Ahmet Talimciler

27 Ağustos 2019

Bir dakikalık sessizlikle çözülür mü?

Stadyumlara asılan Özgecan Aslan pankartlarını unutmadık, tıpkı Emine Bulut pankartlarını unutmayacağımız gibi

Futbol Federasyonu ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın aldığı karar gereğince Süper Lig ve Birinci Lig’deki karşılaşmalar bir dakika geç başlamanın yanı sıra futbolcuların sahaya siyah pankart ile çıktıklarını gördük. Ülke içerisinde kadına yönelik şiddetin gelmiş olduğu noktayı göz önüne aldığımızda, spor alanında yönetimde bulunanların geniş kitleye mesaj verme adına böylesi bir kararın altına imza atmaları son derece önemli. Futbolun toplumsal hayatın küçük bir minyatürünü sunan bir yapıya haiz olması nedeniyle buradan verilecek olan mesajlar sadece futbol alanı ile sınırlı kalmayacaktır.

Buna karşın söz konusu alanın böylesi büyük bir karşılığının bulunmakta oluşunun beraberinde getirmekte olduğu çok farklı dinamiklerin olduğu gerçeğini de es geçmemek durumundayız. Bir dakikalık sessiz kalma ve bu sırada oynanacak olan karşılaşmadan ziyade yaşanan gelişmelere odaklanma duygusunu gerçekten başarabiliyor muyuz? Sorusunu da sormak durumundayız. Çünkü daha önceki saygı duruşlarına ilişkin yaşadığımız acı tecrübeler bize bu duruma ilişkin hiç de iyi sonuçlar vermediler. Türkiye’de hem futbol kulüplerinin hem de bu kulüplerin destekçileri olan taraftarların başta kadına şiddet konusu olmak üzere ülkeye dair yaşanan gelişmeler hususunda çok daha samimi olmalarına ihtiyacımız bulunuyor.

Türkiye’de futbol sahası aynı zamanda bir turnosol kağıdıdır ve buradan baktığınızda sadece futbolu değil içinde yaşanılan kültürel ortama ilişkin de pek çok noktayı görebilme şansı elde edersiniz. İşte tam bu noktada ülkenin kulüplerinin, içinden çıktıkları ülkenin sorunlarına ilişkin büyük bir oranda nötr kaldıkları bir durumla karşı karşıya kalırsınız. Veya ilgilendiklerini gösterdikleri anlarda bile bu ilginin çok da samimi olmadığını hemen fark edebilirsiniz. Benzer durum taraftarlar için de geçerlidir ve taraftarlar özellikle ataerkil ideolojinin dolaşıma sokulmasında büyük katkıda bulunan başta küfürlü tezahüratlar olmak üzere, cinsiyetçi bir dili terk etmeden futbolu ve hayatı adeta birleştirmekten çekinmezler.

Küfürlü tezahüratta bulunmanın taraftarlığın şanından olduğu gibi bir garip kabullenme ile yola koyulan taraftar grupları açısından cinsellik ve tabii ki son derece kaba erkek cinselliğine ilişkin vurgular olmazsa olmazlar arasındadır. Burada eşcinselliğe ilişkin homofobik yaklaşımlardan başlayarak yabancı düşmanlığına hatta zaman zaman ırkçılığa kadar uzanabilen kirli bir dilin ipuçları ile karşılaşabilirsiniz. Ve asıl ilgi çekici olan bu kirli dili kullananların söz konusu olan bu aşağılayıcı yaklaşıma ilişkin en ufak bir düşünsel yaklaşımlarının bulunmuyor oluşudur.

