Yemek ve şarap eleştirmeni Vedat Milör, Hürriyet gazetesindeki yazısında, Türkiye’deki tatil beldelerindeki fiyatlarla Avrupa’yı kıyasladı. İspanya’nın Asturias bölgesinde çok konforlu bir butik otelde kahvaltı da dahil 5 günlük konaklamaya 373 Euro ödediğini belirten Milör, Bodrum’da bir butik otelde, kendisine özel fiyat veren bir butik otelde günlük 750 Euro istendiğini söyledi.
Fiyatların gücünü aştığını belirten Milör, “Bizde ekonomistlerin ‘perverse incentives’ (ters teşvik sistemi) diyeceği garip bir durum var. Düzgün ve donanımlı bireyler altta kalıyor ve canları çıkıyor, zorbalık ve kabalık prim görüyor.” ifadelerini kullandı.
Milör’ün bugün (5 Haziran 2016) yayımlanan “Güneyde bir ton para dökeceğime Avrupa'ya giderim!” başlıklı yazısı şöyle:
Yazın Akdeniz ya da Ege tatili planlıyor musunuz? Datça, Fethiye, Bodrum, Gümüşlük, Alaçatı, Marmaris, Çeşme, Kaş ya da Kalkan...
Hepsi ayrı açıdan güzel.
Bodrum’da Orfoz belki de ülkedeki uluslararası standarttaki tek kabuklu deniz ürünü bulunabilen yer. Alaçatı’da Agrilia, Alancha ve Asma Yaprağı sevdiğim lokantalar. Leyla Tabrizi, kız kardeşi Sara ve Aktuğ Birinci bu sene Su’dan’da perşembe-pazar arası akşam yemeği sunacaklarmış. Gerçekten merak ediyorum.
***
Ama merakım kursağımda kalacak. Haziran-eylül arası buralara gitmeyi düşünmüyorum. Fiyatlar benim gücümü aşıyor.
Özellikle adam gibi havalandırması olan oteller çok pahalı. Bir-iki hafta içinde yazacağım İspanya’nın kuzeyinde Asturias bölgesinde çok konforlu ve kaplama değil gerçek taş ve altı odalı bir butik otelde, beş gün kalıp, iyi kahvaltı dahil 373 euro ödedik. Günlüğü 75 euro.
Bodrum-Torba’da geçen yaz bana tavsiye edilen bir butik oteli aradım. Bana özel fiyat: Günlüğü 750 euro!
Sadece otel değil. İtalya-İspanya-Fransa’yı iyi biliyorum. Özellikle ilk ikisinde çok daha kaliteli ve taze ürünlerden yapılan çok daha iyi ve çeşitli yemekleri çok daha ucuza buluyorum.
Ayrıca kazıklama olayı yok. Samimi güleryüz ve iyi niyet var.
Etrafta kaba ve hoyrat davranışlar da görmüyorum. İnsana, çok parası veya politik gücü olmasa da saygı var.
Bizde ekonomistlerin ‘perverse incentives’ (ters teşvik sistemi) diyeceği garip bir durum var. Düzgün ve donanımlı bireyler altta kalıyor ve canları çıkıyor, zorbalık ve kabalık prim görüyor. Kıskançlık, haset, gaddarlık ve belaltı vurma özellikle son yıllarda geçer akçe olmuş durumda. Bir de şarap olayı var. Yaşamımın bu aşamasında iyi yemekten, onlara uyumlu şarap olmazsa az keyif alıyorum. Bizde aradığım şaraplar yok gibi. Olsa da ateş pahası ve yurtdışında fiyatları bildiğim için moralim bozuluyor.
Son zamanlarda gelen okuyucu mesajları da vatandaşlarımızın düşünce ve beklentilerinin, şarap belki onlar için bu kadar önemli olmasa bile, benzer doğrultuda olduğunu gösteriyor.
**
Örneğin Doruk Kösem Bey. San Sebastian’a Barselona’dan 40 Euro’ya uçmuş ve şöyle diyor: “Dediğiniz tüm mekanlara gittim. Borda Berri, Bar Zerruko, La Cuchara de San Telmo... Ahtapot, dana yanağı gibi spesiyaliteleri denedim.
“Sonuç: Kelimelerle tarif edemiyorum. Gerçekten yok böyle bir şey.”
“Size kaldığım pansiyondan bunları yazarken La Vina’nın açılmasını bekliyor, lokallerin tavsiye ettiği cheesecake’i düşlüyor, bir taraftan da bana San Sebastian’a gelme fırsatı verdiği için Allah’a şükrediyorum…”
Kendisini tanıdığım ve eğitmen olan Selçuk Ünalan Bey ise bir AB projesi nedeniyle benim 1991’den beri gitmediğim Prag’a gitmiş ve şöyle demiş: “Prag’da İsviçre peyniri satan bir arkadaşımla buluştum.
İlk önce harika bir peynir dükkânı bizi karşıladı. Peynirlere gelince; bazıları hariç (raclette) çoğunun çiğ sütten yapıldığını öğrendim.
“Sizin de belirttiğiniz gibi tuz oranı çok az, hatta yok diyebilirim. Tattığımız peynirler en az altı aylıktı. Bu peynirleri tattığımda bugüne kadar peynir adına Türkiye’de ne yediğimi sorguladım. “İçlerinde en sevdiğimiz ve aromatik olanı L’etivaz oldu.”
Daha ucuz, daha kaliteli ve sağlıklı yemek, elbette ki yaşam kalitesini arttırıyor. Batı’da eğitim ve sağlık gibi, iyi yemek ve içki, kazanılmış hak muamelesi görüyor. Paylaşım ve dayanışma gastronomik kültürün ortak paydaları.
***
Biyodinamik tarım, küçük ve artizanal üreticiler öne çıkıyor ve saygı görüyor.
Orta gelir düzeyindeki geniş kesimin yaşam kalitesiyle demokrasinin sağlam temellere oturması arasında yakın ilişki olduğu gerçek. Asturias’tan yeni döndüm. Haziran planlarım şunlar: Fransa’da Paris, Perigord, Alsace-Lorraine. İspanya’da San Sebastian. Almanya’da Mosel. Kısmet olursa bir-iki Yunan adasına da gitmek istiyoruz hanımla.Güneyde
Gezdiklerimi, gördüklerimi ve yiyip içtiklerimi sizinle paylaşacağım.
Ordu ve Giresun’u keşfettim
“Peki kardeşim, güneye inmeyeceksin ama İstanbul dışı olsa nereye gidersin” diye sorabilirsiniz. Yaz sıcağında Karadeniz derim.
Her yeri ve insanı güzel Karadeniz’in ama Ordu ve Giresun’u yeni keşfettim.
Doğal güzellik, iyi yemek ve tatlı hatıralar.
Haftaya anlatacağım.