Bilim / Teknoloji

Yaratılışa inananlar günaha giriyor

Evrim Teorisi dine dayalı Tanrı inancıyla çelişmez. Yaratılışçılık ve akıllı tasarım ise çelişirler.

03 Mayıs 2009 03:00
"Üreme sistemi Tanrı tarafından oluşturulmuş olsaydı o zaman bu sistemin doğru çalışmaması nedeniyle ilk iki ayda hamile kadınların yüzde 20’sinin düşük yapması yine Tanrı’nın işi olması gerekirdi."

Dünyaca ünlü biyoloji bilimleri uzmanı Prof. Dr. Ayala, Cumhuriyet gazetesinden (3 Mayıs 2009) Leyla Tavşanoğlu'na tartışma yaratacak görüşlerini anlattı:

İşte söyleşinin tümü:

Din Evrim Teorisi’yle pekâlâ bağdaşıyor. Esas, Yaratılış Teorisi dinle bağdaşmıyor. Yazdığım ‘Darwin’in Bilim ve Dine Armağanı’ adlı kitapta bunu savunuyorum.

Dünyayı sarsan Evrim Teorisi’ni ortaya atan Charles Darwin’in bu yıl 200. yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Bu etkinliklerden birisi de geçtiğimiz hafta “Darwin’nin 200. Doğum Yıldönümü Sempozyumu” adıyla İstanbul’da yapıldı. Bu sempozyuma dünyaca ünlü biyoloji bilimleri profesörü Francisco Ayala da konuşmacı olarak katıldı. Prof. Ayala’yla sempozyum sırasında konuşma fırsatını buldum. Pek çok kitabının yanı sıra “Darwin’in Bilim ve Dine Armağanı” adlı yapıtıyla tanınan Ayala son derece ilginç fikirler ortaya atıyor. Darwinizmi reddeden ve Yaratılış kuramına sıkı sıkı sarılanların aslında Tanrı’ya karşı günaha girdiklerini söylüyor.

- Sizce kimileri neden Darwin’in “Evrim Teorisi”nden korkar ve bunu reddetmek ister?

AYALA - Aşırı dindar insanlar, insanın, hayvanların ve bitkilerin doğal süreçler sonucu ortaya çıktıklarını kabul ediyor. Onlara göre Darwin bu süreçte Tanrı unsurunu dışarda tuttuğu için bunu şiddetle reddediyorlar. Onlara göre Tanrı her şeyi yaratandır. Tanrı’nın bunun dışında tutulması diye bir şey yok. Onların sorunu inançları ve düşünce biçimleri.

- Bunu ispat etmek için siz son olarak “Darwin’in Bilim ve Dine Armağanı” adlı kitabı yayımladınız. Bu kitapta Darwin’in dine olan katkılarını anlatıyorsunuz...

- Aslında Darwin’in Evrim Teorisi din ve inançla rekabet etmiyor, onunla bağdaşıyor. İnançlı, iyi niyetli insanlar akıllı tasarım ya da Yaratılışçılık teorisine inanarak üzeri örtülü olarak Tanrı’ya karşı günaha giriyorlar.

Aslında olay bu da değil. Bilmeden, bu teoriye inanarak Tanrı’nın beceriksiz, acımasız ve bebek ölümlerine yol açan biri olduğunu ima ediyorlar. Eğer üreme sistemimiz Tanrı tarafından oluşturulmuş olsaydı o zaman bu sistemin doğru çalışmaması nedeniyle ilk iki ayda hamile kadınların yüzde 20’sinin düşük yapması yine Tanrı’nın işi olması gerekirdi. Bugün yılda 20 milyon kadın düşük yapıyor.

Bu bebek düşürme olaylarını evrimle açıklayabiliriz. Ama işi Tanrı’ya bıraktığınız zaman o zaman da 20 milyon cenin ölümünün de hesabını vermek zorunda kalırsınız.

- İyi de sizi de bunları söylediğiniz için günahkâr ilan etmiyorlar mı?

- Günahkâr olanlar onlar. Ben değilim.

- Bütün bunlardan Yaratılış teorisine göre Tanrı bütün bu bebek ölümlerinden, insan ölümlerinden tek sorumlu mu?

- Doğru söylediniz.

- Çağdaş, 21. yüzyılın dünyasında yaşıyoruz. Hâlâ bir kesim “Yaratılış” öbür kesim “evrim” diyor. Bunlar birbirleriyle nasıl uzlaşacak?

