Gündem

"YPG konusu tartışılırken, meselenin bu boyutlarını da dikkate almak gerekiyor"

"Söz konusu raporlar, her iki kuruluşun radarlarına takılan her ihlali teşhir ettiklerini göstermesi bakımından anlamlı"

01 Şubat 2018 15:56

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün PYD/YPG hakkında hazırladığı raporları yazdı. Ergin, “Söz konusu raporlar, aslında her iki kuruluşun da tutarlı çizgileriyle hak ihlali gördüklerinde hiçbir ayrım yapmadıklarını, radarlarına takılan her ihlali teşhir ettiklerini göstermesi bakımından da anlamlı” dedi. “PYD/YPG’yi 2012 sonrasında kontrolü ele geçirdiği bölgelerde ağır hak ihlallerine yol açtığı eleştirisini getiriyor. Üstelik bunlardan biri, örgütü açıkça “savaş suçu işlemekle” de suçluyor” diyen Ergin, “PYD/YPG konusu tartışılırken kuşkusuz meselenin bu boyutlarını da dikkate almak gerekiyor” yorumunda bulundu.

Ergin'in "İnsan hakları örgütlerinin gözünden PYD/YPG'nin sicili" başlığıyla yayımlanan (1 Şubat 2018) yazısı şöyle:

Geride bıraktığımız günlerde Suriye’nin kuzeyi ve buradaki PYD/YPG oluşumunun ortaya çıkışıyla ilgili yaptığım bir dizi okumada, Batı’nın önde gelen iki insan hakları kuruluşunun hazırladığı iki ayrı rapora yapılan atıflar sıkça karşıma çıktı.

Her ikisi de PYD/YPG’yi 2012 sonrasında kontrolü ele geçirdiği bölgelerde ağır hak ihlallerine yol açtığı eleştirisini getiriyor. Üstelik bunlardan biri, örgütü açıkça “savaş suçu işlemekle” de suçluyor. 

Bu kuruluşlar özellikle son yıllarda Türkiye karşısında giderek yükselen eleştirel çizgileriyle biliniyor. Bunlardan biri, Londra merkezli ünlü Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International). Bu örgütün Türkiye’deki yöneticileri Büyükada toplantısı nedeniyle yargılanıyor bilindiği gibi. Dün duruşmaları vardı. Diğer kuruluş ise merkezi New York’ta bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch).


Söz konusu raporlar, aslında her iki kuruluşun da tutarlı çizgileriyle hak ihlali gördüklerinde hiçbir ayrım yapmadıklarını, radarlarına takılan her ihlali teşhir ettiklerini göstermesi bakımından da anlamlı.

Af Örgütü’nün 2015 Ekim tarihli raporu, “Gideceğimiz Hiçbir Yer Yoktu” başlığını taşıyor. Rapor, adından da anlaşılacağı gibi, PYD/YPG’nin 2012 sonrasında Kuzey Suriye’de hareket serbestisi kazanmasıyla birlikte, başvurduğu zorla yer değiştirme ve yıkım uygulamalarını çarpıcı örneklerle anlatıyor.

Söz konusu rapor, Af Örgütü temsilcilerinin Türkiye sınırının karşısındaki Haseki vilayeti ile aşağıda Rakka vilayetindeki toplam 14 ayrı yerleşim merkezinde sahada gözlemde bulunarak, bu uygulamalar nedeniyle mağdur olan insanlarla, görgü tanıklarıyla bizzat konuşarak yaptıkları tespitlere dayanıyor. 

Bu tespitler 37 sayfa tutan raporda fotoğraflarla da destekleniyor. Fotoğraflarda daha çok bina enkazları görüyoruz. Yaklaşık 90 evin bulunduğu Hüseyiniye köyüne giden Af Örgütü temsilcileri, biri dışında bütün evlerin YPG tarafından yıkılmış olduğuna tanıklık etmiş. Raporda ayrıca, görgü tanıklarına dayanarak köy yakma vakaları da aktarılıyor. 

Rapor, evleri yıkma dışında insanları zor kullanarak yerlerinden uzaklaştırmanın, mal ve mülklerine el koymanın da YPG’nin başvurduğu bir yöntem olduğunu anlatıyor. 

Heyet, bu durumun yaşandığı 10 köy ve kasabada incelemede bulunmuş. Af Örgütü’ne göre bu uygulamalar ağırlıklı olarak Arap ve Türkmenleri hedef alıyor. 

Buna karşılık, evlerinden göçe zorlananlar arasında daha az sayıda olmakla birlikte Kürtler de var.

PYD/YPG sözcüleri, söz konusu önlemlere, bu köylerden IŞİD’e destek verildiği için askeri gerekçelerle başvurulduğu savunmasını getiriyor. Buna karşılık, Af Örgütü, bu savunmanın dayanağının bulunmadığı pek çok vakaya rastladığını belirtiyor. Raporda, insanları bu tür zorla yerinden etme uygulamaları “savaş suçu” olarak nitelendiriliyor. 

Af Örgütü, raporu yazmadan önce tespitlerini Kuzey Suriye’deki özerk yönetimlerin yöneticilerine aktarıp metinde yer vermek üzere yanıt istemiş. Ancak yanıt hiçbir zaman gelmemiş.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporu ise PYD/YPG’nin kontrolü altındaki Afrin, Cezire ve Kobani kantonlarındaki keyfi tutuklamalar, tutukluların maruz kaldığı işkence ve kötü muamele uygulamaları, yargısız infazlar ve insanların kaybolmaları hadiseleri ve bunların soruşturulmaması gibi sorunlara odaklanıyor

Yaklaşık 100 sayfa tutan Haziran 2014 tarihli raporda, bu alanlarda bir dizi somut vaka üzerinden ciddi hak ihlallerinin yaşandığı saptaması yapılıyor. Özellikle vurgulanan bir konu, bu uygulamaların daha çok PYD’ye muhalif çizgideki Kürtlere yönelmiş olması. 

Aynı rapordaki ağır bir eleştiri, 18 yaşın altındaki çocukların YPG birliklerinde ve polis olarak faaliyet gösteren Asayiş kuvvetinde silah altına alınması sorunuyla ilgili. Bu bölümde örgütün temsilcilerinin Cezire kantonuna yaptıkları ziyaret sırasında tanık oldukları vakalar da anlatılıyor. Örneğin 17 yaşında bir kız, 16 yaşında bir erkek çocuğun silahlı nöbet tutması ya da 13 yaşındaki oğluna askeri eğitim verildiğini anlatan bir annenin tanıklığı bunlar arasında sıralanabilir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, sonuçta çocukların silah altına alınmasının uluslararası hukukun açık bir ihlalini oluşturduğunu belirtiyor. 

PYD/YPG konusu tartışılırken kuşkusuz meselenin bu boyutlarını da dikkate almak gerekiyor.