Gündem
Yaralılar depremden kurtuluşlarını AA'ya anlattı AĞRI (A.A)
31 Ekim 2011 13:16
-Yaralılar depremden kurtuluşlarını AA'ya anlattı AĞRI (A.A) - 31.10.2011 - Van'daki depremin ardından enkazdan yaralı kurtarılan, Ağrı Devlet Hastanesinde tedavi altına alınan yaralılar, deprem anını ve depremden sonra mucize kurtuluşlarını AA muhabirine anlattı. Depremin ardından Ağrı Devlet Hastanesine kaldırılan bazı yaralıların tedavileri dahiliye, ortopedi, beyin ve göğüs cerrahisi servislerinde devam ediyor. Depremde enkazın altından 11 saat sonra vatandaşların yardımıyla kurtarılan 28 yaşındaki sınıf öğretmeni Mete Deniz, Erciş'in Kekiksırtı köyünde öğretmenlik yaptığını belirterek, ''Erişen Apartmanı'nın 7. katında kalıyorduk. Deprem sırasında uyuyordum. Sarsıntıdan sonra ayağa kalktım. Dışarı kaçmak için ya da ne olduğunu algılamak için etrafımda dönmeye çalıştım. O anda kafama beton parçaları düştü, çok kötü bir yere sıkışmıştım'' dedi. ''Başım iki kolumun arasında yüzüstü bir pozisyonda yer almıştım. Vücudumda sadece dizden aşağısı hareket ediyordu. Vücudumun diğer bölgeleri hareket edemiyordu'' diyen Deniz, şunları kaydetti: ''Kafamda cam parçaları vardı. Hareket etseydim daha kötü sonuç verebilirdi. Avcumun içi parçalanmıştı. Kırığı hissedebiliyordum. Elimi oynatamıyordum. Sürekli istifra ediyordum. Ve şu anda bile burnumun üzerinde yaralar var. Kafamı oynatamadığım için sabit bir şekilde kaldım. Nefes aldığım alan tamamen dolmuştu çok istifra ettiğim için. Artçı sarsıntılar beni daha da sıkıştırdı. Artık nefes alamıyordum. Herkesi duyabiliyordum. Benim kaldığım aparmanda arkadaşlardan bağıran vardı. Ben de onlara sesleniyordum. Onlar beni duyamıyorlardı. Dışarıdaki konuşmaları duyabiliyordum. İlk etapta beni duyamadılar. En son alttaki komşumuz Patnos'lu bir arkadaş vardı. Onun ağabeyi gelmişti. O benim olduğum bölgede duruyordu, bağırıyordu. ''Kimse var mı?'' diye. Tahta parçaları vardı. Ayaklarımla onlara ısrarla parçalanma pahasına olsa da vurdum. Beni duydular. O anda sesimin çıktığı yeri kazmaya başladılar. Çok derin ve hiçbir hava boşluğu olmayan çok kötü bir yerden çıktığımı gördüm. Kurtuluşumun mucize olduğunu söyleyebilirim.'' Deprem bittikten sonraki süreçte nefes aldığını hissettikten sonra birilerinin kendisini kurtaracağını, ailesini ve sevdiklerini tekrar görmenin inancını taşıdığını söyleyen Deniz, şöyle devam etti: ''Ama zaman zaman beni birileri duymadığında o inancımı kaybettim. Bazen yaşamak için çaba sarf ettim. Sürekli değişken bir ruh yapısına sahip oluyordum. Bir an önce kurtulup su içmek istedim. Bazen de kendimi sorgulamaya başladım. Bütün insanlar bunu yaşıyorsa bunun sebebi ne olabilir? Ne yaptık? Ne suç işledik acaba ya da bundan sonra ne yapmamız gerekiyor? Bunun muhasebesini yaptım ve sürekli dua ediyordum. Kurtuldum çok şükür. Vücudumda biraz hasar ve kaburgalarımda kırık var. Avuç içim çok dağılmış. Bir şey yiyip içemiyorum. Zaten vücudumun her yerinde dikiş var. Cam kırıklarından dolayı ayakta duramıyorum. İki büklümüm yani. Şu an da memleketime gitmek istiyorum. Ben de yardıma muhtacım. Yeni atandım. Hiçbir şeyim yok. Ailem köyde. Onlar gelemediği için akrabalarım geldi. Köyüme gidemiyorum. Aileme gidemiyorum. Daha iyi şartlarda tedavi olmak istiyorum. Yardım istiyorum acilen. Buraya iki akrabam geldi. Ağrı Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne müracaat etmişler. Kendilerine 300 lira verilmiş ve bu da uçak biletlerine yetmedi. Kendi aralarında para toplayıp ancak biletleri alabilirler. Çok acil yardıma ihtiyacımız var.'' -Deprem, arkadaş ziyaretinde yakaladı- Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Erciş Meslek Yüksekokulu 2. sınıfında okuyan 21 yaşındaki Rıdvan Işık da ayakkabı satan bir arkadaşını ziyarete gittiğini, bu sırada depreme yakalandığını söyledi. ''Deprem anında arkadaşımın ayakkabı mağazasındaydım. Arkadaşımı görmek için mağazaya gittim. Lavaboyu kullanmak için içeri gittim. Tam o sırada deprem oldu ve çaresiz kaldım''diyen Işık, şunları kaydetti: ''Yer sallandı. Sallandığı gibi dışarıya çıkmaya çalıştım. Tam çıkacak pozisyonunu almaya çalışırken kafama bir şey düştü ve namaz kılma pozisyonuna düştüm. Sesler geldi. 