- Bakın, bu iki teori birbirleriyle bağdaşırlar. Yaratılış, Evrim Teorisi’ni reddediyor. Öte yandan din Evrim Teorisi’yle pekâlâ bağdaşıyor. Esas Yaratılışçılık dinle bağdaşmıyor. Ben kitabımda bunu savunuyorum. Bunu anlamıyorlar.

TÜBİTAK’ın yaptığı dincilik

- Birkaç ay önce Türkiye’de TÜBİTAK tarafından yayımlanan aylık bilim dergisinin o ayki sayısı Charles Darwin’in doğumunun 200. yıldönümü nedeniyle Darwin ve “Evrim Teorisi’ne ayrılmış ancak TÜBİTAK yönetimi dergiyi sansürlemişti. Siz böyle bir sansürü nasıl karşılıyorsunuz?

- Biliyorum, TÜBİTAK hükümete bağlı bir kurum. Olayı da biliyorum. Buna karşı ne diyebilirim? Tamamıyla cehalet işi. Bu şekilde insanları da cahilliğe mahkûm etmek istiyorlar.

Hep insanların dine sarılmalarını sağlamayı ve bilimden uzak tutmayı amaçlıyorlar.

Bu da çok yanlış bir düşünce. Bilim dini inançlarla son derece bağdaşır. Yine de kimileri böyle düşünmüyor.

- İyi de bu insanlara bilimin dinle fevkalade bağdaştığı gerçeği nasıl anlatılabilir?

- Benim size vereceğim genel cevap daha fazla bilim ve din öğrensinler. Çünkü insanların çoğu bunları bilmeden konuşuyor. O nedenle ben “Darwin’in Bilim ve Dine Armağanı” kitabımı yazdım.

Bu kitap teknik bir kitap değil. Genel okuyucu kitlesine hitap ediyor. O nedenle de çok satan kitaplar içine girdi. Bakın, dünyanın pek çok ülkesinde ve okullarda bilimsel eğitim düzeyi çok düşüktür.

- Düzenlediğiniz konferansta bir tebliğ “Darwin’in Evrim Teorisi’nin Kuran’la bağdaşması üzerine. Siz Darwinizmin Kuran’ın öğretileriyle bağdaştığını düşünüyor musunuz?

- Kuran’ı çok iyi bildiğimi söyleyemem. Ama Darwinizm İslamla neden bağdaşmasın? Bu tebliği sunan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden.

Ayrıca Kuran’ın bilimle bağdaşmamasının hiçbir nedeni olmadığını da düşünüyorum. Size İncil’le ilgili bir örnek vereyim. Dini bütün insanlar İncil’i bilimsel bir kitap gibi takdim etmek istiyorlar. Bu da dine ve bilime bir hakarettir. Çünkü İncil bir biyoloji ya da fizik kitabı olarak yazılmamıştı. İncil insanları doğru davranmaya, Tanrı’ya iman etmeye çağıran dini bir kitaptır.

İncil tabii ki dünyanın geçirdiği evrim olmadan yazılmış bir kitap. O zamanlar astronomi, başka bilimler bilinmiyordu. İncil’de yer alanlar dini doğrulardır. Önemli bir Katolik düşünür 300 yıllarında şunları söylemiştir:

“İncil’in yazılışındaki amaç cennete gitmenin yollarını tarif etmektir, evrenin nasıl oluştuğunu öğretmek değil. Evrenin nasıl oluştuğunu bize bilim öğretir.”

Yani o zaman bile bu düşünür İncil’in insanlara bilimi öğretmek için yazılmadığını kabul etmiştir. Bu Kuran için de geçerlidir.

Evangelistlerin akıl dışı yaklaşımları

- Bilimsel düşünce insanları soru sormaya, kuşkucu olmaya sevk eder. Oysa inanç ve din sorgulanmaz. Orada soruya yer yoktur. Bunları birbiriyle nasıl bağdaştıracağız o zaman?

- Bana göre dinde soru sorulmaması için hiçbir neden yoktur. Dediğiniz gibi bilimsel düşüncede sorgu vardır. Doğruya varıncaya kadar soru sorulur. Din ise bunu kabul etmiyor. Şunlar, şunlar değişmez doğrulardır, diyor. Dolayısıyla da onlara göre dinle bilim arasında bağlantı kurulması büyük yanlıştır.

- ABD’de özellikle Evangelistlerin Darwinizmi topa tuttuklarını biliyorum...

- Evet. Bunlar köktendinci Hıristiyanlar. Onlar için İncil’de yazılanlardan başka doğru yoktur. Dünyanın altı bin yıl önce altı günde yaratıldığına inanıyorlar.

