Gündem

Yalçın Akdoğan: Paralel yapının uzantısı Twitter soytarıları, mesajı almamakta ısrar ediyor

Yalçın Akdoğan, 'Paralel yapı, daha önceki vesayet odakları gibi milleti tanımıyor, siyasetten anlamıyor. 'Bürokratik akıl' ile 'siyasi akıl' arasında çok fark var' dedi

02 Nisan 2014 17:55

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, “Paralel yapı gerçekten insani hiçbir erdemi, özelliği, hassasiyetin bulunmayan bir makinaya benziyor. Onun için her yol mübah… Ne vicdanı var, ne ahlakı var, ne herhangi bir kutsalı var. Bu makinenin dişlisi olan insanların bireysel özellikleri hiçbir anlam taşımıyor. Kendileri için haram gördüklerini bu makine için helal görüyorlar. Bu yüzden yalanın, iftiranın, karalamanın dibini buldular. Kendi ülkesine ihanet edebilecek kadar akıl ve izandan uzaklar. Paralel yapının uzantısı olan twitter soytarıları ve tetikçi yazarlar kol kola girdikleri CHP gibi milletin mesajını almamakta ısrar ediyorlar. Ancak bu hastalıklı yapı hukuk önünde hesap verdikçe ve ihanetleri mahkum edildikçe kaçacak delik arayacaklar” dedi.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Yeni Şafak gazetesinde Yasin Doğan mahlasıyla kaleme aldığı yazıda, “Olanda hayır vardır. Eğer AK Parti bu paralel saldırıya göğüs geremeseydi Türkiye'de 'vesayet düzeninin' ötesinde 'esaret düzeni' kurulurdu” görüşünü dile getirdi.

Yalçın Akdoğan’ın Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (2 Nisan 2014) nüshasında yayımlanan, “Yüzsüzler” başlıklı yazısı şöyle:

 

‘Yüzsüzler’

 

AK Parti, seçimin mutlak galibi olarak tarihi bir başarıya imza attı. Aslında bir çok kesimdeki beklenti AK Parti'nin yüzde 40-45 bandında yer alacağıydı. Partililerde ise beklenti 45'in üzeri şeklindeydi. Paralel yapının lokomotifliğini yaptığı statüko bloğunun manipülasyonu ise yüzde 30'lar civarıydı. Gerçek durumu çok iyi bildikleri halde 'ya tutarsa' diye okyanusa maya çalmaya çalıştılar, milletin aklıyla dalga geçtiler. Ama milletin şamarı çok sert oluyor.

İstihbarat oyunları, psikolojik harekat taktikleri, arsızca yapılan hakaretler, yalanlar, iftiralar, çamur atmalar… Hepsi sandığa gömüldü.

Birkaç saat sonra gerçek sonuçların çıkacağını bilmelerine rağmen utanmadan milleti yanlış yönlendirmeye kalktılar. Yüzlerinde patlayan şamarın kızarıklığı ortadayken her zamanki gibi pişkinliğe sarıldılar. Bunların hayatı yalan olmuş… Herşeyi yalan üzerinde dönen ve pişkinlikte sınır tanımayan insanların muhtemelen ar damarları tamamen çatlamış oluyor. Sokağa çıkacak yüzü kalmayan insanların hala konuşup ahkam kesiyor olması bunu gösteriyor.

Paralel yapı gerçekten insani hiçbir erdemi, özelliği, hassasiyetin bulunmayan bir makinaya benziyor. Onun için her yol mübah… Ne vicdanı var, ne ahlakı var, ne herhangi bir kutsalı var. Bu makinenin dişlisi olan insanların bireysel özellikleri hiçbir anlam taşımıyor. Kendileri için haram gördüklerini bu makine için helal görüyorlar. Bu yüzden yalanın, iftiranın, karalamanın dibini buldular. Kendi ülkesine ihanet edebilecek kadar akıl ve izandan uzaklar. Paralel yapının uzantısı olan twitter soytarıları ve tetikçi yazarlar kol kola girdikleri CHP gibi milletin mesajını almamakta ısrar ediyorlar. Ancak bu hastalıklı yapı hukuk önünde hesap verdikçe ve ihanetleri mahkum edildikçe kaçacak delik arayacaklar.

