunun ipuçlarını veriyordu.

Ve Angelina Jolie, doğrusu bu ödül için tam biçilmiş kaftandı. Zirvede olduğu şu yıllarda sürekli dünyayı gezmesi, en uzaklardaki ölüm ve savaş yörelerine, yoksunluk ve sefalet kamplarına gitmesi, bize kadar gelip Suriyeli göçmenlerin sınır boyundaki zor yaşamlarına dünyanın dikkatini çekmesi. Ve yönetmen olarak imzaladığı ilk  filmin Bosna’daki soykırım üzerine olması...Daha ne söylenebilir? 

O gece kuşkusuz çok mutluydu. Ünlü yapımcı-yönetmen George Lucas’tan ödülünü alırken, salondaki eşi Brad Pitt ve çoğu evlat edinilmiş birçok çocuğundan Maddox’a bakıp “Onlara ağlamayacağıma dair söz verdim” dedi. Ama bu gözlerinden akan yaşları engellemeyedi!...Annesi 2007’de ölen Fransız Marcheline Bertrand olan sanatçı, onu andı: “Bana açık biçimde başkalarına yarar düşüncesi içermeyen bir hayatın hiç anlamı olmadığını söyler dururdu. Ne demek istediğini anlamazdım. Mesleğe çok genç girmiştim, sadece başarıya odaklanmıştım. Ama seyahat edip dünyanın dört bir yanında olanları görmeye başlayınca, annemi anladım”. Jolie birçok yerde “savaş, kıtlık ve tecavüzden çok çekip canlarını zor kurtaran” insanlarla karşılaştığını ve o akşam salonda olanların “çok talihli olduklarını” ekledi. 

 Aralarında Harrison Ford, Mark Wahlberg, Diane Keaton, Christian Bale gibi ünlülerin de bulunduğu bu aslında mütevazi gecenin konukları, sanırım onu iyi anlamışlardır. Ve 2 Mart 2014 akşamı Ellen DeGeneres’in sunacağı asıl Oscar gecesinde de, bu önemli mesaj umarım yinelenir.