Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü ve Akşam yazarı Yaşar Hacısalihoğlu, adını anmadan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü eleştirdi. "Erdoğan'sız AKP projesinin yeni gelişmelerle diri tutulduğunu" iddia eden hacısalihoğlu, "Bu noktada hem Türkiye’nin, hem de AK Parti’nin sözüm ona kurtarıcısı sahne alacak. Şimdilerde bu aktörün cesaretlenme sürecine girdiğini görmek gerekir" diye yazdı.
Ne olmuştu?
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin "bastırılmasında" rol oynayan sivillere yargı muafiyeti getiren düzenleme için 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "kaygı verici", "gözden geçirilmeli" yorumlarında bulunmuştu. Eski Başbakan Yardımcısı ve AKP kurucularından Bülent Arınç'ın da retweetleyerek desteklediği paylaşımlar için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Kendileri tarafından yapılan o açıklama, aldığı retweet’lerle süreci çok farklı bir yere doğru işletmiştir" demişti. Erdoğan, daha sonra "düzenlemenin son derece açık olduğunu" vurgulayarak "Yazıklar olsun" ifadesini kullanmıştı. Bunun üzerine açıklama yapan Gül, şunları söylemişti:
"Bir süredir basın yayın organları ve sosyal medya üzerinden bazı milletvekilleri ve ilgili troller tarafından şahsıma karşı yapılan saygısızlık, haraket ve ahlak sınırlarını aşan saldırıların son açıklamamdan sonra giderek arttığına dikkat çekiyorum. Partimizin kuruluş ilkelerinden biri olan düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan birisi olarak, gerekli gördüğüm durumlarda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim."
Yaşar Hacısalihoğlu'nun "Şer odaklarıyla yeni hesaplaşma yılı; 2018" başlığıyla yayımlanan (2 Ocak 2017) yazısı şöyle:
2019 seçim yılı öncesi, 2018 en kritik yıl olarak kabul edilmelidir. Son 5 yıldır Türkiye’yi doğrudan hedefe koyan aktörler açısından 2018, en kritik hesaplaşma yılıdır. Her türlü şer denemelerine rağmen arzuladıkları sonuçları alamayanların son hamleleriyle, tüm uzantılarıyla sahne alacağı bir yıl olacak 2018.
Bir yandan yeni siyasi kulvarlar üzerinden, bir yandan toplumsal katmanlar üzerinden kirli ve karanlık kışkırtmalar, fitne, fesat çabaları, iç ahengi bozmaya yarayacak tezgahlar sahaya sürülmeye çalışılacak. 15 Temmuz sonrası tüm ülkeye belde belde yayılan birlik şuurunun dağıtılması için her yol denenecek. Bunun için önce 15 Temmuz destansı istiklal ve demokrasi direnişinin önemini etkisizleştirmenin, bulanıklaştırmanın çabası giderek daha büyük bir gayretle sürdürülecek. Bu çaba kapsamında; “kontrollü darbe, 15 Temmuz tiyatrosu, 20 Temmuz saray darbesi” gibi kara propaganda dil ve üslubu devam edilerek, yaygınlaştırılacak. Bu yolla bir yandan iç bütünleşmenin örselenmesine hizmet edilecek, bir yandan da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle 15 Temmuz direnişiyle başlayan her kesimden her görüşten geniş kitlelerle kurduğu bağın zayıflatılmasına çalışılacak. 15 Temmuz’un birkaç gün sonrası ABD yapılan bir güvenlik toplantısında dönemin CIA başkanına yöneltilen; ” Türkiye’de başarısız darbe girişimi sonrası yakın gelecekte neleri öngörüyorsunuz ?” sorusuna verdiği cevap; “Irak, Suriye benzeri iç ayrışmaların ve karmaşanın artacağını tahmin ediyorum” şeklindeydi. Bunun tahmin veya öngörüden öte anlam taşıdığını fark etmek için çok fazla zihin zahmetine gerek yoktur. Bu bağlamda bugünlerde İran’da yaşananların anatomisini çok iyi değerlendirmek gerekir.
Bu zeminde denenecek bir başka şer çabası, AK Parti’ye yönelik olacaktır. AK Parti içinde bir gedik açabilmek en büyük hedef olacaktır. Son günlerde bu konuda kıpırdanmaların başlaması açıkça buna işaret etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’sız AK Parti projesinin yeni gelişmelerle ve yeni hamlelerle canlı ve diri tutulmasına çalışıldığını görmek gerekir. Bu proje için en büyük destek, hiç kuşkusuz küresel çevrelerden gelecek ve Türkiye’yi Batı kurumları üzerinden sıkıştırmaya çalışarak, akıllarınca çaresiz bırakmayı başarıp, teslim olmasına çalışılacaktır. Bu noktada hem Türkiye’nin, hem de AK Parti’nin sözüm ona kurtarıcısı sahne alacak. Şimdilerde bu aktörün cesaretlenme sürecine girdiğini görmek gerekir.
Zira 2018de bu sürecin çeşitli merhalelerine tanık olunacak ki, 2019 seçim yılında amaçlanan son şer hamlesi başarıya erişsin.
Tüm bunlar bize açık olarak göstermektedir ki; 2019 sıradan bir seçim yılı olmayacak. Aksine ülke ve millet adına varlık, yokluk tercihi olacak. Yeniden milli mücadele hassasiyetiyle, inancı ve kararlılığıyla bağımsızlık meşalemizin yükseltilip, yükseltilemeyeceğinin kararı olacak.