T24- Wikileaks'in yayımladığı belgelerde ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin CHP için İngilizce "a bunch of elitist ankle-biters" ifadesi kullanılıyor. Bu ifade İngilizcede "çaylak okul çocukları, paçadan düşmeyen küçük köpek sürüsü, yeteneksiz ama hırçın futbolcu" anlamlarında da kullanılabiliyor.
WikiLeaks sitesinin açıkladığı gizli belgelerde ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin CHP için "bir avuç gürültücü elitist" ifadelerini kullandığı, dönenim CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelttiği eleştirilerden de "alışılagelmiş sızlanmalar" olarak söz ettiği ortaya çıktı.
WikiLeaks sitesinin açıkladığı ABD’nin Ankara Büyükelçiliği tarafından 30 Aralık 2005’te "gizli" ibaresiyle gönderilen "İki yıllık iktidarın ardından Erdoğan ve AK Parti" başlıklı belgede AKP iktidarının 2 yılı değerlendirilirken CHP hakkında kullanılan ifadeler dikkat çekiyor. Belgede CHP’den "bir avuç gürültücü elitist" olarak söz ediliyor. Belgede şu ifadeler yer alıyor: "Erdoğan, parlamentonun üçte iki çoğunluğunu elinde bulunduruyor.
Merkez soldaki Anamuhalefet CHP, bir avuç gürültücü elitistten fazlasını oluşturmuyor. Şu anda Erdoğan’ın belagattaki baskınlığı ve merkez sağ çoğunluğun kalplerindeki sosyal sorunlar hakkındaki tartışmaları kontrolü; diğer parti liderlerinin siyasi iflasları ile siyasi partiler ve seçim yasalarının namuslu ve yeni adayların siyasete girmesi üzerindeki boğucu etkisi yüzünden geniş çaplı bir siyasi alternatif bulunmuyor." CHP için belgede İngilizce "a bunch of elitist ankle-biters" ifadesi kullanılıyor. Bu ifade İngilizcede "çaylak okul çocukları, paçadan düşmeyen küçük köpek sürüsü, yeteneksiz ama hırçın futbolcu" anlamlarında da kullanılabiliyor.
"BAYKAL’IN ELEŞTİRİLERİ ALIŞILAGELMİŞ SIZLANMALAR"
Belgede ayrıca, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Başbakan Erdoğan’a yönelttiği eleştirilerden "alışılagelmiş sızlanmalar" olarak söz ediliyor. Belgede, "CHP Genel Başkanı Baykal, eski büyükelçi Gündüz Aktan ve siyaset bilimci Hasan Ünal gibi üst düzey muhalifler Erdoğan’ı sert bir şekilde eleştirmeyi sürdürüyorlar. Ancak bunlar, onların alışılagelmiş sızlanmaları" ifadeleri yer alıyor
AKP'nin kapatılma davasıyla Erdoğan kötü tökezledi
Wikileaks’ın sızdırdığı belgeler arasında 2008 yılında AK Parti’ye karşı açılan kapatma davasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "çok kötü tökezlediği" yazıyor.
Belgede iktidarkdaki AK Parti’nin kapatma davasının ülkenin geleceğini yakından ilgilendirdiği yazıyor.
Belgede, “Türkiye’nin doğasında yer alan ve çözülmeyen bir problem mevcut, o da popüler demokrasinin ülkede yayılması ve dinin toplumdaki yeri” deniyor.
AK Parti’ye karşı açılan davanın önemiyle birlikte belgede ABD’nin önceliğinin karşılıklı çıkarlar içinde Türkiye’de demokrasinin gelişmesine yardımcı olması gerektiği ancak Türk politikasının özgün unsurlarını belirlemekten kaçınılması gerektiği vurgulanıyor.
