Aris Nalcı

07 Aralık 2013

Njdo / Njdeh

1915'te çıkan fermanda 'her köyde belirli yüzdelerle Ermeniler kalsın' dendiğinde Ermeni nüfusu sadece yüzdelik kesir olarak algılanmıştı.

1915 öncesi, Silopi civarı.

Tam yerini söylemeyeyim;

Belki bu anıyı bana anlatan çok da tanınmak istemez.

Bir Kürt aşiretinin içerisinde 1800'lerdeki ilk kıyımdan “kurtarılmış” ya da “kılıçartığı” üç beş Ermeni aileden birinin evinde geçiyor olay.

Köyde en iyi yemeği onlar pişiriyor. Usta ahçılar. Diğer iki Ermeni aileden biri ya ekmek yapıyor ya semerdikiyor.

1915'te çıkan fermanda 'her köyde belirli yüzdelerle Ermeniler kalsın' dendiğinde Ermeni nüfusu sadece yüzdelik kesir olarak algılanmıştı.

Oysa 1880'lerde daha bu ferman çıkmadan birçok köyde durum 1915 sonrası gibiydi.

Birçok Ermeni göç ettirilmek zorunda bırakılmıştı.

 

1915'teki fermanda; yerleşim birimlerinde işe yarayacak ve diğerlerinin yapamayacağı işleri yapacak ne kadar zanaatkar Ermeni var ise o kadarını sağ bıraktılar. Kalanını dağıttılar.

 

Bahsi geçen Kürt aşiretinde de bir Ermeni aile var sadece.

Halen anlatırlarken o aşireti saygı ile anıyorlar konuşurlarken.

Bendeniz bu yazdıklarımı farklı farklı üç kişiden dinledikten sonra derledim. O yüzden artık kesinliğinden kaygım kalmadı ve paylaşıyorum...

 

***

 

Njdo iyi bir ahçıdır...

 

Bir gün köyün ağası yanındakilerden birine der;

-Git şu avladığımız kuşu Njdo'ya pişirt de yiyelim. Bunu nasıl pişireceğini bilse bilse o bilir.

 

Ağanın yanındaki aklıselim gider Njdo'nun evine.

Njdo'nun fırınında kuşu pişirirken, aklıselimin gözü bir kadına takılır.

Njdo'nun küçük oğlunun karısıdır.

O kadar çok bakar ki kuşu unutur, bir yanını yakar...

Yanık kuşu gören ağa çok sinirlenir.

Aklıselime sorar.

-Niye yaktın?

 

O da anlatır. Güzel kadına gözünün takıldığını ve kuşu nasıl yaktığını.

 

Ağa o kızgınlıkla aklıselime der;

-Git, getir o kızı buraya bu kadar güzel ise ben evleneceğim...

 

Aklıselim başı önünde Njdo'nun evinin yolunu tutar. Kadını kendi gözüne kestirmişken, şimdi ağaya kaptırmıştır...

 

Njdo'nun yanına varır der ki;

-Ağa, gözümün takıldığı senin gelininle evlenmek istiyor.

 

Njdo aklıselimi şu sözlerle geri gönderir;

-Ağaya söyle biz Hırsitiyanlarda gelenektir. Gelinin hazırlanması gerekir. Ne zaman ki çatıda kırmızı gelin başı ve beşik görürler o zaman gelsinler...

 

Tüm bunlar olurken Njdo'nun kardeşi; “İstediklerini ver de canımızı kurtaralım” der.

Njdo bu sözleri söyleyen kardeşini tüm planın dışında tutmaya karar verir ve onunla hiç konuşmaz.

 

Aklıselim gider. Sözleri iletir. Beklerler kırmızı giydirilmiş beşiği...

Ne zaman ki kırmızı gelin başı giydirilmiş beşik çatıda görünür, ağa ile beraber bir alay insan gelir eve.

 

Ev boş. 
Bomboş. Ne içeride ne dışarıda kimseler yok, ama baca tütüyor.

Çatıda da oymalı bir beşik.

Üzerinde de kırmızı bir gelin başı.

İçinde de güzel pişmiş bir tavuk...

Altında da iç pilav.

 

Dumanı tüten evden ve kılıçartığı Njdo'nun ailesinden geriye kalan bir bu beşik var.

Aklıselim anlamaz;

-Ağam valla buradaydılar. Ben bişi demedim.

 

Ama Ağa anlamıştır;

1915'in kılıçartıklarına “kucak açan” aşiretin açtığı “kucağın” vicdan ya da dayanışma değil de çıkar ilişkisine dayalı olduğunu bilen Njdo'nun kendisine verdiği mesaj şudur...

 

Biz Ermeniler size hep sadık olduk

Sizin için bu güzel pişmiş pilav ve beşikteki bebektik,

Siz bizim değerimizi unuttunuz gitti,

Son özgürlüğümüzü de elimizden almak istediniz;

ONURUMUZU

Artık biz gidiyoruz ve sizleri de en önemli varlığımızdan yoksun burakıyoruz;

Birikimimizden

 

Njdo'yu ve ailesini en iyi iz sürücüler aramaya çıkarlar ama nafile...

Birkaç gün sonra anlaşılır ki Njdo atlarını ters NALLamıştır.

O yüzdendir ki at düz gitse de izlerini ters sürmüşlerdir köylüler...

Bir daha ne Njdo'dan ne ailesinden haber alınamaz.

Ağa çok kızar ve aklıselim'i kendini aptal durumuna düşürüdüğü için öldürür.

 

Köyden bir Ermeni aile eksilmiştir.

Ağa hemen diğer Ermeni ailelere haber saldırır.

Gidip Njdo'nun ailesinden boşalan Ermeni kotasını, geride kalan Njdo'nun ağabeyine bir Ermeni gelin bulunarak Njdo'nun evine yerleştirilmelerini salık verir.

Bulunur da. Yine bir “kılıçartığı” aile gelin alınır Njdo'nun ağabeyi ile evlendirilir.

Böylelikle köyün Ermeni kotası korunmuştur ağanın kafasında.

Ama yıllar geçer bu hikaye unutulmaz...

 

Benim bu hikayeyi dinlediklerimden biri o geride kalan ağabeyin torunu.

Çok da gurur duymuyor öyküsünden, ama varlığını ona borçlu olduğu kesin.

 

Üç farklı torundan üç farklı anının ortak hikayesi bu.

Üçünü de birleştirince böyle bir şey çıktı ortaya.

Köy doğru. İlçe doğru.

Njdo doğru...

 

Njdo'nun sözleri de bugün hala anlamlı.

Siyasette 'kota'ların konuşulduğu memlekette,

şurada da bir Ermeni olsun zihniyetiyle koşaradım bir yerel seçime gidiyoruz...

Soykırım'dan kurtulabilmeleri için zanaatkar Ermenilere verilen yüzdelik hayatta kalma payına ne de benzer kotlar değil mi...