- Bu inancı, düşünce biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bunu ben tamamıyla akıl dışı bir düşünce tarzı, bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum. Çünkü Hıristiyan âleminin büyük kısmı böyle bir yorumu kabul etmiyor. Buna inananlar özel bir kesim. Şunu söyleyebilirim: İnsanlara inandıklarına inanmamalarını nasıl telkin edebilir, buna onları nasıl ikna edebilirsiniz?

- Peki, Katolik Kilisesi’nin Darwin’e yaklaşımı nedir?

- Katolik Kilisesi bu konuda son derece açık ve net. Bir ay kadar önce Vatikan’ın sponsorluğunda dört günlük bir konferansa katıldım. Konferansın başkanlığını Katolik Üniversitesi Rektörü, Vatikan’ın önde gelenlerinden bir kardinal ve bir başpiskopos yapıyordu. Tabii bu konferansın arka plandaki destekçisinin Papa olduğunu söylememe gerek yok. Dünyanın dört yanından önde gelen bilim insanları bu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Bu bilimsel konferansın son gününün yarısı teolojik konulara ayrılmıştı.

Bu son günde Evrim Teorisi ele alındı. Katolik Kilisesi’nin kilisenin tam kalbinde Vatikan’da böyle etkinlikler düzenlemesi Katolik Kilisesi’nin Evrim Teorisi’yle hiçbir sorunu olmadığını ortaya koyuyor.

Tasarım teorisi 1990’lı yıllarda ABD’de birtakım yazarlarca yeniden gündeme getirilmeye başlandı.

Darwin’in doğal seçim (natural selection) aracılığıyla Evrim Teorisi Paley’in savlarını geçersiz kılıyordu. Darwin’e göre organizmaların uyumu rastlantısal değildir. Organizmalara fayda sağlayacak özelliklerin aşamalı olarak zaman içinde gelişimini mümkün kılan süreçler sonucu gerçekleşir.

Canlılar dünyasında gerçekten de bir çeşit tasarım söz konusudur. Gözler görmek için, kanatlar uçmak için, böbrekler kanın bileşimini düzenlemek üzere tasarlanmışlardır. Ancak organizmalarda görülen bu tür tasarımlar bir mühendisin tasarladığı türde akıllı tasarımlar değil, kusurlu tasarımlardır. Daha da kötüsü canlılar dünyasında bozukluklar, işlevsizlikler, tuhaflıklar, israf ve acımasızlıklar hüküm sürer.

Organizmaların tasarımı, rastlantı ve gerekliliğin etkileşimi aracılığıyla yaratıcı nitelik kazanan bir süreç içinde mutasyonlar ve doğal seçilimin etkileşmesiyle ortaya çıkar. Bilimle dinsel inançlar ille de çelişir diye bir düşünce olmamalı. Çünkü konuları, alanları farklıdır. Bilim, doğal dünyanın işleyişinde etkili olan süreçleri konu edinir. Demin de söylediğim gibi din ise dünyanın ve insan yaşamının anlamı ve amacını, insanların birbirleriyle ve yaratıcılarıyla olan ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini, insan yaşamını düzenleyen ve insanlara ilham veren ahlaki değerleri konu edinir.

Evrim Teorisi dine dayalı Tanrı inancıyla çelişmez. Yaratılışçılık ve akıllı tasarım ise çelişirler. İnsan alt çenesinin ve doğum kanalının beceriksizce, kusurlu tasarımı nasıl izah edilebilir ki? İnançlı insanlar organizmalarda gözlemlenen yetersiz tasarımın ve dünyaya egemen olan işleyiş bozukluklarının, tuhaflıkların, acımasızlığın ve sadizmin ancak Darwin’in doğal seçilim teorisiyle izah edilebildiğini kabul etmeliler.

İnsan gözü ve ahtapot gözü

İnsan gözünde optik sinir gözün içinde oluşmuştur. Optik sinirin beyne gidebilmesi için retinadan geçmesi gerekir. Orada kör nokta vardır. Belki normal yaşamda gözlerimizi neden hareket ettirdiğimizin farkında olmayız. Ama bir göz doktoru hemen o kör noktayı keşfeder.

Ahtapotun, sübyenin gözü de bizimkine benzer. Yani kamera gözdür. Ama ahtapotun göz siniri gözün dışında oluşmuştur. O nedenle de retinadan geçmesi gibi bir durum söz konusu değildir. O zaman şöyle bir soru ortaya çıkıyor. İnsanın ve ahtapotun gözü Tanrı tarafından yaratıldıysa neden onlarda bizimkinde olan göz bozuklukları olmuyor?