Davayla ilgili çıkarımlar bölümünde ise davanın bir tür yargısal darbe olduğu ve gazetelerden elde edilen bilgilerde partinin kapatılmasının yanında 70 üyesi için siyaset yasağı istendiği belirtiliyor. Ayrıca demokrasilerde parti kapatılmasının sorgulanması gereken bir durum olduğu açıklanıyor. Bununla birlikte AK Parti’nin 9 ay önceki seçimlerde yüzde 47 oy aldığı ifade ediliyor.
Davaya ayrıca başka bir açıdan da bakılması gerektiği söylenirken bunun Anayasa ve yasaların uzun süredir partileri kapatıp siyasileri yasakladığı yönünde. AK Parti’nin uzun süredir sorgulanması gereken kimi yasaları (301. Madde) değiştirmeyi programına aldığı ne var ki bunları hala değiştiremediği yazılmış.
‘ERDOĞAN KÖTÜ TÖKEZLEDİ’
Batı demokrasisi açısından bakılınca yargının alışılmışın dışında bir gücü olduğu da vurgulanıyor. Ayrıca bu davayla Başbakan Erdoğan’ın çok kötü tökezlediği belirtiliyor.
Ayrıca seçimlerden sonra Avrupa Birliği reformlarna devam etmemesinin hata olduğu anlatılıyor.
AKP’nin kapatılmasının ülkedeki dengeyi bozacağı ve demokrasiyi gerileteceği yapılan yorumlar arasında.
‘MUHALEFET 21. YÜZYILA HAZIR DEĞİL’
08ANKARA691 kodlu belgede şayet AKP kapatılırsa başka bir isimle tekrardan açılacağı ve yasaklanmayan üyelerin iktidara geleceği öngörüler arasında. Ayrıca AKP’nin kapatılmasının muhalefete bir yararı olmayacağı çünkü bu partilerin zayıf, bölünmüş ve 21. Yüzyıla hazır olmadıkları vurgulanıyor.
Ayrıca Gülen cemaati gibi tarikatlerin gücünün AKP’nin kapatılması durumunda daha da artabileceği ifade ediliyor.
Gözaltılar TSK'ya güveni azalttı
WikiLeaks'in yayımladığı belgelerde, 2003 – 2004 yıllarındaki darbe planlarıyla ilgili olarak yapılan 47 gözaltının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ve hükümete güveni arttırırken Türk Silahlı Kuvvetlere duyulan güveni azalttığı yazılıyor.
2003 – 2004 yıllarındaki darbe planlarıyla ilgili olarak 22 Şubat’ta polisin 47 emekli ve muazzaf subayı gözaltına almasından bahsedilirken olayla ilgili TSK ya da hükümetin bir açıklama yapmadığı kaydediliyor.
Belgelerde bu tip darbe planlarının ortaya çıkmasının TSK için kötü olduğu ancak AKP’nin işine yaradığı, TSK’nın sessiz kalmasının da ya dönemin komutanlarının gerçek bir demokrasi istedikleri ya da AKP’nin ilk adımı atması için bekledikleri yolunda yorumlanıyor.
Yorumlar bölümünde ise darbe planlarıyla ilgili “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” sözü verilerek kimi askerlerin geçmişte bu tür planlar yapabileceği açıklanmış.
Ayrıca Başbakan Erdoğan’ın gelecek seçimlerin farkında olduğu ve tavrını da bu seçimlere göre sergilediği yapılan yorumlar arasında.
Ordunun Gülen cemaatinin subaylar arasında sızmasından endişe ettiğine de değiniliyor ve bir Türk gazetecinin Amerikalı diplomatlara aktardığı bilgilere yer veriliyor. İsmi açıklanmayan Türk gazeteci Amerikalı diplomatlara, ordunun İslamcıları belirlemek için uyguladığı taktikleri şöyle anlatmış: Subayların çöplerini kontrol eden askeri müfettişler var. İçinde içki şişesi olmayan çöpleri tespit ediyorlar. Bazen da askeri liderler eşleriyle birlikte, ordu tesislerinde havuz başında düzenlenen partilere davet ediliyor. Bu partilere katılanların mayo giymesi bekleniyor. Dindar oldukları için gitmeyi reddeden kadınlar, kocalarının kariyerini tehlikeye atıyor.
