II. Dünya Savaşı sonrası dönemin Avrupa'daki en patetik diyaloglarından biri geçen perşembe günü ABD Başkanı Joe Biden ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski arasında gerçekleşmiş görünüyor. Telefon üzerinden yapılan görüşmede Biden, Zelenski'ye “Ruslar Ukrayna'yı her an işgal edebilir, Kiev'e girip yağmalayabilirler, derhal Rus saldırısına hazır hale geçmeniz lazım,” dedi. Lakin Zelenski aynı fikirde değildi. İyi bir havada geçmediği belirtilen görüşmede Zelenski'nin de Biden'a, “Rusların saldıracağından o kadar da emin değilim, Ukrayna istihbaratı bu doğrultuda bir tehlike saptamış değil. Sınırlarımızdaki durum 1 yıl öncesinden daha gergin değil. Sizden daha sakin bir ton kullanmanızı rica ediyorum. Bu şekilde panik havası yaymanın iktisadi ve mali istikrarımız üzerine olumsuz sonuçları oluyor ülkemiz için,” dediği bildirildi.
Böylelikle Rusya'nın Ukrayna'yı işgale hazırlandığı iddiaları sadece Putin'in değil Zelenski'nin sözleriyle de reddedilmiş oluyor.
Gelgelelim, Ukrayna liderinin “az biraz yavaşla ama patron” şeklindeki laflarına rağmen ABD Başkanı'nın Avrupa'yı Rusya'ya karşı “diken üzerinde” tutma çabası hız kesmiyor. Rusya'nın bir askerî harekât planlaması içinde olduğunu ileri sürerek başkent Kiev'deki elçilik personelinin ailelerinden Ukrayna'yı terk etmelerini isteyen ABD Başkanı, cumartesi günü de ülkesinin “yakın bir tarihte” Doğu Avrupa ülkelerine ek birlik konuşlandırmaya başlayacağını duyurdu. Biden geçen pazartesi günü 8 bin 500 Amerikan askerini teyakkuz durumuna geçirerek askerlerden ihtiyaç halinde hızlı bir biçimde bölgeye nakledilmeye hazır olmalarını istemişti.
Bu arada NATO da vites yükseltmişti. Danimarka Baltık Denizi'ne 1 fırkateyn, NATO'nun bölgedeki uzun süredir devam eden hava polisliği misyonunu desteklemek için Litvanya'ya 4 adet F-16 savaş uçağı konuşlandırma kararı almıştı. İspanya'nın, NATO deniz kuvvetlerine destek vermek için savaş gemileri göndereceği ve Bulgaristan'a savaş uçağı konuşlandıracağı kesinleşmişti. Hollanda da, NATO'nun bölgedeki hava polisliği faaliyetlerini desteklemek üzere Nisan ayından itibaren Bulgaristan'a 2 F-35 savaş uçağı göndereceğini duyurmuştu.
Geçen haftaki yazımda, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik kapsamlı bir işgal senaryosunun en büyük taliplisinin “Putin'den ziyade Biden olabileceğini” savunmuştum. Nitekim Biden bizi bu konuda yanıltmıyor. Biden biraz daha gayretle Trump'tan daha berbat bir ABD Başkanı olabileceğini kanıtlayabilir. Buna muktedir görünüyor. (Trump'ın, geçen cumartesi günü Teksas eyaletinin Conroe şehrinde yaptığı “Save America” adını taşıyan mitinginde söylediği “Biden, Amerikan askerlerini yanlış sınıra gönderiyor. Dünya üzerinde bizim için en önemli sınır Ukrayna'nın değil Amerika'nın sınırıdır,” demesi de bu anlamda ayrıca manidar.)
“Elçilik personelini çekmek hata”
Neyse ki, göreve gelmeden önce hiçbir siyasi deneyimi bulunmayan bir komedyen olmasına rağmen Zelenski en sonunda Biden'dan daha gerçekçi davranmayı başararak sonuçları sadece ülkesi için değil, bütün bir Avrupa için çok ağır olabilecek bir “dolduruşa” kolay kolay gelmeyeceğinin işaretini vermiş oldu. Zelenski, Biden ile yaptığı telefon görüşmesi akabinde yabancı basın mensuplarının da katıldığı bir basın toplantısı düzenledi. Ukrayna Devlet Başkanı bu toplantıda soruları yanıtlarken, “sahanın nabzını günü gününe takip etmeniz lazım, bizim de kendimize göre aldığımız gizli istihbaratımız var,” şeklinde konuştu ve kendilerinin neticede ABD'den daha ayrıntılı istihbarata sahip olduklarını özellikle vurguladı.
