Alex Akimoğlu

11 Ekim 2020

Moda dünyasının "Şölen sever tasarımcısı" Kenzo Takada, Covid-19'a yenik düştü

1965 yılında, moda dünyasını keşfetmek için Japonya'dan Paris'e gezmeye gelen ve inanılmaz bir başarı öyküsüne imza atarak Fransa'nın en önemli markalarından birini yaratan Kenzo Takada, 81 yaşında hayatını kaybetti

Paris, boşuna "Sanatın ve modanın başkenti" unvanını almamış tabii ki. Tarih boyunca sonradan ünlenecek olan birçok sanatçı bu romantik şehre gelerek şansını deneme yoluna gitmiş. Kimler gelip geçmemiş ki bu şehirden...

Kenzo da, 1965 yılında, içindeki moda sevdasını keşfetmek amacı ile doğduğu şehir olan Osaka'dan ayrılıp vapurla Marsilya'ya, oradan da Paris'e geçmiş.

Kenzo'nun ilginç hikâyesi, birkaç arkadaşı ile ortak olup bir butik satın alma cesaretini göstermesi ile başlamış. Duvarları ressam Douanier Rousseau'nun orman motifleri ile kaplı bu butikte sunduğu ilk defile, Parisliler tarafından ilgi görünce gerisi çorap söküğü gibi gelmiş.

Kenzo, canlı renklerden oluşan, çiçek motiflerinin ön plana çıktığı "neşeli" koleksiyonu ile sofistike Fransız ekolüne yenilik katmış olarak marka kimliğini oluşturmuş oldu.

Basının "protokolsüz, ışık dolu bir tarz" olarak nitelendirdiği Kenzo tarzının temelinde japon felsefesi yatıyor olsa da, o dönemde tüketicinin özlem duyduğu "daha ulaşılır marka ürün" konseptinin tatbik edilmiş olması başarısının en önemli nedenlerinden biri oldu kanımca.

Kenzo, neşeli tarzını defilelerine ve görsel tanıtım spotlarına da yansıtarak markanın globalleşmesini sağlama taktiğinde de başarılı oldu. Peter Linberg, Hans Feurer gibi ünlü yönetmenler ve dönemin star top modelleri ile çalışarak lüks markalarla aynı podyumları paylaştı.

Paris gecelerini ve partilerini seven Takada, kariyeri boyunca defilelerini görkemli organizasyonlarla olağan dışı mekânlarda sunarak basının ilgisini çekti. Dönemin ünlü gece kulübü Palace, Maison Lafitte Şatosu, Güzel Sanatlar Akademisi gibi mekanlar ilk kez moda defilelerine ev sahipliği yapmış oldu.

Körfez krizi sonucunda, finansal sorunlar yaşamaya başlayan lüks markaların tröstler tarafından paylaşılması döneminde Kenzo, LVMH grubunun bünyesine katıldı.

Takada, 1994 yılında, Zénith müzikholünde dört bin davetlinin katıldığı bir defile gerçekleştirerek markasına veda etmiş ve moda arenasından çekilmişti.

Kenzo Takada, Paris'e gelerek moda dünyasında şansını deneme cesareti ile diğer Japon tasarımcılara da öncülük etmiş oldu aslında.

80'li yıllarda uzunca bir süre modayı etkisi altına alacak olan "Japonizm" akımın yaratıcıları Yohji Yamammoto ve Rei Kawabuko (Comme des Garçons markası) bu akımın en önemli figürleri. O güne dek alışılagelmiş volüm kodlarını alt üst ederek avangardist bir akım yaratan Japon tasarımcılar bir döneme imza atmış oldular. Yamamoto, gelmiş geçmiş en önemli moda tasarımcılarından biri olarak kabul ediliyor. 

Kenzo ile Paris'teki yaşamım boyunca birçok kez bir araya geldik. Yuvarlak gözlüklerinin altından yaşama sevincini görmek hiç de zor değildi. Neşeli, esprili karakteri ve hep gülümseyen çocuksu hali ile hatırlayacağım kendisini.

Oryantalizme ve folklor kültürüne olan ilgisi ile de bilinen tasarımcı, sıkça Türkiye'ye gelirdi.

Kumaş araştırmalarında Gönül Paksoy başta olmak üzere birçok değerlerimizi keşfetmiş olduğunu da biliyorum. Kapalıçarşı'ya gidip de Murat Haşhaş'a uğramayan moda tasarımcısı da yok gibidir zaten.