T24 Kültür Sanat
12 Mart 1971'deki sıkıyönetim sürecinde birçok aydınla beraber tutuklanan Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından Sevgi Soysal, Almanya Devlet Televizyonu için verdiği bir röportajda 12 Mart sürecinde cezaevinde yaşadıklarını, "Bize savaş tutsağı muamelesi yapıldı. Bize yiyecek bir şey verdiklerine, insan muamelesi gördüğümüze dua etmeliydik" sözleriyle anlatmıştı.
Yazar Sevgi Soysal, 12 Mart Sıkıyönetimi döneminin en yakın tanıklarından biriydi. Romanları ve yazılarıyla sıkıyönetim dönemini bütün süreciyle kaleme alan Soysal, 12 Mart döneminde biri; çantasında iki kimlik varken “kimliksiz dolaşmak” ve nişan arabasında olması sebebiyle “sıkıyönetime karşı gelmek”; diğeri de "orduya hakaret" gerekçesiyle olmak üzere iki kez cezaevinde kaldı. 12 Mart sıkıyönetiminin Ali Elverdi Paşa mahkemesinde yargılandı. Ankara'da ikinci kez tutuklandığında, bir süre sonra Yıldırım Bölge'den Adana cezaevine sürgüne gönderildi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Behice Boran, yazar Oya Baydar'ın da aynı dönem bulunduğu Ankara Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu'ndaki anılarını, cezaevinden çıktıktan sonra bir 12 Mart portresi olarak Politika gazetesinde tefrika etti. Bu tefrikalar, 1976’da Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu adıyla roman haline getirildi.
"Biz kadınlar için dayanılmaz bir durumdu"
Sevgi Soysal, 12 Mart sıkıyönetimi döneminde cezaevlerinde yaşadıklarını, Almanya Devlet Televizyonu için verdiği bir röportajda şöyle anlatmıştı:
"Benim için bir tecrübeydi... Yazıyorum, bundan da memnunum. Çok şey gördüm. Bize adlî mahkûm ya da siyasî mahkûm muamelesi yapılmadı. Bize, savaş tutsağı muamelesi yapıldı... ve bu bize zaman zaman söylendi de. Yani devlet düşmanı olmakla suçlandık. Hâlâ hayatta olduğumuza sevinmeliydik. Ya da bize yiyecek bir şey verdiklerine, insan muamelesi gördüğümüze dua etmeliydik. İkincisi, asker gibi davranmak zorundaydık. Ve bu bir sivil olarak biz kadınlar için dayanılmaz bir durumdu."
Sevgi Soysal, mahkemede
"Ankara'dan esen hava sertleştikçe Mamak ve Yıldırım Bölge, Nazi toplama kamplarıyla yarışa girdiler"
Yazar Sevgi Soysal, Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu romanında 12 Mart'ı, "sıkıyönetimin başkenti" Ankara'yı, tahliyesini ve cezaevlerini de şöyle anlatıyor:
"Hürriyete tahliye olmadım, evet. Cumhuriyet başkenti Ankara, kurulduğundan beri esmiş nice hürriyetsizlik havalarında da başta gitmiştir hep. 12 Mart sıkıyönetiminde de başı Ankara çekti. 12 Mart'ı 12 Mart yapan her şeyin başıydı Ankara. 12 Mart rejiminin iç çelişkileri en çok Ankara'da buldu yankısını. Üniversitesi, aydını, gazetecisi, öğrencisi, partilisi ve hattâ sokaktaki vatandaşıyla Ankara merkeziydi sıkıyönetimin de. Böylesi bir merkezde yaşamanın çilesi, boğuntusu Ankaralılar'da derin izler bıraktı, belki bu yüzden. Ankara sıkıyönetim bölgesindeki tutukluevleri de bu özellikten paylarını aldılar. Ankara tepelerinde esen hava sertleştikçe de Mamak ve Yıldırım Bölge tutukevleri, Nazi toplama kamplarıyla yarışa girdiler. (...) Görünmez dikenli tellerle çevrili bir tutukeviydi Ankara'nın kendisi de. Sanki Ankara halkı, ‘polislerle izlenenler’ diye ikiye bölünmüştü. Dinlenmeyen telefon, gözlenmeyen ev yok gibiydi. İhbarlar alıp yürümüştü. Öyle ki perdeleri kapatıp oturamaz olmuştuk, ihbar korkuşuyla; telefonda konuşamaz olmuştuk, dinlenme korkusuyla."