Türkiye’de özellikle kadınlara yönelik gerçekleştirilen erkek şiddeti sonrasında taraftarların ve kulüplerin bir örnek protesto mesajları yayınlamaları kadar bu mesajları özellikle stadyumlar içerisinde dolaşıma sokuyor olmalarının da aslında bir karşılığı bulunmamaktadır. Çünkü bir taraftan yaşananlara karşı üzüntü duyanların maçın içerisinde kısa bir süre sonra başta küfürlü tezahüratlar olmak üzere cinsiyetçi ifadelere başvurmaları şaşırtıcı değildir. Belki de bu yüzden içinde yaşadığımız ülkenin futbolu ve futbol sahalarına ilişkin sosyolojik açıdan yapılması gereken çalışmaları çok daha fazla arttırmak zorundayız. Çünkü burası bize bu toplumun şiddet kültürüne ilişkin önemli ipuçları sunacak verileri bünyesinde barındırmaktadır.

Bir dakikalık sessizliğe bile dayanamayan taraftarların varlığına yine bu hafta sonu şahit olmuş olduk. Bir tarafta anonsla tribünleri sessizliğe çağıran stadyum yönetimi öte yanda ise takımını desteklemek için bir dakika bile dayanamayan taraftar topluluğu olarak Trabzonsporluları gördük ve üzüldük! Öte yanda ise Antalyaspor kulübü Denizlispor ile oynayacağı karşılaşmanın tüm gelirlerini Emine Bulut’un kızına bırakacağını duyurdu, bu ise gerçekten de önemli bir açıklamaydı.

Türkiye’de kadına yönelik şiddete ilişkin en fazla üzerinde durulması gereken alanlardan bir tanesi futbol stadyumlarıdır. Buradaki taraftarlara yönelik olarak kulüpler ile futbol federasyonunun ve gençlik spor bakanlığının ortaklaşa yapacağı birtakım hamlelere ihtiyacımız bulunmaktadır. Her şeyden önce birer sivil toplum örgütü olarak kulüplerin, kendi taraftarlarını eğitmeye dönük girişimlerin içerisinde bulunmaları ve bunu yaparken federasyon ile bakanlıktan destek görmesi son derece önemlidir. Bir diğer husus taraftarların takımlarını destekleme yolunda şişme kadın uygulamalarından tutun da cinsiyetçi ifadeler içeren küfürlere kadar uzanan bir dizi uygulamadan vaz geçmeleri ve bunu bir alışkanlık haline dönüştürmeleri gerekmektedir. Bunun yolu söz konusu yaklaşımlarda bulunanların maçlara alınmalarına ilişkin birtakım önlemlere kadar uzanabilir. Ancak asıl yapılması gereken erkek egemen zihniyet kalıplarını besleyen dile yönelik yaklaşımların arttırılmasıdır.

Fair Play olgusunu daha fazla gösterilir ve anlaşılır kılmanın yollarını hep birlikte aramalı ve şiddet dilini dönüştürmeye gayret etmeliyiz. Burada cezai sistemler kadar ödülleri de dolaşıma sokmalıyız. Futbol federasyonu ve bakanlık buna ilişkin tribünlere ödül vermeyi de devreye sokabilir. Hayatı şekilsel olmanın ötesinde gerçekten hissedilebilir bir biçime ve en başta ailelerimizden, etrafımızdakilerden, sokaklardan başlayarak dönüştürmek için çaba göstermek durumundayız. Aksi halde şiddet fenomeninin yarattığı acı tahribatın yarattığı dalganın altında kalmamamız mümkün olamayacaktır.

Stadyumlara asılan Özgecan Aslan pankartlarını unutmadık, tıpkı Emine Bulut pankartlarını unutmayacağımız gibi. Ancak asıl mesele bu ve buna benzer pankartlarla stadyumları donatmaktan geçmeyecektir. Bu pankartlara ihtiyaç duymayacağımız toplumsal iklimi el birliği ile yaratmak durumundayız. Futbol ve futbolun yarattığı iklim bu açıdan son derece önem taşımaktadır. Futbolu sadece on birerli iki takımın mücadelesi olarak görüyorsanız yanılırsınız. Aynı zamanda toplumsal hayatın minik bir minyatürü var karşınızda ve o minyatürü nasıl okuyabileceğiniz konusunda artık çok daha fazla sorumluluk almak zorundasınız.