Washington'dan sonra en çok belge Ankara'dan çıktı
Wikileaks'in yayınladığı belgeler arasında Washington'dan sonra en çok Ankara kaynaklı belgeler bulunuyor.
Washington'daki ABD Dışişleri Bakanlığı ise 8 bin 17 belgeye kaynaklık ederken, Ankara 7 bin 918 belgeye kaynaklık ediyor.
Birçok belgeye kaynaklık eden diğer bazı başkentler ise şöyle sıralanıyor:
Bağdat: 6 bin 677
Amman: 4 bin 312
Tel Aviv: 3 bin 194
Kabil: 2 bin 961
Beyrut: 2 bin 368
Wikileaks ABD'nin şiddetle yaymlamamasını istediği belgeler, 2004 yılından içinde bulunduğumuz yılın Mart ayına kadar yapılan 250 bin adet gizlilik niteliği taşıyan diplomatik yazışmalardan oluşuyor.
Belgelerde Amerikalı diplomatlar bir ortak olarak Türkiye'nin güvenilirliğine ilişkin şüphelerini dile getirirken ve bu kapsamda Başbakan Erdoğan ve danışmanlarına yönelik olumsuz ifadeler yer alıyor.Türkiye'nin gelecekte İslam devleti olma yolunda ilerlediği ve Avrupa Birliği'ne üye olamayacağı yönündeki görüşler de belgelerde yer alıyor. Milliyet gazetesinde yer alan haber şöyle:
Wikileaks, internet sitesinin uğradığı saldırı nedeniyle belgelerin İngiliz Guardian, ABD'li New York Times, Alman Der Spiegel, İspanyol El Pais ve Fransız Le Monde tarafından yayınlandığını duyurdu.
Guardian'ın internet sitesine koyduğu belgelerde Türkiye ile ilgili de çok sayıda bilgi yer alıyor. Bunlar arasında İsrail'in Türkiye'nin uyguladığı politikalardan duyduğu rahatsızlığı ABD'ye iletmesi yer alıyor.
Ayrıca, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev'in de Türkiye'nin bir enerji merkezi olmaması için Rusya ile gaz anlaşması yaptıklarını söylediği de belirtiliyor. Belgeler arasında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nun ABD'li yetkililerle yaptığı görüşmelerin tutanakları da bulunuyor.
Elde edilen belgeler arasında Ankara'dan gönderilenler sayı olarak en üst sıralarda yer alıyor. Guardian'ın sitesine göre, Wikileaks, Ankara'dan Washington'a gönderilen 7 bin 918 belgeyi ele geçirdi.
Belgelerin Türkiye ile ilgili bölümlerinin detayları:
31 Ağustos 2007 tarihli bir belgede, aynı yılın 17 Ağustos günü İsrail gizli servisi Mossad'ın Başkanı Meir Dagan ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Burns arasında yapılan toplantının tutanağı görülüyor.
Toplantıda iki yetkilinin Ortadoğu'daki son durumu ele aldıkları ve özellikle İran konusunun üzerinde durdukları ortaya çıktı.
'İslamcılar ivme kazanıyor'
Tutanağa göre, Dagan, Burns'e Türkiye'ye baktığı zaman ülkedeki İslamcıların giderek ivme kazandıklarını gördüğünü söyledi.
Belgede, "Dagan burada sorulması gereken esas sorunun kendisini Türkiye'nin laik kimliğinin savunucusu olan ordunun bu duruma daha ne kadar sessiz kalacağı olduğunu ifade etti" denildi.
Yine aynı belgeye göre, İran'la ilgili olarak Dagan, güç kullanarak rejim değişikliğine gidilmesi için daha fazlasının yapılması gerektiği yönündeki görüşünü dile getirdi.
