T24 - Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün veto ettiği şike yasasının ardından Metris Cezaevi'nde tutuklu bulunan spor adamları arasında kavga çıktığını iddia etti. Baransu, "Şekip Mostoroğlu ve İlhan Ekşioğlu’nun, tutuklu sanıklardan Emre Koçak’ı dövdüğü bilgisi avukatlara ulaştı" dedi.
Mehmet Baransu'nun Taraf'ta "Metris'te kavga çıktı" başlığıyla yayımlanan (5 Aralık 2011) yazısı şöyle:
Türkiye 3 temmuzdan beri mafya ve paranın esir aldığı futbolu, çirkinlikleri, “kirli ve karanlık” dünyaları, “spor yorumcusu, yazar” adı altında bu kirli dünyalara sahip çıkanları, arkası yarın tadında izliyor. Yöneticisiyle, futbolcusuyla, teknik direktörüyle, Federasyon’uyla, medyasıyla dünyaları kirli. Aralarında birkaç namuslu dışında, temiz bulmak zor. Kirlilik içinde yaşamayı seviyorlar. Varlık nedenleri, yaşam kaynakları bu. Oradan kazandıklarıyla “kirli” bir hayat sürüyorlar. Sözde “duayenler”, Şansallar, Rıdvanlar ve ötekiler, ortalıkta yoklar. Ancak kirlilikle mücadele edenleri de kıyasıya eleştiriyorlar!
Bu dünya kirli, bir o kadar da “güçlü”. Meclis’te biraraya gelemeyen dört partiyi, bir gecede aynı masa etrafında topladılar. Yasayı jet hızıyla Meclis’ten geçirtip, kirliliğin devamına karar verdiler. Neyse ki toplum henüz futbol ve Meclis kadar kirli değil de “kirli düzenlemeye” tepkiler çığ gibi geldi. Ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, düzenlemeyi veto etmek zorunda kaldı. Vetoyla şok yaşadılar.
Bu şok Metris’i karıştırdı. Sinirlerin gergin olduğu o şok ânında, soruşturmada Aziz Yıldırım’ın “ara elemanları” olduğu ortaya çıkan Şekip Mostoroğlu ve İlhan Ekşioğlu’nun, tutuklu sanıklardan Emre Koçak’ı dövdüğü bilgisi avukatlara ulaştı. Gerekçe ilginçti. Koçak’ın babasının vetoda etkili olduğu düşünülüyordu. Mostoroğlu’nun sinirinden Sami Dinç de nasibini almıştı. Veto üzerine yaşanan tartışmada kavga çıkmış, olay büyümeden önlenmişti.
Aziz Yıldırım’ın koğuşunda ise aynı saatlerde küfürler havada uçuşuyordu. Yıldırım’ın ağzından eksik etmediği bir küfürden, önce Cumhurbaşkanı ardından da Savcı Mehmet Berk nasibini aldı. Ardından da şekeri ve tansiyonu yükselen Başkan Yıldırım, revire kaldırıldı.
Şike ve teşvik net!
Futbolda şike iddianamesinin mahkeme tarafından kabul edilmesinden sonra, gözler Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na çevrilecek. En dikkat edilmesi gerekli birim PFDK. Neden mi?
Çünkü, yargılamanın yapılacağı, kararların verileceği merci. Fenerbahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu’nun , “gazeteci” Tahir Kum ile yaptığı telefon görüşmesinde, “Tahkim Kurulu 6-1, Disiplin Kurulu da 4-3 bizde” dediği kurul. PFDK üyelerinden Fesih Delidere de o isimlerden biri. Mostoroğlu’nun seçtirdiği kişi. Delidere ismi Federasyon’da büyük tartışma nedeni olmuş durumda. Bu isimlerin kendilerini seçtirenleri nasıl yargılayacakları konuşuluyor şu sıralar Federasyon’da. Tarafsız bir yargılama için bu isimlerin o kuruldan uzaklaştırılmaları şart.
Öneki gün Futbol Federasyonu’nda görevli bir yetkili ve Etik Kurulu’ndan bir isimle süreci konuştuk. Anlattıkları ilginçti. Etik Kurulu savcılığın gönderdiği dosyada Fenerbahçe’nin 20’ye yakın maçını incelemiş. “Bazı maçlarda şike ve teşvik yapıldığı netleşmiş.” Raporda bu maçlar tek tek yer almış. Görüştüğüm isimlere göre, Fenerbahçe, ikinci yarının ilk maçıyla birlikte şike ve teşvik girişimine başlamış. Ardından da raporda da belirttikleri net olan bazı maçlar gelmiş.
Etik Kurulu’nun hazırladığı rapor 33 sayfa. Ses kayıtları ve eklerle birlikte rapor 150 sayfa. Federasyon’a sunulan raporda altı-yedi maçta şike ve teşvik yapıldığı kesinleşmiş. Federasyon Başkanı’nın basın toplantısında yanlışlıkla rapordan okuduğu bölümlerden daha ağır olanlar var.
Görüştüğüm isimlere Etik Kurulu’nun bu raporuna rağmen, kulüplerin neden küme düşürülmediğini sordum. Cevap olarak Ali Koç ve Nihat Özdemir’in Federasyon’a ziyaretlerini gösterdiler. Dediklerine göre, Koç da Özdemir de bu görüşmelerde kulüplerinin futbol dışı bazı uygulamalar yaptıklarını itiraf etmişler. Kulübün zarar görmemesi için zaman istenmiş ve Federasyon da küme düşürmeyerek, gerekli zamanı vermiş.
Etik Kurulu raporuna göre, Trabzonspor’la ilgili herhangi bir şike-teşvik bulgusuna rastlanmamış. Fenerbahçe’yle ilgili klasörler dolusu belge kurula gelirken, Trabzonspor’la ilgili küçük bir dosya gönderilmiş. O dosyada da teşvik ve şikeye rastlanmamış. Savcılığın elinde başka bir belge olup olmadığını da iddianamenin kabul edilmesiyle göreceğiz. Görüştüğüm isimler aynı durumun, Mersin İdmanyurdu için de geçerli olduğunu söylediler.
Kulüp başkanının, Ordusporlu bir yöneticiyle yaptığı telefon görüşmesi savcılıktan kendilerine gönderilmiş ve bu görüşmede suç unsuru bulamamışlar. Etik Kurulu’nda görevli isim, Tayfur Havutçu ve Ahmet Ateş’in durumuyla ilgili olumlu konuşurken, Serdar Adalı için aynı cümleleri kullanmıyor.
Her iki isimle yaptığım görüşmede en uzun bölümü Göksel Gümüşdağ aldı. Gümüşdağ’ın olayların içinde olduğunu söylüyorlar. Gerekçe olarak da bazı futbolcuların eşleri ve kız arkadaşlarıyla yaptıkları ses kayıtlarını gösteriyorlar. Onlara göre Gümüşdağ, Fenerbahçe maçında şüpheli konuma düştü ve savcı suçlamasında haklı. Bu ses kayıtları da iddianameyle birlikte ortaya çıkacak.