Cumhuriyet yazarı Özgür Mumcu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncülüğünde, partinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması sonrası başlatılan "adalet yürüyüşü"nün son gününde Maltepe Meydanı'nda yapılan "adalet mitingi" ile ilgili olarak İstanbul Valiliği'nden yapılan açıklamayı eleştirdi. "Toplanan kitlenin görkemi iktidar çevrelerini öylesine rahatsız etmiş ki İstanbul Valiliği gecenin bir yarısı açıklama yaptı. Daha önce Sayın Erdoğan’ın 2 milyon kişilik olduğunu söylediği Maltepe Meydanı’nda hepi topu 175.000 kişi olduğunu belirtti" hatırlatmasında bulunan Mumcu, "Şayet İstanbul Valiliği’nin açıklaması doğruysa Türkiye’de bir mitingde en fazla 175.000 kişi toplanabiliyor demektir. Haliyle bu, Sayın Erdoğan’ın gurur duyduğu dev mitingleri için de geçerli" diye yazdı.
Özgür Mumcu'nun "Devlet meselesi" başlığıyla yayımlanan (12 Temmuz 2017) yazısı şöyle:
Adalet Yürüyüşü, Türkiye tarihinin en büyük mitinglerinden biriyle tamamlandı. Az miting takip etmedim. Böylesine bir kalabalığa hiçbirinde rastlamamıştım. Hem de bu mitinge devlet desteği yoktu, otobüsler miting alanının kapısına kadar servis yapmıyordu, toplu taşıma araçları bedava değildi, Adalet Yürüyüşü’nü destekleyenler iktidar tarafından terörist diye damgalanıyordu, Ankara’daki Barış Mitingi’ndeki katliam akıllardaydı, tehditler havada uçuşuyordu.
Bu şartlarda düzenlendi miting. Toplanan kitlenin görkemi iktidar çevrelerini öylesine rahatsız etmiş ki İstanbul Valiliği gecenin bir yarısı açıklama yaptı. Daha önce Sayın Erdoğan’ın 2 milyon kişilik olduğunu söylediği Maltepe Meydanı’nda hepi topu 175.000 kişi olduğunu belirtti. Kaç kişi olduğunu tespit etmem mümkün değil. Ancak tek bildiğim daha fazla sayıda insanın toplanamayacağı çünkü yer yoktu. Maltepe’de bir mitingde bundan fazla insanın bir araya gelmesi fiziken mümkün değil. Tekrar edelim, meydanda ve çevresinde ayakta duracak yer kalmamıştı. Şayet İstanbul Valiliği’nin açıklaması doğruysa Türkiye’de bir mitingde en fazla 175.000 kişi toplanabiliyor demektir. Haliyle bu, Sayın Erdoğan’ın gurur duyduğu dev mitingleri için de geçerli.
Sayı tartışması önemsiz değil. İktidar, milleti sadece kendisinin temsil ettiği söyleminin sarsılmasını istemiyor. Ancak iktidarın uygulamalarına karşı yan yana gelen kitlelerin büyüklüğü bu söylemi temelinden sarsmakta. Bu da valiliği böylesine sarsak açıklamalar yapmaya, iktidar yanlısı kalemleri matematiğin sınırlarında bir John Nash gibi raks ederek şuur kaybına uğramaya itti.
Neticede referandumda Erdoğan’ın teklifine hayır demiş bir şehirde Türkiye tarihinin muhtemelen en büyük mitingi düzenlendi.
Yargının iktidara bağlanmasına, keyfi tutuklamalara, talimatla verilen şipşak cezalara, toplu cezalandırma niteliği taşıyan ihraçlara karşı düzenlenen bu mitingin sabahında aralarında arkadaşımız Koray Çalışkan’ın da bulunduğu onlarca akademisyen gözaltına alındı. Adresleri belli, defalarca yurtdışına gidip her seferinde geri dönmüş akademisyenleri davet etseniz ifade vermeye gelmeyecekler mi? Sabahın köründe Türkan Saylan’ın, İlhan Selçuk’un evine çöken cemaat polisinin uygulamalarına benzer bu baskınlar, cemaat ruhunun emniyet ve yargıya sindiğini göstermiyor mu?
Böylesine devasa bir adalet talebine cemaatvari sabah baskınlarıyla cevap vermek, iktidarın milyonların irade ve talebine dümdüzünden bir nanik çektiğinin de işareti.
Korku ve kibir el ele ilerler. Siyasette bu, milletin yarısının taleplerine hakaret etmeye kadar varır. Korku, kibir, milletin iradesine hakaret ve adaletsizlik kimse için hayırlı bir sonuç doğurmaz. Benzer tabloları yaşayıp da refaha ermiş, mutlu olmuş, kalkınmış, güçlenmiş bir devlet dahi yoktur. Bıktırma pahasına tekrar edelim. Adalet mülkün yani devletin temelidir. Adaletsizlik devletin temelini çatırdatır. İşte mitingde toplananlar aslında devlete sahip çıkanlardır. İktidar kanadında devletin bekasını düşünen bir kişi dahi yok mudur? Yok mudur milleti bölmenin, devleti çökertmenin sonuçlarını görecek bir tane bile vatansever?