Dünya

Yorum: Türkiye'nin uyarısı siyasi manevra

DW editörü Oliver Sallet, Almanya’ya ilişkin seyahat uyarısının dikkatleri Türkiye’deki insan hakkı ihlallerinden başka yöne çekmek için yapılmış bir manevra olduğu görüşünde.

12 Eylül 2017 15:56

Türk hükümetinin Almanya'ya ilişkin yaptığı seyahat uyarısı kulağa bir şaka gibi geliyor. Keyfiyetle yönetilen bir devlet, hukuk devletini ırkçılıkla suçluyor. Ancak Ankara'nın son provokasyonu hiç de gülüp geçilecek cinsten değil. Erdoğan samimi bir şekilde Almanya'nın tehlikeli bir ülke olduğunu ve vatandaşlarının uyarılması gerektiğini düşünüyor.

Bu arada Türkiye'den kaçarak iltica hakkı alabilmek için Alman makamlarına başvuran Türklerin sayısı artıyor. Temmuz 2016'daki darbe teşebbüsünden bu yana Türkler korunmak için Almanya'ya geliyorlar. Sadece Temmuz ayında iltica başvuruları 600'ü aştı. Son iki yılda Almanya'ya sığınan Türklerin sayısı üç katına çıktı.

Seyahat uyarısında Türklerden tam da Almanya'daki "siyasi tartışmalardan uzak durmaları" ve "ırkçı ve yabancı düşmanı saldırganlıklara" karşılık vermemeleri isteniyor. Bu uyarıların sığınmak için Almanya'ya gelen Türkleri korkuttuğu söylenemez.

Sağ popülizm giderek daha fazla kabul buluyor

Mülteci kriziyle birlikte Almanya'da sağ popülizmin tırmanmaya başladığı doğru. Almanya için Alternatif (AfD) partisi muhtemelen II. Dünya Savaşı'ndan sonra parlamentoda temsil edilen ilk sağcı parti olacak. Partinin liste başı adayı Peter Gauland, geçenlerde Türk asıllı Devlet Bakanı Özoğuz'un "Anadolu'da bertaraf edilmesi" gerektiğini söylemişti. Savcılık halkı kışkırttığı gerekçesiyle Gauland hakkında soruşturma başlattı. Ama AfD'nin popülaritesi bu skandaldan etkilenmedi. Hatta AfD'nin federal mecliste üçüncü parti olması ihtimali bile bulunuyor.

Türkler bu sözlere tepki göstermekte haklı olabilir. Almanya'da yaşayan Türkler açısından ise tehlike söz konusu değil. Almanya'ya gelen Türk turistlerin sayısı da sınırlı. Almanya'da yaşayan iki milyon Türk'ün de "Anadolu'da bertaraf edilmekten" korkması için hiçbir neden bulunmuyor. Erdoğan'ın seyahat uyarısı da zaten onları muhatap alıyor olamaz.

Erdoğan'ın niyeti, hiç Almanya'ya gitmemiş olan ve gitmeyi de düşünmeyen milyonlarca Türk seçmeni etkilemek. Uyarıları iç politikayla ilgili ve taraftarlarının teveccühünü kazanma amacını taşıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı bir kez daha gücünü ve özgüvenini kanıtlamak istiyor. Bunu Türkiye'nin hükümet sisteminin değiştirilmesi ve kendi yetkilerinin genişletilmesi için başlattığı referandum kampanyası sırasında da yapmıştı. Şimdi de Almanya'daki seçim kampanyasını ve Merkel ile Schulz'un AB ile Türkiye arasındaki üyelik görüşmelerinin dondurulması şeklindeki taleplerini gerginliği tırmandırmada kullanmayı deniyor.

"Türklerin siyasi partilerin seçim mitinglerinden ve terör örgütü tarafından organize edilen ya da desteklenen ve Alman makamlarının da göz yumduğu gösterilerin yapıldığı meydanlardan uzak durmaları" da seyahat uyarısında yer alıyor.

"Almanya teröristlere kucak açıyor" suçlaması

Erdoğan'ın iddiası: PKK taraftarlarının Almanya'da ortalıkta dolaştığı. Bu iddia Alman hükümeti tarafından da yalanlanmıyor. Ki bu yeni bir suçlama da değil. Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı da "PKK'yı Almanya'daki en güçlü yabancı aşırı örgüt olduğunu" olarak tanımlıyor.

Erdoğan, Almanya'nın PKK ile kararlı mücadele göstermediğini ve teröristlere kucak açtığını söylüyor. Ama bu tamamen mesnetsiz bir suçlama. Almanya, PKK'yı 1993 yılında yasakladı. Gösterilerde Öcalan'ın resmini taşımak suç sayılıyor. 2016 yılında ayrıca 4 bin 500 PKK'lı ve PKK sempatizanı hakkında soruşturma yürütüldü. Bu durumda PKK'nın Almanya'daki Türkler açısından tehlike yarattığı söylenemez.

Almanya seyahat uyarısı karşısında istifini bozmamalı. Bu keyfiyetçi suçlamasına muhatap olan bir devletin hukuk devleti prensiplerine toz kondurmayan bir devleti kışkırtma teşebbüsünden başka bir şey değildir.

Provokasyonlar sürecektir

Seyahat uyarısı Almanya'nın Türkiye'ye ilişkin seyahat uyarısının sertleştirilmesine yapılmış misillemedir, o kadar. Almanya Dışişleri Bakanlığı'nın uyarısında"keyfi olarak tutuklanan Almanların arttığı" ifade ediliyordu.

Alman gazeteci Deniz Yücel 44'üncü yaş gününü parmaklıklar ardında "kutladı". Hafta başında bir Alman çiftin İstanbul'da gözaltına alındığı haberi geldi. Türk makamlarının bu olayda da hukuk devleti ilkelerine uygun davrandığı söylenemez.

Erdoğan bu gibi çıkışlarıyla belki kendi ülkesinde puanını artırabilir. Ama yabancı ortakları Türkiye'deki insan haklarının giderek kötüleştiğini görüyor ve biliyorlar.

Birçok AB ülkesi Türkiye'nin tam üyeliğiyle ilgili görüşmelerin kesilmesine şimdilik karşı çıkıyor. Ama çok geçmeden muhakkak yeni bir provokasyon daha gelecektir. Gelene kadar da Alman hükümeti Erdoğan'ın oyununa gelmemeli ve seyahat uyarısını dikkatleri başka yöne çekmek için yapılmış iç politik bir manevra olarak değerlendirmelidir.

Oliver Sallet

© Deutsche Welle Türkçe