Seçimden sonra yaptıkları açıklamalar, muhalefetin çapını ve kalitesini yansıtır. Yapılan açıklamalara bakınca muhalefet partilerinin aldıkları oyun çok bile olduğu söylenebilir. Kimyası iyice bozulduğu anlaşılan Kılıçdaroğlu adeta bir 'sayıklama' seansı yaptı. Rengi atan, siniri bozulan, nefesi düğümlenen Kılıçdaroğlu'nun sergilediği profil içler açısıydı. Hala hakaret eden, hala suçlayan, hala ders almayan, hala iflah olmayacağını gösteren bir halet-i ruhiye…

Kılıçdaroğlu'nun panik atak geçiriyormuş gibi saygısız bir konuşma yapmasının sebebi her yolu denemesine rağmen duvara toslaması. Paralel yapının servis ettiği kasetlerle, tapelerle hükümetin düşeceğine fena halde inandırıldığı anlaşılıyor. Şimdi bir çaresizlik ve acziyet içinde 'daha yapacak ne kaldı, her yolu denedik' diye kıvranıyor. Bu kadar büyük ve kirli bir saldırıya kimsenin dayanamayacağını, yerle bir olacağını düşünüyorlardı. Gerçekten de psikolojik olarak göğüslemesi zor olan bu saldırıları Erdoğan, Allah'ın yardımı ve milletin hayır duasıyla göğüsledi. Türkiye'de bu kadar büyük bir saldırıya dayanabilecek başka bir lider olduğunu düşünmüyorum.

Kılıçdaroğlu'nun asıl derdi (eğer o zamana kadar koltuğunu koruyabilirse) Cumhurbaşkanlığı seçimini de kaybedeceklerini görmesi…

Yaptığı basın toplantısında sergilediği tutum, şimdiden buna karşı bir kampanya başlattığını ve aynı statüko bloğunu devam ettirmek istediğini gösteriyor. Paralel yapının avukatlığına soyunduğuna göre, bu süreçte de aynı kirli işbirliğinden medet umacak. Alanda görülen CHP-MHP ittifakı, muhalefet bloğunun büyük bir mağlubiyet yaşamasını belki önledi, ancak parti bazında yaşadıkları kimlik krizini daha da derinleştirdi. Statüko bloğu aynı işbirliğinde, aynı üslupta, aynı yöntemlerde ısrar ederse AK Parti çok rahat bir Cumhurbaşkanlığı seçimi geçirir. Zayıf motivasyonla geçecek yerel seçimi bile bu kadar hararetli hale getiren ve millete sandığa gitmek için motivasyon sebebi üreten muhalefet aynı yolda yürürse millet Ağustos'ta daha net bir mesaj verecektir.

Paralel yapı, daha önceki vesayet odakları gibi milleti tanımıyor, siyasetten anlamıyor. 'Bürokratik akıl' ile 'siyasi akıl' arasında çok fark var. Paralel yapının (özellikle güvenlik bürokrasisindeki) kendisini 'strateji dehası' sanan adamlarının hiçbir hesabı tutmadı. Hem siyaseti bilmediklerinden hem de hiçbir değer tanımadıklarından… Bu yüzden attıkları her adım toplumda ters tepti. İhanet diye servis ettikleri kasetler kendi ihanetlerini su yüzüne çıkardı. Şımarıklıkları bütün yapıyı yerle bir etti.

Olanda hayır vardır. Eğer AK Parti bu paralel saldırıya göğüs geremeseydi Türkiye'de 'vesayet düzeninin' ötesinde 'esaret düzeni' kurulurdu…