25 Şubat 2010 tarihli Azerbaycan ile ilgili bir başka belgede de Türkiye'nin bahsi geçiyor. Belgede, Azerbaycan Devlet Başkan İlham Aliyev'in ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Bill Burns ile yaptığı görüşmenin detayları yer alıyor.
Belgede, Aliyev'in Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ile Başbakan Vladimir Putin arasındaki ilişkiyi tanımlarken "kaba bir sokak ağzını" kullandığı belirtildi.
Aliyev'in Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşma süreci ve Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili görüşlerini dile getirirken de aynı üsluba başvurduğu ifade edildi.
Belgede, "Aliyev, Burns'e 24 Nisan'ın Dağlık Karabağ sürecinin yanı sıra Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin üzerinde 'Demokles'in Kılıcı' gibi sallandığını söyledi" denildi.
Aliyev'in ayrıca Türk-Ermeni normalleşme sürecinin Dağlık Karabağ konusunda ilerleme kaydedilmesi için Nisan ayından sonra ele alınması önerisi yaptığı da vurgulandı. Aliyev, ayrıca Karabağ konusunda daha da esneklik göstereceklerini söyledi ancak ABD'den Ermenistan üzerindeki baskıyı artırmasını istedi.
Belgede Aliyev'in Putin ile Medvedev arasında bir çekişme olduğunu hissettiğini söylediği de yer alırken, "Aliyev, (kaba bir sokak ağzı kullanarak) Azericede bir deyim vardır: İki kelle bir tencerede pişmez" denildi.
Görüşmede Burns, ABD'nin Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin Erivan'ın Dağlık Karabağ konusunda daha esnek hareket etmesini sağlayacak siyasi bir zemin yaratacağını düşündüğünü söyledi.
Aliyev, İran'la ilişkilerini "gergin ve istikrarsız" olarak tanımladı. Azeri lider ayrıca, İran'ın Azerbaycan'a yönelik siyasi provokasyonlarının sürdüğünü de ifade etti.
'NABUCCO'YA İHTİYACINIZ VAR MI?'
Toplantıda enerji konusu da ele alındı. Aliyev Türkiye'nin "yapıcı bir tutum" sergilemesi durumunda gaz geçiş anlaşmasının yapılabileceğini de ifade etti. Aliyev'in bahsettiği anlaşma Haziran ayında imzalandı.
Belgede, "Aliyev, Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın kısa bir süre önce Azerbaycan devlet petrol şirketinin başkanına 'Neden Rusya ile ilişkilerinizi bozuyorsunuz ki? Nabucco'ya gerçekten ihtiyacınız var mı?' dediğini de söyledi" denildi.
'TÜRKİYE'NİN ENERJİ MERKEZİ OLMASINI İSTEMEDİK'
Aynı belgede dikkat çeken bir diğer nokta da Aliyev'in ABD'li yetkiliye Rusya'ya gaz satma anlaşmasının detaylarını aktarması oldu. Belgeye göre Aliyev, bu anlaşmanın "Türk dostlarımıza" doğalgaz dağıtım merkezi yaratmasına izin verilmeyeceğini göstermek için yapıldığını ifade etti.
Belgede, Aliyev, Erdoğan hükümetinden "haz etmediğini" de söyledi.
'Ankara'nın arabuluculuk çalışmaları mantıklı değil'
17 Kasım 2009 tarihinde Ankara'da yapılan ve dönemin ABD Büyükelçisi James Jeffrey tarafından gizli belge statüsünde gönderilen tutanakta, Philip Gordon ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu arasında yapılan ve İran'ın nükleer programını konu edinen bir görüşmenin detayları yer alıyor.
12 Kasım'da yapılan ve 40 dakika süren görüşmede Gordon, Davutoğlu'nu Ankara'nın arabuluculuk çabalarının faydalı ya da mantıklı olmadığına ve İranlılara ciddi müzakerelere başlamadan zamanla oynama şansı verdiğine ikna etmeye çalıştı.