Ukrayna lideri, bir kısım büyükelçilik personelinin Kiev'den çekilmeleri yönünde İngiltere ile ABD'nin almış oldukları kararları da hata olarak yorumladı. Zelenski şöyle konuştu: “Bakın Yunanlar Rusya destekli ayrılıkçılarla olan cephe hattına yakın olan Mariopol kentindeki konsolosluklarını açık tutuyorlar. Oradan top atışları bile duyuluyor. Ancak Yunanlar kimseyi geri çekmiş değil. Kaptanlar gemilerini terk etmez. Ukrayna, Titanik değil ki hem. (…) Nasıl ki Başkan Biden kendi ülkesinde olanlara dair derin bir kavrayış içindeyse ben de kendi ülkemde neler olup bittiğini öyle teferruatlı biliyorum.”
Ukrayna Devlet Başkanı, konuşmasına devamla, “caddelerde tanklar mı var? Hayır,” dedikten sonra, “ama bu panik havası finans sektörünü vurarak Ukraynalıların cüzdanına zarar veriyor, Ukrayna'nın altın ve döviz rezervlerini tüketiyor,” şeklinde ifadeler kullandı.
Öte yandan, aynı günlerde, Ukrayna Savunma Bakanı Aleksi Reznikov da benzer yönde bir açıklama yaptı ve “Rus Silahlı Kuvvetleri tarafından yarın taarruza geçeceklerini gösteren tek bir saldırı gücü kurulmuş değil” şeklinde bir cümle kurdu. Reznikov, Rusya'nın 20 Şubat'ta Ukrayna'ya saldırabileceğine ilişkin ortalıkta dolaşan senaryoları da doğru bulmadığını dile getirdi.
Almanya ve Fransa'nın “Normandiya” atağı
Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilimin bundan sonra ABD ile NATO'nun algılamış olduğu “tehdit düzeyi” üzerinden ilerleyeceği yönünde hakim bir kanı varsa da, hatta siyasi gözlemciler olacakları Biden ve Stoltenberg'in söylediklerinin satır aralarından okumaya çalışıyor görünseler de, gerilimin düşürülmesine yönelik olarak arka planda ciddi diyalog çabaları olduğu da bir gerçek. Avrupa Birliği'nin, gerginliğin seyrinin Washington'dan belirlenmesini arzu etmeyen iki büyük üyesi Almanya ile Fransa'nın bu çabalara liderlik ettiği görülüyor. Rusya, Ukrayna, Almanya ve Fransa ülke temsilcilerinin yürüttüğü ve “Normandiya Formatı” adı verilen görüşmelerin geçen hafta gerçekleşen yeni turunda Ukrayna krizinden çıkışa yönelik güven artırıcı önlemlerin konuşulduğu haberleri geliyor. İlk kez II. Dünya Savaşı'ndaki Normandiya Çıkartması'nın 70. yıl dönümünde başlatılan ve son gerilimin ardından yeniden canlandırılan Normandiya formatlı görüşmelerin temelini Ukrayna, Rusya ve AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) üçlü temas grubunca Donbass bölgesindeki savaşı durdurmak için 2014'te imzalanan Minsk Protokolü oluşturuyor.
Dört ülke liderinin son olarak geçen çarşamba günü Paris'teki Elysee Sarayı'nda yaptıkları ve sekiz saati aşan görüşmelerinde en azından Ukrayna'nın doğusundaki Donetsk ve Lugansk şehirleri etrafındaki Donbas bölgesinde hüküm süren kalıcı ateşkesin “koşulsuz” olarak sürdürülmesi konusunda anlaştıkları bildirildi. Kremlin'in baş müzakerecisi Dimitri Kozak, “görüşmeler kolay geçmedi ama tüm yorum farklılıklarımıza rağmen, anlaşmalara imza koyan bütün taraflar olarak ateşkesin sürdürülmesinde hemfikir olduk,” dedi. Görüşmelere katılan Ukrayna temsilcisi Andrey Yermak, Normandiya Formatı'nın canlandırılmasının ve ateşkeste mutabık kalınmasının gerilimin düşürülmesi yönünde “çok olumlu bir işaret” olduğunun altını çizdi. Élysée Sarayı'ndan yapılan açıklamada ise, 22 Temmuz 2020'de duyurulan ateşkesi güçlendirici mahiyetteki önlemlere bağlılığın -tarafların Minsk anlaşmalarının uygulanmasına dönük diğer konulardaki görüş farklılıklarından bağımsız olarak - koşulsuz şekilde desteklenmesi kararından duyulan memnuniyet dile getirildi.
Normandiya temas grubunun Ukrayna'nın doğusundaki ihtilafı çözmek amacıyla iki hafta sonra Almanya'nın başkenti Berlin'de yeniden bir araya geleceği bildirildi. O zamana kadar, Pentagon'daki şahinler Ukrayna'yı Donbass'ta Rusya'ya karşı ne tür kışkırtıcı eylemlere zorlamayı deneyecek hep beraber göreceğiz. Ortada bir Titanik'ten söz edilecekse, bunu kimlerin batırmaya çalıştığını, çalışacağını -buzdağının görünmeyen yüzlerine de işaret etmeyi sürdürerek- göreceğiz.