12 Mart Askeri Muhtırası
12 Mart Muhtırası, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra vererek hükûmetin istifaya zorlandığı askeri müdahale olarak tarihte yerini aldı. 12 Mart 1971 Muhtırası'nın üzerinden 53 yıl geçti.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur'un imzasıyla dönemin Cumhurbaşkanı emekli orgeneral Cevdet Sunay'a bir muhtıra vererek, Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel başbakanlığındaki hükûmetin istifaya zorladı. Demirel, muhtıraya direnmeyerek istifa ettiği için "şapkasını alıp gitmek"le suçlandı.
Parlamento ve partilerin kapatılmadığı, anayasanın askıya alınmadığı 12 Mart 1971 müdahalesi, emir-komuta zinciri içinde yapılan ilk darbe oldu.
Yönetimi fiilen üstlenmeyen askerlerin isteği doğrultusunda planlanan teknokratlar hükûmeti, CHP'den istifa eden Kocaeli Milletvekili Prof. Nihat Erim başbakanlığında kuruldu.
Erim Hükûmeti döneminde TİP ve DİSK kapatıldı, başta Mahir Çayan liderliğinde THKP-C ve Deniz Gezmiş liderliğindeki THKO olmak üzere sol grup ve yayınlara karşı büyük operasyonlar yapıldı.
Nihat Erim, 19 Temmuz 1980 tarihinde İstanbul Dragos'taki evinin yakınında düzenlenen suikast sonucu hayatını kaybetti.
Sevgi Soysal'ın, 12 Mart'ı anlattığı Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu ve Şafak romanlarını yazdığı Ankara'daki evi (Fotoğraf: Sibel Yükler)
Sevgi Soysal kimdir?Alman kökenli olan Aliye Hanım, ve bürokrat Mithat Yenen'in kızı olarak dünyaya gelen Sevgi Soysal, Türk edebiyatının en değerli isimlerindendir. 30 Ekim 1936'da İstanbul'da doğan Soysal, Anayasa Profesörü Mümtaz Soysal’ın da eşiydi. Sevgi Soysal, babasının görevi nedeniyle çocukluğu ile gençliğini ve daha sonra eşi Mümtaz Soysal’ın görevleri gereği yaşamının büyük bir bölümünü başkent Ankara’da geçirdi. Soysal, 1956 ve 1957 yılları arasında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Klasik Arkeoloji Bölümünde bir süre okuduktan sonra Almanya’da Göttingen Üniversitesinde arkeoloji ve tiyatro öğrenimi gördü. Soysal Türkiye’ye döndükten sonra Alman Kültür Merkezi ve Ankara Radyosunda çalıştı. Bir süre Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümüne devam etti. 12 Mart 1971 askeri müdahalesi gerçekleştiğinde TRT’de program uzmanı olarak görev yapıyordu. Kadın-erkek ilişkileri ve evlilik temasını işlediği ilk romanı 'Yürümek' nedeniyle “müstehcenlik” suçlamasıyla yargılandı ve TRT’den ayrıldı. Pek çok aydın ve yazar gibi o da herhangi bir neden gösterilmeksizin tutuklandı. Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’ndaki zorunlu sekiz ay ikâmetinden ardarda yazdığı roman, hikâye ve anı kitaplarıyla döndü. Daha sonra yine bir kitabından dolayı bir yıl hüküm giydi. Adana’da dört ay sürgün hayatı yaşadı. 'Politika' gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Yazı ve kitaplarını yazar Özdemir Nutku’yla evliyken Sevgi Nutku, yönetmen Başar Sabuncu ile evliyken Sevgi Sabuncu, son olarak siyasetçi Mümtaz Soysal ile evliyken Sevgi Soysal imzalarıyla yayımladı. İlk eşi Özdemir Nutku’dan bir oğlu, üçüncü eşi M. Soysal’dan iki kızı oldu. Londra’da meme kanser tedavisi gördü, ancak iyileşemedi. İstanbul’a döndüğünün ertesi günü hayatını kaybetti ve Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi. |