Davutoğlu İran hükümetinin kamu önündeki tavrını bir kez daha dile getirirken, "İranlıların P5+1in önerilerine prensipte evet dediğini ancak kamuoyunun algısını düzeltmek zorunda olduğunu" aktardı. İran'ın nükleer silah sahibi olması durumunda yaşanabileceklerle ilgili olarak Davutoğlu Türkiye'nin "elbette" bu riskin farkında olduğunu, tam da bu sebepten İranlılarla bu kadar yakından çalıştıklarını söyledi.
Gordon, Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarının Türkiye'nin meseleyi nasıl gördüğüyle ilgili soru işaretleri yarattığını söyleyince Davutoğlu bunun farkında olduğunu ancak Guardian'ın son röpotajında Erdoğan'ın söylediklerini doğrudan aktarmadğını belirtti. Davutoğlu, "Sadece Tükiye İran'la açık ve eleştirel bir dille konuşabilir, çünkü Ankara kamuoyu önünde dostluk mesajları vermektedir" dedi.
Gordon, Ankara'dan yaptırımların dikkate alınmaması durumunda olabileceklerle ilgili güçlü bir mesaj vermesini istedi. Davutoğlu ise Erdoğan'ın Tahran ziyaretinde bu mesajı zaten verdiğini belirtti. Türkiye'nin dış politikasının bölgeye bir "adalet duygusu" ve "vizyon duygusu" verdiğini, İran'a ve Suudilere bir alternatif olduğunu ve "bölgede İran etkisini sınırlandırdığını" söyledi.
25 Şubat 2010 tarihli bir başka tutanak ise 18 Şubat tarihinde William Burns'le Feridun Sinirlioğlu arasında yine Ankara'da yapılan bir görüşmenin içeriğiyle ilgili. Toplantıda İran'dan Ermenistan protokollerine, PKK'dan Kıbrıs görüşmelerine ve füze savunma sistemine kadar birçok konuda değerlendirmeler var.
İran: Sinirlioğlu Ankara'nın resmi tavrını yinelerken askeri operasyonun Türkiye'ye zarar vereceğini, yaptırımların ise İran halkının kenetlenmesine yol açarak muhalefete zarar vereceğini söyledi. Sinirlioğlu bölge ülkelerinin İran'ı bir tehdit olarak gördüğünü belirterek, "Şam'da bile alarm zilleri çalıyor" dedi.
Ermenistan: Sinirlioğlu protokollerin onay süreciyle Minsk süreci arasında eşzamanlılık istedi. Kongre'nin "soykırım" tasarısını kabulünün onay sürecindeki hesapları çıkmaza sokacağını söyleyen Sinirlioğlu, "Aliyev'in kabul edeceği bir şey olursa biz de ilerleyebiliriz" dedi. Sinirlioğlu, gaz anlaşmasıyla ilgili olarak da "Bize güvenmiyor" dedi.
Irak: Ankara Başbakan Maliki'den memnuniyetsizliğini dile getirerek, "kontrolden çıkma"ya eğilimli olduğu korkusunu ifade etti. İran'ın bölgede kontrol sağlama çabalarını eleştiren Sinirlioğlu Suudi Arabistan'ın da bölgedeki partilere para verdiğini söyledi.
7 Mart seçimlerinden sonra Irak'ın gaz alanlarının Türkiye'yle bağlanması için girişim başlatacaklarını anlatan Sinirlioğlu İran'ın boru hattına muhalif olduğunu savundu. İkinci bir botu hattı fikrini ortaya atan Sinirlioğlu bunun barışa da katkı yapacağını belirtti.
Odierno'nun ziyaretini öven Sinirlioğlu terörist PKK'ya karşı Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'yle belirledikleri hareket planının daha fazla işbirliği getireceğini umduklarını vurguladı.
