Aris Nalcı

02 Ocak 2015

2015 perdesi açılsın, şov başlasın...

2015'e girerken daha ilk aylardan itibaren koca bir Ermeni soykırımı gündemi belirecek.

2015 çok hareketli bir yıl olacağa benziyor...
En azından Türkler ve Ermeniler için.

Artık lobi savaşları mı dersiniz yoksa vicdan muhasebesi mi bilemiyorum, ama biz gazetecilere yazacak epeyi konu çıkacak.

Ermeniler 100 yıllık bir inkârın acısını bir sonraki yıla taşımak istemiyor. Ancak kendimizi kandırmayalım biliyoruz ki “inkâr” bu yıl da farklı cümlelerle devam edecek.

Sözler yeterli değil artık bizler için, somut adımlar önemli.

Türkiye ise aksiyonu 2016'ya hazırlamak niyetinde.

Şimdilik Ermenilerin 100. yıl “gazının” geçmesini bekleyecekler.

2015'e girerken daha ilk aylardan itibaren koca bir Ermeni soykırımı gündemi belirecek.

Türkiye bunu ne kadar görecek, “paralel” mücadele ile ne kadar gölgeleyecek olanları göreceğiz. Ama gelin ben size 2015'ten spoilerler vereyim şimdiden...

 

Yaşar Yakış ve Hubert Haenel arasındaki yazışmalar deşifre oldu

Deşifre ve kayıt yayınlamak sadece Türkiye'de gazeteciliğe prim yaptıran şeyler değil. Fransa'da yayınlanan prestijli Ermeni dergisi Nouvelles Arménie, Ocak sayısında kapağa 2012'de Valerie Boyer'in Fransa Anayasa Mahkemesi'ne götürdüğü, Boyer yasası (Türkiye'de Soykırım yasası) ile ilgili Yaşar Yakış ve dönemin anaysa komisyonu üyesi Hubert Haenel arasındaki gizli yazışmaları yayınladı.

Yazışmaların içeriğinde, daha Boyer yasası gündeme gelmeden Yaşar Yakış ve Hubert Haenel (ki o zaman Sarkozy'nin partisi UMP'den senatördü) arasındaki pazarlık var. Daha doğrusu danışıklı dövüş.

Jean Ekian imzalı manşet haberinde yazışmaların bir mail grubunda geçtiği ve dışarıya açık bırakıldığı için herkes tarafından görülebildiği belirtiliyor.

Yakış yasa tasarısını geçmemesi için Haenel'e elinden geleni yapmasını söyledikten sonra, daha yasa oylamaya geçmeden (28 Şubat 2012) Haenel'den gelen cevap ilginç: “Karar bugün 5.00PM'de açıklanacak, tatmin olacaksınız”

Sürekli lobilerden şikayet eden Türkiye yurtdışında lobi yapmayı iyi öğrenmiş anlaşılan, ancak yine Türkiye'deki sistemde gizliden gizliye yapılan pazarlıklar böyle teknolojinin azizliğiyle ortaya çıkabiliyor demek ki.

Hubert Haenel'in önümüzdeki günlerde bir açıklama yapmasını şimdiden bekleyebiliriz...

 

Perinçek davasında bir Clooney

 

Doğu Perinçek'in İsviçre ile Ermeni soykırımı konusunda karşılıklı süren davası uzun zamandır Ermenilerin gündemini meşgul ediyordu. Perinçek davayı kazandıktan sonra İsviçre AİHM'ye gitmeye karar verdi.

Dava Ocak ayında görülecek. Ancak bu kez davanın çapı zannedilenden çok daha geniş.

Bunun sebebi Perinçek'in önemli bir kişilik olması değil. Ermenistan'ın da artık davada taraf olarak yerini alması.

Bir önceki davada Ermenistan taraf olmamış, bunun İsviçre'nin iç işlerine karışmak olacağı konusunda kendince demokratik bir tavır göstererek uzak durmuştu. Şimdi ise işler biraz daha çığrından çıktı.

İsviçre Perinçek davasındaki mahkumiyet kararının iptali için AİHM'e başvurdu. Dolayısı ile dava artık uluslararası platforma taşındı.

Ermeniler, davada Perinçek'in suç işleyip işlemediği değil AİHM'nin tavrını sorgulayacak.

Küçük bir dava beklenmedik bir anda Avrupa'nın gündemine de Soykırımı oturtmuş oldu, çünkü İsviçre'nin mahkumiyeti onaylanırsa, Avrupa'daki birçok anayasa ile bu karar çeliştiğinden diğer ülkeler de etkilenecek.

 

Assange ve  Tymoshenko'nun avukatı Amal Clooney Ermenistan için müdahil

 

Ermenistan oldukça iyi hazırlandı. Medya bize kendisini ünlü oyuncu ve aktivist George Clooney'in eşi olarak tanıtsa da Amal Ramzi Alamuddi (Clooney) Ermenistan'ın güçlü avukat grubunda yer alanlardan sadece birisi. Amal Clooney, Wikileaks davasında Julian Assange'ı, Ukrayna'nın eski başbakanı Yulia Tymoshenko'yu da savunan ekipteydi. Kofi Annan'ın danışmanlık döneminde kariyerinin en üst noktasına geldi.

