Dünya

Yorum: 'Minsk öldü, yaşasın Minsk'

Bir yıl önce imzalanan Minsk anlaşması Ukrayna ihtilafının sona erdirilmesine yaramadı. Anlaşma uygulanmıyor. Bernd Johann, tek problemin bu tıkanıklık olmadığı görüşünde.

12 Şubat 2016 12:39


Ukrayna'nın doğusunda çoktan ateşkes sağlanmış olması gerekirdi. Rusya yanlısı ayrılıkçıların bulundukları bölgelerde ise silahlar susmuyor. Sürekli can kaybının olduğu bir ortamda ihtilafın ‘dondurulduğundan' söz etmek doğru olmaz. Yabancı gözlemcilerle yardım kuruluşları hâlâ bölgeye girmekten alıkonuyor. Ağır silahlar her an kullanılmaya hazır bekletiliyor. Bölücülerin Rusya sınırındaki ikmal yollarının sonuna kadar açık kapıdan farkı yok.

Kimse geri adım atmıyor

Oysa barış için 13 maddelik bir yol haritası hazırlanmıştı. Bir yıl önce Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Ukraynna ve Rusya Federasyonu'nun devlet başkanları Petro Poroşenko ve Vladimir Putin ile ‘Normandy formatı' üzerinde anlaşmışlardı. Beyaz Rusya'nın başkenti Minsk'te imzalanan mutabakat belgesindeki maddelerden hiçbiri şimdiye kadar uygulanmadı.

İki taraf da bir nebze dahi olsa taviz vermeye yanaşmıyor. Rusya'nın yönlendirdiği saldırganlığın kurbanı olan Ukrayna'nın tavize yanaşmamasını anlamak mümkün. Minsk belgesine göre Ukrayna'nın da ekonomik ve mali ablukayı kaldırıp ademi merkeziyetçilik çerçevesinde bölgeye özel haklar tanıması gerekiyor. Ancak Ukrayna parlamentosunun böyle bir yasayı onaylaması beklenmemeli.

Aynı zamanda işgal altındaki topraklarda, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın gözetimi altında seçim yapılması da Minsk mutabakatında yer alıyor. Buna da ne ayrılıkçılar, ne de Rusya yanaşıyor. Rusya sınırında kontrolün Ukrayna'ya devredilmesi de ret ediliyor. Halbuki bu da Minsk mutabakatının maddeleri arasında yer alıyor.

Yılgınlık yerine pragmacılık

Bu durumda Minsk'te imzalanan belge geçersiz mi sayılmalı? Sorumlu politikacılar, ‘Minsk anlaşması öldü, yaşasın Minsk anlaşması' dercesine süreci devam ettirmeye çalışıyorlar. Bunu 'sinizm' olarak nitelemek mümkün. Ancak Minsk sürecinden vazgeçilmemesi aslında pragmacılığın bir ifadesidir. Bilhassa içinden çıkılması mümkün görünmeyen anlaşmazlıklara çözüm arayışında pragmatizm yol gösterici olmalıdır.

Minsk, bir yıl önce tarafların üzerinde anlaşabildikleri tek ortak siyasi paydadır. Rusya sürekli olarak Batı'nın yaptırımlarını eleştiriyor. Ancak Minsk kararlarının uygulanabilmesi için üzerine düşeni yaptığını kanıtlayabilecek durumda da değil.

Rusya güvenilmeyi hak etmiyor

Donbas'ta şiddetin sona erdirilebilmesi için Münih'teki Güvenlik Konferansı'nda yeni bir girişimde bulunulabilir. Daha fazla gecikilmemelidir. ‘Normandy formatı'nın devlet ve hükümet başkanları geçen yılın ekim ayında son kez bir araya geldiler. O tarihten sonra sadece telefon görüşmeleri yapıldı. Dışişleri bakanları arasındaki buluşmalarda da ilerleme sağlanamadı.

Karşılıklı güvensizlik dağıtılabilmiş değil. Minsk sözleşmesi bu yüzden yerinde sayıyor. Kremlin hâlâ anlaşmazlığın sorumluluğunu üstlenmedi. Rusya kasıtla yanıltıcı haberler yayınlayıp devletler hukuku ve diğer diplomatik anlaşmaları hiçe sayarak Ukrayna'ya karşı ad vermediği ve ilan etmediği bir savaş sürdürüyor. Bu durumda çözüme ulaşılması daha da zorlaşıyor. Moskova'nın, Minsk anlaşmasından doğan yükümlülüklerini kabul edip etmediğini kimse bilmiyor. Bu hususla ilgili endişeleri ise sadece bizzat Rusya dağıtabilir.