İsrail: Burns'un gerginliğe temas etmesi üzerine Sinirlioğlu sorunun "iki taraflı değil genel" olduğunu söyledi ve bölgenin rahatsızlığını barış sürecindeki tıkanmaya bağladı.
Askeri işbirliği, ticaret gibi alanlarda ilişkilerin sürdüğünü turizmde ciddi gerirleme yaşandığını belirtti. Burns Türkiye'nin aracılığıyla yapılabilecek yakınlaşma görüşmelerinin barış sürecine önemli katkı yapacağını söyledi.
Suriye: Sinirlioğlu Türkiye'nin diplomatik çabalarının Suriye'yi İran'ın yörüngesinden çıkarmaya başladığını söyledi. "Çıkarları ayrılıyor" dedi. İsrail'in Türkiye'yi görüşmelerde arabulucu kabul etmesi durumunda, Sinirlioğlu, İran'ın daha da yalnızlaşacağını belirtti.
AB, Kıbrıs, Yunanistan: Sinirlioğlu, Sarkozy'nin Türkiye'nin üyeliğine muhalefetinin Hıristiyan Avrupa'yla Müslüman dünyası arasındaki kültürel ayrımı derinleştirdiğini söyledi.
Sinirlioğlu Papandreu'nun Erdoğan'a yazdığı mektubun üzerine Türkiye ile Yunanistan arasında yeni görüşmelerin başlayacağını söyledi.
Görüşmede ayrıca Afganistan, Pakistan, Hindistan, Bosna konuları konuşuldu.
İkili Avrupa ilişkileri ve NATO: Türkiye'nin Sarkozy'den memnuniyetsizliğini yineleyen Sinirlioğlu Belçika ve Danimarka'nın PKK'ya yakın örgütleri baskı altına almaktaki gönülsüzlüğünden şikayet etti. Türkiye'den bir ismin NATO Genel Sekreter Yardımcısı olması yönünde ABD Başkanı'nın sözünü hatırlatan Sinirlioğlu, onun yerine çok hak etmeyen bir Alman'ın seçildiğini söyledi ve "Rasmussen'le Merkel arasında bir anlaşmadan şüpheleniyoruz" dedi. Sinirlioğlu," Sİze güvendik de Rasmussen'in seçilmesine izin verdik" dedi.
Savunma kalkanı: Sinirlioğlu projeyle ilgili Rusya'nın tepkisini sordu, Burns Rusların çok daha rahat olduğunu ve önce ikili sonra Rusya-NATO arasında görüşmeler yapmayı beklediklerini söyledi. Sinirlioğlu Erdoğan'ın Gates'le yaptığı görüşmede dile getirdiği İran tehdidinin öne çıkarılmaması talebini yineledi.
16 Eylül 2009 tarihli bir başka belgede de ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Gordon'un Fransa temasları yer alıyor.
Gordon, Paris'te Fransa Cumhurbaşkanlığı'nın Dış Politika Danışmanı Jean-David Levitte ile de biraraya geldi. Belgeye göre, yapılan görüşmenin ana gündem maddelerinden birisini Türkiye'nin AB üyeliği oluşturdu.
Levitte görüşmede, Fransa'nın Türkiye ile AB arasında bir "imtiyazlı ortaklık" kurulması yönündeki tutumunu değiştirmediğini söyledi.
Gordon da Türkiye'nin bir ikilemde kaldığını, bir yandan reformları gerçekleştirmek isterken diğer yandan halkın AB'ye olan inancının azaldığını belirtti.
Belgede, "Levitte, Türkiye'nin üyeliği konusundaki yaşanabilecek en kötü senaryonun Türkiye'nin müzakere başlıklarını tamamlaması ama düzenlenecek referandumda Fransız halkının Türkiye'yi reddetmesi olacağını ifade etti" denildi. Levitte ayrıca bütün sorunlara rağmen Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin "Türkiye'nin bir dostu" olduğunu ifade ettiği vurgulandı.