Uluslararası hukuk uzmanı ve “Uygunsuz bir soykırım: Bugün Ermenileri kim hatırlıyor?” kitabının yazarı Geoffrey Robertson ve Ermenistan hükümetinden Gevorg Kostanyan ve Emil Babayan duruşmalara müdahil olarak katılacak.

Anlayacağınız Perinçek'in İsviçre'de kazandığı dava aslında Ermeni soykırımı davalarının uluslararası bir zemine taşınması için fırsat yarattı.

Kafası karışık diaspora

Tabii 2015 bazıları için ise tam bir kavram karmaşası olacak. 24 Nisan 2015'te Türkiye'de mi olunmalı yoksa 23 Nisan'da açılacak yenilenen Ermenistan'daki soykırım anıtında mı?

Var mı planı olan?

Benim yok.

Ama Soykırım Müzesi Müdürü Hayk Demoyan “Türkiye'ye gitmeyin!” diyor.
Tüm bu yapılanların Türk hükümetinin kredisini artırmak için bir çaba olduğunu söylüyor... Ve “Truva atı” olmayın diyor.

Çok aşırı bir yorum gibi gelebilir ama uzun zamandır tanıdığım Demoyan'a hak da vermemek elde değil.

Kavram karmaşaları içerisinde Türkiye mi Ermenilere yaklaşıyor, yoksa Ermeniler mi Türkiye'ye adım attırıyor ben bile emin olamıyorum bazen.

Bakınız AGBU Europe, Irkçılığa DurDE ve Avrupa Ermeni Federasyonu, Avrupa Parlamentosu'nun evsahipliğinde düzenlenecek Hrant Dink anma etkinliğinin afişine Erdoğan'ın “Bu kurşun demokrasi ve özgürlüğe sıkılmıştır” sözünü yerleştirmiş...
Bunu bir ironi olarak göstermek istemişler ama başaramamışlar...

Şimdi bunun anlamı ne olabilir diye kendime sormuyor değilim. Dünyanın en büyük Ermeni yardım kuruluşlarından AGBU merkez ofisinin durumdan pek de haberdar olduğunu sanmıyorum, ancak Erdoğan'ın 2007 yılı içerisinde “Hepimiz Ermeniyiz” sloganlarına verdiği cevaplar hâlâ akıllarda dururken şimdiki Cumhurbaşkanı'na böyle bir kredi vermek pek bir anlamsız. Kimseyi suçlamak değil niyetim sadece diasporanın kafasının ne kadar karışık olduğunu vurgulamak...

 

ADNAN OKTAR'DAN ERMENİ AÇILIMI

 

2014'ün son gününde internette yayınlanan bir video da Türkiye Ermenistan arasındaki ilişkilerde 2015'e ne kadar komik şeyler olabileceğini gösterdi bana...

Ermenistan'daki Bölgesel Araştırmalar Enstitüsü (RSC) direktörü Richard Guiragossian, ki yıllardır Türkiye'ye gelir ve birçok gazeteci ile yakın temas halindedir. A9 kanalında Adnan Oktar'a konuk oldu. Kendisinin de kanal ve Adnan Oktar hakkında pek bilgisi olmadan programa katıldığını sonradan yaptığımız görüşmede öğrendim. (https://www.youtube.com/watch?v=PxMA27GfrF0)

Ancak Adnan Oktar ve “kedicikleri” arasında Türkiye Ermenistan ilişkisi konuşulması ne kadar da ilginç değil mi?

Türkiye Ermenistan normalleşme sürecinde sivil toplumun rolünü çok önemsesem de gelinen bu nokta seviyeyi biraz düşürmüş gibi.

İlk gününde youtube'da 30 bin kişinin seyrettiği bu programda aslında Ermenilerin istediği herşey söyleniyor. Oktar, sınırlar açılsın, vize kaldırılsın gibi sözler ederken satır arasında aslında “Ermenistan bize bağlansın” vurgusu yapıyor ve sürekli “Ermeniler iyi insanlardır” cümlesini tekrarlıyor...

Hepimizin başına gelebilecek böylesi bir “tonga”ya düşme durumunu Guiragossian iyi sıyırmış açıkçası. Her seferinde siyaset vurgusu yapıyor ve mesajını vermeyi de başarıyor ama işte kanal A9 programcı kedicikler ve Adnan Oktar olunca zor...

Daha Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nin Türkiye Anaysa Mahkemesi'nde açacağı Sis Katolikoslıuğu'nun varlıklarını geri isteme davası var....

System Of a Down konserleri var...

Türkiye'de yapılcak anma etkinlikleri var...

Var da var...

Hadi bakalım perde açılsın Şov başlasın...