'Kimse var mı' diye. Ben de nefes boşluğumu kullanarak sesimi duyurmaya çalıştım ve sesimi duyurdum. Kars arama kurtarma ekibi tarafından kurtarıldım. 15 saat enkazın altında kaldım. O anda aklıma her türlü şey geldi. Bir anda kırdıklarım, üzdüklerim aklıma geldi. O anda geri dönüp bir şeyleri telafi etmek istiyorsun ama çaresizsin. Annemi, babamı görmek istedim. O anda en çok bunu istedim. Öldürmeyen Allah öldürmüyor. Sağ çıkmamıza izin verdi. Ölen vatandaşlara Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.'' Baba Musa Işık ise oğlunu kurtaran ekibe dua ederek, oğlunu kendisine bağışladığı için Allah'a defalarca şükrettiğini söyledi. Enkazın altında 11 saat sonra çıkarılan 18 yaşındaki Zeynep Karadaş ise deprem saatinde anne ve babasıyla evde olduğunu belirterek, deprem anını şöyle anlattı: ''Ders çalışıyordum. Derse ara verdim. Salon ve oturma odası birbirine yakın. Tam o aradayken o sırada ev sallanmaya başlandı. Anlık oldu. Bir anda gözümün önündeki duvar ikiye ayrıldı. Babamın oturduğu odaya kaçmaya çalıştım. Çünkü o odada balkon vardı. Balkona çıkarsak belki kurtulma şansımız daha yüksek olur diye düşündüm ama deprem beni kapı tarafına savurdu. Annemle beraber kapı tarafına kaçtık. Annem telefonumu portmantoya bıraktı. Oradan aldım telefonumu. O anlık bir refleksle annem kapıyla uğraşırken kapı açılmadı. Kapının arkasını iteledim. O anda kapı üzerimize geldi. Ayaklarım kapının altında kaldı. Telefonum yanımdaydı. Annem bağırıyordu ama ben çok sakindim, normalmiş gibi. Ben de ağlasam annem üzülecek. Ben o psikolojideydim. Telefonla Erciş'te olan arkadaşlarımı aradım. Ağabeyimi arıyorum, yengemi arıyorum, ulaşamıyorum ama Erciş dışındaki arkadaşlarıma ulaşabiliyorum. Ankara'da olan bir arkadaşıma mesaj attım. Bana inanmadı. O da Erciş'te bir arkadaşını arıyor o şekilde öğreniyor. Sonra ağabeyim aradı, ağabeyimle konuştuk. 'Buradayım, kapının yanındayız, yanımızda boru var' dedim. 'Tamam sakin olun kurtaracağız sizi' dedi. Ama annem sürekli telaşla bağırıyor. Ben annemi sakinleştirmeye çalışıyorum. Mesaj atıyorum ağabeyime. 'Sağ taraftayız. Sesiniz gitti, geldi' gibi bilgiler veriyorum ve mesaj atıp cevap aldıktan sonra telefonumu kapatıyorum şarjı bitmesin diye, biz çıkana kadar bizi idare etsin diye, çünkü ne zaman çıkacağımızı bilmiyoruz. Ondan sonra bizi buldular. Üstümüzdeydiler. Yanımızda kalorifer borusu var, ona değseler boru patlar, su gelir üstümüze, bağırdım 'orada boru var' diye. Ayak ucumuza geçin gibi bilgiler verdim. Kapı olduğu için bizi görmediler. Sesimizi duyuyorlar. Tam o sırada deldikleri bir yer vardı. Ayağımı oradan çıkardım. Orada benim ayağımı gördüler. Deliği genişlettiler ve oradan buldular bizi. Önce beni çıkardılar sonra annemi. O anda ağlamadım.'' -18. yaş gününü hastanede kutladı- Karadaş, 18. yaş gününü hastanede kutladığını belirterek, ''Depremden sonraki pazartesi günü doğum günümdü. Ağabeyim ile diğer akrabalarımız ve hastanedeki doktor ve hemşireler doğum günümü hasta yatağımda kutladılar. Deprem olmasaydı evde ailemle birlikte kutlayacaktık doğum günümü. Sağ olsunlar hastanede de yaş pasta getirdiler ve herkes o gün doğum günümü kutladı. O gün hasta yatağımda yeni bir yaşa girmenin burukluğunu yaşadım. Yine de herkese teşekkür ediyorum'' dedi. Erciş Anadolu Lisesi'nde okuyan 14 yaşındaki Serhat Efe Ergül de annesi, babası ve 3 kız kardeşiyle Damla Mahallesi'ndeki 5 katlı Sefa Apartmanı'nın 4. katında oturduklarını söyleyerek, ''Erzurum kurtarma ekibi bizi kurtardı. Önce beni, sonra annemi kurtardılar. Karnım sıkışmıştı, diz kapaklarım ezilmişti, belimde de yara vardı'' dedi. Enkaz altındayken annesinin kendilerine direnmeleri ve mücadele etmeleri yönünde telkinde bulunduğunu ifade eden Ergül, şöyle konuştu: ''Annemin sadece sağ kolu çalışıyordu. Onunla da ben ve kız kardeşimi kurtarmaya çalışıyordu. Küçük kız kardeşimin 3 saat sonra sesi kesildi, çok can çekişti. Diğer iki kız kardeşimde bizden 2-3 adım ilerdeydiler, göremiyordum. Her yer karanlıktı, birbirimizi göremiyorduk. Kafamın bir tarafına tahta, bir tarafına ranza demiri denk gelmişti. Sıkışıp kalmıştım o arada. Annemin de göğsü ile başına taş batıyordu. Önce kafa tarafımı çıkardılar. Sonra ayak tarafımı çıkarıp beni kurtardılar. Annem, babam ve kız kardeşlerimden haberim yok.''