Gündem

Yeni Kürt siyasetinde kilit isim Barzani mi?

'Yeni Kürt siyasetinde İmralı ve Kandil muhataplıktan çıkarıldı. BDP tek muhatap ama BDP'nin PKK ve KCK bağlantısının kopması isteniyor. Yeni dönemde Barzani de kilit önemde'

23 Mart 2012 11:22

 

Deniz Zeyrek 

(Radikal (Analiz), 23 Mart 2012)

Nevruz ateşi, Kürt sorununun çözümüne ilişkin tartışmaları da ısıttı. Devletin zirvesi, hükümet ve güvenlik bürokrasisinin bir süredir üstünde çalışıp olgunlaştırmaya uğraştığı yeni siyasetin sinyalleri de Nevruz tartışmaları arasında gelmeye başladı. Ortaya çıkan tablo şöyle özetlenebilir: 

 

‘Ayaklanma önlendi’

 

Ankara’da toplanan istihbarat notları, PKK’nın Nevruz’u ‘ayaklanma provası’na çevirmek istediği yönündeydi. Söz konusu notlara göre; BDP’nin örgütlediği mitinglerden sonra kent merkezlerine ‘özgürlük yürüyüşleri’ yapılacaktı. PKK ise bölgede özel harekâtçılar başta olmak üzere polislere yönelik saldırı talimatları vermişti. Hükümet, bu raporlara dayanarak nevruz kutlamalarının pazar günü yapılmasını reddetti ve sonrası malum. Güvenlik otoritelerine göre bu yapılmasaydı geçen pazar günü, 1990’lı yılların başlarında yaşanan manzaralarla karşılaşmak işten bile değildi.

11 Haziran 2012 günü yapılan seçimlerden sonra hükümetin Kürt sorununa bakışında gözle görülür bir ‘güvenlikçi yaklaşım’ hakimdi. Ancak Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın koordine ettiği ‘açılım süreci’nin devam etmesi yönünde de görüş birliği vardı. Yaklaşık 4 ay önce üzerinde büyük ölçüde mutabaka varılan bir model oluşturuldu. İrlanda ve İspanya’nın ‘hakların verilmesi’, Srilanka’nın silahlı örgütün ortadan kaldırılması yöntemleri harmanlandı.

Çıkan sonuç, “Kürtlerin temel hak ve hürriyetleriyle ilgili talepleri (PKK istediği için değil, hakları olduğu için) karşılanırken, diğer yandan PKK’yı silah bırakmaya zorlama” yönündeydi. Erdoğan, politikayı “Terörle mücadele, siyasetle müzakere” olarak özetledi.

Planda, ilk etapta BDP’nin cesaretlendirilmesi ve sorunun BDP ile silaha bulaşmamış Kürt siyasi hareketleriyle TBMM’de siyaset zemininde konuşulması, ‘terörle mücadele’ boyutundan daha öncelikliydi. Terörle mücadelenin ise siyasi müzakere ve reformları olumsuz etkilemeyecek bir şekilde sürdürülmesi hedeflenmişti. Ancak, tutuklu milletvekili sorunu, PKK-MİT görüşmelerinin sızdırılması, PKK’yla mücadelede büyük önem kazanan KCK operasyonlarının BDP’lileri, gazetecileri ve akademisyenleri kapsayacak şekilde aşırı genişlemesi, PKK’nın Silvan saldırısı ve son olarak MİT-Yargı/Polis krizi gibi nedenlerle bu mümkün olmadı. PKK’nın saldırılarıyla halkın ‘müzakereci’ söylemlere yönelik tepkisi de artmaya başladı ve neticede siyaset bu duruma kayıtsız kalamadı. Öncelik, “Demokratik açılım, paralelinde terörle mücadele” olmaktan çıktı ve yerini “PKK ile sonuna dek mücadele” aldı. Güvenlik bürokrasisi çözümde temel unsurun ‘güvenlikçi yaklaşım’ olmadığını savunsa da son dönemde en çok öne çıkan PKK’ya karşı operasyonlar ve KCK soruşturmasındaki tutuklamalar oldu.

 

Muhatap sorunsalı

 

Başbakan’ın önceki gün TBMM grubunda yaptığı konuşmada hedef tahtasına oturttuğu BDP’nin ‘siyasi muhatap’ olup olamayacağı yeni stratejinin en büyük çıkmazı. Çünkü güvenlik bürokrasisi BDP ile PKK’nın tabanının aynı olduğunu ve BDP’nin PKK’ya mesafe koyamayacağını çok iyi biliyor. İkinci bir gerçek ise: BDP dışında Kürtlerin sahiplendiği başka bir siyasi muhatap bulmak zor. Hükümet, BDP’yi PKK ile aynı safta görse de bürokrasi PKK’nın silahlı tehdidi altındaki BDP’nin ısrarla cesaretlendirilmesinde yarar görüyor.

 

Barzani öne çıkacak

 

Ankara’nın başka bir ‘sivil’ muhatap arayışı da Kuzey Irak’ta. Kürt lider Mesut Barzani ile yapılan görüşmeler, Ankara’yı umutlandırmış. Çünkü Barzani, Türkiye’ye “PKK’ya ‘silah bırak’ çağrısını tek başıma vermem yetmez. Kürt Konferansı’nda bölgedeki bütün Kürtler olarak PKK’ya ‘silah bırak’ çağrısı yapacağız. Reddederse, dışlanır ve bölgemizde tutunamaz” mesajı verdi. ABD de bu konuda Barzani’ye desteğini bildirmiş. Barzani, ayrıca Ankara’ya konferansın haziran ayında toplanabileceğini bildirdi. Barzani’nin Türkiye’ye yaklaşma süreci, PKK’nın Suriye’ye kayma sürecini de hızlandırdı. İstihbarat raporlarında, İran ve Irak’ta yalnızlaşan PKK’nın yeni karargahını otorite boşluğundan yararlanıp Suriye’deki Kürt bölgesine kaydırma arayışında olduğu bilgisine yer verildi.