Medya

Yılmaz Özdil: Nasuh Mahruki sırf AKP'yi eleştiriyor diye AKUT'a kumpas kuruyorlar

"Kendi hatalarından kaynaklanan ölümleri bile 'fıtrat' diye örten zihniyetten söz ediyoruz"

24 Ekim 2016 16:52

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, köşe arkadaşı Nasuh Mahruki'nin başkanlığını yaptığı AKUT'un dernek binasının İstanbul Valiliği tarafından boşaltılmak istenmesinin 'kumpas' olduğunu ileri sürdü. Dünkü yazısında AKUT'a değinen Özdil, "Sırf Nasuh'un fikirlerini beğenmiyorlar diye, sırf AKP'yi eleştiriyor diye, sırf gençlere rol model oluyor diye, sırf bu sebeplerle Nasuh'un kolunu bükmek için, AKUT'a kumpas kuruyorlar, saray oyunlarıyla AKUT'un yönetimini ele geçirmeye çalışıyorlar" diye yazdı.
AKUT Başkanı Nasuh Mahruki, Kanal A'da katıldığı A Politik programında İmkander Başkanı Murat Özer ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 'Lozan' çıkışını tartışırken kullandığı "Vatana ihanetten yargılanacaklar, Cumhurbaşkanı da, Başbakan da, Genelkurmay Başkanı da, hepsi. Devran değişecek" ifadesi nedeniyle, bugün tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi.

Yılmaz Özdil'in Sözcü gazetesinin dünkü (23 Ekim 2016) nüshasında yayımlanan 'AKUT' başlıklı yazısı şöyle:

Ne müthiş anlatmış şair…
nerede bir insan ölse
oralı olur yüreğim
olmalı zaten
olmazsa, insan olmaz yüreğim

*

Çok kıymetlidir insan hayatı.
Her bir insan, en kıymetlidir.

*

2 bin 411 insan kurtardılar.
2 bin 411 insan.
Depremde enkazdan…
Selde azgın sulardan…
Denizde boğulurken…
Heyelanda göçük altındayken…
Dağda donmak üzereyken…
Yangında alevler arasından…
Ormanda bir başına kaybolmuşken…
2 bin 411 insan.

*

Otobüse bindirsen “50 otobüs dolusu hayat” eder.

*

Kedi, köpek, keçi, koyun, caretta, martı, karaca, keklik, porsuk, kertenkele, eşek, fok, tilki, hayvan deniyor ama, 1047 can kurtardılar.

*

297 cenaze çıkardılar.
Ölüyü kurtarsan ne olur, kurtarmasan ne olur diye küçümseyenler olabilir. Bazen öyle yerde ölürsün ki kardeşim… Dağın başında, mağaranın dibinde, denizin derinliğinde, öylesine hiçleşirsin ki, bir kabri olsa da başında dua edebilsek diye yalvarır ailen.

*

20 senedir hayatımızdalar.
Bu 20 sene zarfında, 2 bin 548 kurtarma operasyonu yaptılar. Güne böl… 20 senenin 7 senesi operasyonda geçti, üç günde bir yani, buzda, çığda, karanlıkta, beton blokların altında.

*

Seminerler verdiler, okulları dolaştılar, bir milyona yakın vatandaşı doğal afet konusunda eğittiler.

*

Ülke çapında 36 bölgede ekip var. İstanbul'daki merkez 365 gün 24 saat, gece gündüz, bayram yılbaşı, aralıksız, telefon-telsiz başında ihbar bekliyor. Felaket anında, derhal plan koordinasyon merkezi kuruluyor, ekip ve cihaz yönlendirmesi yapılıyor.

*

2 bin 200 gönüllüsü var. Herkes onları maaşlı zanneder. Halbuki, hiçbir karşılık beklemeden, hiç para almadan, üstüne kendi ceplerinden para harcayarak çalışıyorlar. Van Erciş depremi mesela, 100 gönüllüyle katıldılar, günlerce can kurtardılar, 76 bin liralık masraf çıktı, bağışlara dokunmadılar, gönüllüler kendi cebinden ödedi.

*

Peki, kim bu gönüllüler? Türkiye profili… Hekim, hemşire, öğrenci, işçi, memur, öğretmen, mühendis, emekli, her siyasi görüşten insanlarımız… Operasyon çağrısı geldiğinde, ellerinde ne iş varsa bırakıp, hiç düşünmeden koşarlar. 20 kiloluk sırt çantalarında, çadır, mat, uyku tulumu, kask, kurtarma cihazları, koşarlar. Operasyon bölgesinde bazen birkaç saat kalırlar, bazen günlerce… Kimi işine gidemez, kimi sınavına giremez, kimi senelik izninden yer. Bu yüzden kimi işini kaybeder, kimi sınıfta kalır, böyle sayısız örnek var, asla şikayet etmezler. Çünkü, hayat kurtarmışlardır. Hayat en kıymetlidir.

*

Bu mucizeyi bir avuç cesur arkadaşıyla birlikte yaratan adam, Nasuh Mahruki… Marmara depreminde memleket acz içinde ağlarken, adeta uzaylılar gibi girdi hayatımıza… Sadece “bir kişi”nin “her şeyi” değiştirebileceğini kanıtladı. Belediyelerin, itfaiyelerin, hatta silahlı kuvvetlerin bakış açısını değiştirdi. Ulusal bilinç geliştirdi.

*

(1999'da annesi vefat ettiğinde, Gölcük'te felaket bölgesindeydi, cenazeye gidemedi. Çünkü… “Oğlum şu anda insan hayatı kurtarıyor, bireysel acımızı haber verip dikkatini dağıtmayalım” diye düşünen, muhteşem bir babanın oğlu o… Osmanlı'da deniz kuvvetleri komutanlığı yapan, sancak gemisinde vuruşurken yanarak şehit düşen, Nasuh oğlu kaptan-ı derya Ali Paşa'nın torunu… “Yanarak ölen” anlamına gelen Mahruki soyadını, şeref mirası olarak taşıyan bir sülalenin evladı… “Vatan lafla sevilmez, eylemle sevilir” diyen, kar leoparı, Everest'e tırmanan ilk Türk.)

*

Ve şimdi… Sırf Nasuh'un fikirlerini beğenmiyorlar diye, sırf AKP'yi eleştiriyor diye, sırf gençlere rol model oluyor diye, sırf bu sebeplerle Nasuh'un kolunu bükmek için, AKUT'a kumpas kuruyorlar, saray oyunlarıyla AKUT'un yönetimini ele geçirmeye çalışıyorlar.

*

Nasuh, AKUT'un ruhudur.
Nasuhsuz AKUT…
Olsa olsa ak'ut olur.

*

Doğal afetten vazgeçtik, kendi hatalarından kaynaklanan ölümleri bile “fıtrat” diye örten zihniyetten sözediyoruz.

*

Kendileri gibi düşünmeyenlere başsağlığı bile dilemeyen zihniyetten sözediyoruz. Maalesef tecrübeyle sabittir… Enkaz altında kalanları bile “bizden mi, onlardan mı?” diye ayırır bunlar!

*

Dolayısıyla…
Akut'taki darbe girişimine sessiz kalıp, bana ne diyen, aman ben karışmayayım diye düşünenler için yazıyorum bu satırları.
Bu yazıyı kesip, cebinizde saklayın.
Yarın öbür gün, enkaz altında kendinizle başbaşa kaldığınızda, acaba beni kurtarmaya gelecekler mi diye beklerken, çıkarır okursunuz!