Ahmet Talimciler

02 Ekim 2016

Ayağa kalkmayan ‘FETÖ’cü olsun!

Tribünler, toplumsal hayatımızın küçük birer minyatürü olarak yeri geldiğinde bize çok fazla şeyi gösterebilme kapasitesine sahip olan yerlerdir

Başlığımızı Çaykur Rizespor ile Beşiktaş arasında oynanan karşılaşmada Rizespor taraftarlarının kendi tribünlerini ayağa kaldırmak için maçın yirmi beşinci dakikasında attıkları slogana borçluyuz. Stadyumlar toplumsal yaşamın birer minyatürü olarak son derece önemli işlevleri yerine getiren mekânlardır. Eğer buralarda bu slogan kullanılmaya başlandıysa bilin ki toplumsal hayatta gerçekten çok büyük bir ‘FETÖ’ karşıtlığı oluşmuştur.

Çünkü taraftarlar çoğu zaman gündelik hayatlarında yaşadıklarını stadyumlara taşırlar ya da tam tersi şekilde stadyumlardan kendi yaşamlarına. Her şeyden önce bu sloganın bağırılmasının arkasında ayağa kalkmayan taraftarları gaza getirmek için kullanılan erkeksi anlayış yatmaktadır. Ayağa kalkmayan taraftarları ‘erkek’ olmamakla itham ederek işe başlar taraftarlar. Eğer bu slogan tutmazsa bu kez en fazla nefret ettikleri rakiplerinden olmakla tehdit ederek ayağa kaldırmanın yollarını ararlar. On beş Temmuz sonrasında tüm ülkeye kötülük yağdıran ve neredeyse herkesi kandıran, mağdur eden bir örgütle karşı karşıya kaldık. Medyanın da yardımıyla örgütün ipliği pazara çıkarıldı ve zaten şike sürecinden bu yana özellikle Fenerbahçe tribünlerinin yoğun karşıtlığı için de olan bu örgüte bu kez bütün tribünlerin karşıtlığı eklenmiş oldu.

Tribünlerin Gezi parkı sonrasında iktidarın çekindiği ve bunun karşılığında da sıkı bir disiplin altına almaya uğraştığı yerler olduğunu, bu uğurda alınan düzenlemelerle hep birlikte yaşadık. On beş Temmuz sonrasında meydanlardaki demokrasi nöbetlerinden, oynanan karşılaşmalara kadar her yerde taraftarların boy gösterdiğini ve taraftarların ülkelerine sahip çıktıklarını gördük. Beşiktaş ile Galatasaray arasında oynanan süper kupa mücadelesinde ‘Bu Vatan Şerefimiz, Demokrasi Hakkımız’, ‘Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez’, ‘Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe’ pankartları açılmıştı. Bugün ise ‘Ayağa Kalkmayan FETÖ’cü Olsun’ diye bağırılıyor. Demek ki hiç kimse kendisiyle aynı şekilde düşünmüyor ya da tepkilerini dile getiriyor diye taraftarları yaftalamamalıymış.

Taraftarlar, gündelik hayatın içinde yer alan toplumsal hayatın bütün kesimleri gibi, siyasetin uzağında/ötesinde yer alan insanlar değillerdir. Hatta tam tersine yıllardan beri özellikle futbol sevdaları uğruna siyasetle ve siyasetin bürokratik örgütleriyle karşı karşıya gelmiş olan kitlelerdir. Sokaktaki insanlara nazaran çok daha örgütlü ve hızlı hareket edebilme kapasitelerine sahip olan gruplardır. Bu onlar açısından sadece takımları söz konusu olduğunda değil semtleri, kentleri ve ülkeleri söz konusu olduğunda da tavır koyma ve eylemlilik içerisinde bulunmalarına yol açmaktadır.

Taraftarlara olan bakışın Gezi parkı sonrasında değiştiğini ve taraftarların ülkenin bekasını tehdit eden gruplar olarak görülmeye başlandığı bir süreçten geçtik. On beş Temmuz sonrası ise taraftarlara olan bu bakışın yeniden değişmeye başladığı ve tehdit algısının yerini daha önceki bakışa bıraktığını görüyoruz. Bu durum taraftarlar açısından önümüzdeki dönemde stadyumlarda yaşadıkları gerilimin azalacağı ve kendilerine yönelik olumsuz tavırların yumuşayabileceğinin bir işareti olarak algılanabilir. Taraftarların uzaklaştıkları tribünlere tekrar dönmeleri ve futbolun içinde tutulmaları hepimiz açısından önem taşımaktadır. Ligin son şampiyonunun beş bin kişiye bile oynayamadığı bir ligin marka değerinden de söz edilmez, böylesi bir ligin naklen yayın ihalesi de beklenilen parayı toplayamaz.

Başımızı çevirdiğimiz her yerde gizlenmiş olarak içimize kötülük tohumları eken ihanet şebekesinin, tribünlerin diline düşmüş olmasını önemsiyorum. Çünkü stadyumlarda yer alan kitlenin, bu terör örgütüne ilişkin kanaatlerinin ne denli olumsuz ve onlarla yapılan mücadelenin ne ölçüde yanında yer aldığını göstermesi açısından büyük önem arz etmektedir. Tribünler, toplumsal hayatımızın küçük birer minyatürü olarak yeri geldiğinde bize çok fazla şeyi gösterebilme kapasitesine sahip olan yerlerdir.