Dünya

Yorum: Trump ve Neonaziler

DW Washington Temsilcisi Ines Pohl, ABD'nin yeni başkanı Donald Trump'ın ile birlikte güçlenen Amerikan aşırı sağının yarattığı tehlikeye dikkat çekiyor.

23 Kasım 2016 02:04

Tüm seçim kampanyası boyunca kaçak göçmenlerin haklarını savunan insan hakları örgütleri ve kuruluşlar, Donald Trump'ın nefret dolu söylemlerinin ülkeyi bir iç savaşa sürükleyebileceği uyarısında bulundular. Donald Trump kazandı ve mücadele başladı. Bazı taraftarları sahip oldukları değeri sosyal medyada Hitler selamı vererek kutluyor ve açıkça etnik temizlikten yana tavır koyuyor. "National Policy Institute" (NPI) gibi gruplar, Beyaz Saray'dan sadece birkaç blok ötede ideolojilerini yaymak için zaferlerinden emin bir tavırla basın toplantısı düzenliyorlar.

Saçları itina ile keskin bir Hitler modeli şeklinde taranmış kişiler, yüzlerindeki geniş gülümseme ile beyazların kendilerine ait olanı yeniden alma zamanlarının nihayet geldiğini ifade ediyor. Yani sonuçta Avrupalılar tarafından kurulduğunu söyledikleri ülkeleri, Birleşik Devletler üzerindeki egemenlik hakları. Beyaz kimliğinin, çok kültürlü toplum tarafından tehdit edildiğini açıkça dile getiriyorlar. Azınlıkların beyaz ırktan daha fazla söz hakkı olmasından siyaseten doğruluğun ve yalancı medyanın sorumlu olduğunu iddia ediyorlar. Açıkça tüm Müslümanların gözetim altında tutulmasını ve ABD'nin belli bölgelerinde sadece beyazların yaşamasını talep ediyorlar. Sosyal medyada aşırı destek görüyorlar ve internet sitelerinin ziyaret edilme sayısında patlamalar yaşanıyor. Ayak takımı serbest bırakıldı. Ülkedeki sosyal barış için bu son derece tehlikeli bir durum. Tüm siyasi kamplarda, şu ana dek genel anlamda barışçıl bir şekilde sürdürülen protestoların sokak çatışmalarına dönüşeceğine yönelik endişeler artıyor. Nefretten nefret doğar. Hem kendi hem de ailelerinin hayatını tehlike altında hisseden insanların sayısı artmakta. Ve onlar gelecekleri için savaşmakta kararlılar.

Sağ milliyetçilerin ideolojik ağırlığı

Bunun sorumluluğunu Donald Trump taşıyor. Geçmişte topluca belli dini ve etnik grupları şeytanlaştırarak, seçim kampanyasında korkuları körükledi. Başkan seçilir seçilmez de, gerek Trump'ın kendisinin gerekse hükümet üyelerinin aralarına mesafe koymayacakları sağ milliyetçiler tarafından, kendilerinden biri olarak görülen ve kutlanan Steve Bannon gibi birini stratejik danışman olarak seçti. NPI'nin kurucusu Richard Spencer gerçek tehlikenin özünü bizzat dile getiriyor. Spencer'e göre Donald Trump ve hareketi bir vücut. Kendi ve ideolojisi ise bu vücudun başı. Trump hareketinde eksik olduğunu söylediği baş. Donald Trump'ın klasik anlamda bir ideolog olmadığını öne sürmek için şu ana dek yeterince neden vardı. Onun için önemli olan öncelikle kendi şahsı ve sonra da iş dünyasındaki faaliyetleri idi. Bunun neticesinde, Amerika'yı yeniden eski büyüklüğüne kavuşturma vaadinden daha karmaşık ve daha sağlam bir siyasi ideoloji için bir boşluk oluşuyor.

Trump'ı seçenlerin hayal kırıklığı yaşamaları ve şatafatlı vaatlerinden nerede ise hiç birini hayata geçiremeyeceğini görmeleri uzun sürmeyecek. Ne gökten yeni iş yerleri yağacak, ne de Meksika sınıra inşa edilecek bir duvarın masrafını karşılayacak. O zaman Trump'a kendi başarısızlığının sorumluluğunu yükleyebileceği günah keçileri lazım olacak. Stratejik danışmanı Bannon ve güçlenen sağ milliyetçilerin bu durumda kimi seçeceklerini tahmin etmek zor değil: Avrupalı olmayan göçmenler ve Müslümanlar. Tarih tekerrür edebilir.

© Deutsche Welle Türkçe

Ines Pohl