8 Şubat 2010 tarihli bir belgede, İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini'nin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Gates ile yaptığı görüşmenin tutanağı yer alıyor.
Görüşmede, Frattini'nin Ankara'nın hem Avrupa hem de İran'a yüzünü çevirdiği "çifte oyunundan" dolayı duyduğu öfkeyi dile getirdiği belirtildi.
Wikileaks'a göre Frattini Türkiye için "Avrupa ve İran arasında ikili oyun oynuyor" dedi
Wikileaks tarafından yayınlanmaya başlanan ABD'nin dişişlerine dayalı belgeleri arasında İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin "Putin'in sözcüsü" olduğu, Dışişleri Bakanı Franco Frattini'nin de Türkiye'nın Avrupa ve İran arasında ikili oyun oynadığını belirttiği iddia edildi.
İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini ve ABD Savunma Bakanı Robert Gates arasında yapılan görüşmede, Frattini'nin Gates'e, Türkiye'nin Avrupa ve İran arasında ikili oyun oynadığını ifade ederek bu durumdan yakındığı iddia edildi. Görüşmenin ardından ABD'nin Roma Büyükelçiliği tarafından 8 Şubat 2010'da Washington'a gönderilen teleks mesajında, “Frattini özel olarak, Türkiye'nin Avrupa ve İran arasında gerçekleştirdiği ikili oyun hakkında, tatminsizliğini dile getirdi" ifadesinin yeraldığı belirtildi. Mesajda ayrıca, "Frattini'ye göre Çin ve Hindistan, halkı tehlikeye atmadan İran yönetimininin yönünü etkileyebililecek kritik ülkeler" ve "Frattini, Sudi Arabistan, Türkiye, Brezilya, Venezüella ve Mısır'ın resmi olarak İran'la masaya oturabileceğini bildirdi" ifadelerinin yeraldığı belirtildi.
Bu arada yine ABD'nin Roma Büyükelçiği tarafından hazırlanan belgelerden birinde, “Berlusconi ve Putin arasındaki ilişki olağanüstü sıkı. Enerji alanında karşılıklı çok cömert anlaşmalarda bulunuyorlar. Bu arada karşılıklı olarak çok cömert hediyeler veriyorlar" ifadesi kullanılırken bir başka belgede ise, "Berlusconi, Putin'in Avrupa'daki sözcüsü gibi görünüyor" tanımlamasına yer verildiği dile getirildi.
Türkiye AB’de kısır döngüde
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon, 16 Eylül 2009 günü Paris’i ziyaret etti. Burada Cumhurbaşkanlığının diplomasi danışmanı Jean-David Levitte ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin AB üyeliği de gündeme geldi. Jean-David Levitte, Gordon’a Fransa’nın Türkiye’ye üyelik yerine “imtiyazlı ortaklık verilmesi” gerektiği yönündeki görüşlerinin değişmediğini söyledi. Fransa’nın üyelik garantisi veren başlıklar dışında müzakereleri engellemediğini, diğer başlıkların açılamamasına ise Türkiye’nin Kıbrıs işgalinin neden olduğunu söyledi. Gordon Türkiye’nin AB üyeliği konusunda kısır döngüye girdiğini söyledi. Türklerin üye olamayacaklarını düşündükleri için reformları yapmadıklarını, reform yapmadıkları için de müzakerelerde yol alamadıklarını belirtti.
‘En kötüsü referandum olur’
Paris’in Türklerin kendileri için en iyi rolün Avrupa’ya demir atmak değil, Avrupa ve Asya arasında köprü olmak olduğunu anlayacaklarını umduğunun altını çizdi. Levitte en kötü senaryonun Türkiye’nin üyelik şartlarını tamamlayarak müzakereleri kapatması ve konunu Fransa’da referanduma sunulduktan sonra reddedilmesi olacağını söyledi. Levitte Sarkozy’nin Türkiye’nin dostu olduğunu ve ülkeyi en az 10 kez ziyaret ettiğini söyledi.