Yaşam

Uzun ömürlü aşkın formülü nedir?

Aşkın Matematiği adlı kitabının yazarı Hannah Fry'a göre uzun ömürlü aşkın formülü 3 sihirli şeyde gizli..

13 Şubat 2015 20:21

Size en uygun eşi mi arıyorsunuz? İlişkiniz devam edecek mi diye merak mı ediyorsunuz? Doğru insanı nasıl bulursunuz ve elinizde nasıl tutarsınız? Bunlar, Sevgililer Günü'nde en çok sorulan soruların başında geliyor.

Aşkın Matematiği adlı kitabının yazarı Hannah Fry'a göreyse, bu soruların cevabı üç sihirli yanıtta gizli. İşte BBC Türkçe’nin derlemesiyle Fry'ın en çok merak edilen aşk sorularına yanıt olarak sunduğu formüller...

 

1) Farklılıklarınızı gururla ortaya koyun

 

İnternetteki çöpçatanlık sayfalarına üye olan herkes, 'en mükemmel fotoğraflarını' seçmekte zorluk yaşamıştır. Saçınızın mükemmel göründüğü, cildinizin parladığı ve gülümsemenizin ışık yaydığı o fotoğrafı bulmak zordur.

Ancak bununla uğraşmanıza gerek yok, çünkü güzel görünmeniz internet çöpçatanlığında ön sıralara geçeceğiniz anlamına gelmiyor.

Zira insanların sizi 'çekici bulmaması' da sizi ön sıralara taşıyabilir.

Bu taktik sezgilerinizle çelişiyor gibi görünse de, istatistiki olarak kanıtlanmış bir durum.

OkCupid adlı internet çöpçatanlık sitesini kuran matematikçi Christian Rudder, yaklaşık 10 yıldır internet sitesinin kullanıcılarından veri topluyor ve bu verileri analiz ediyor.

Sitenin yanındaki bir kısımda, profiline baktığınız insanları ne kadar çekici bulduğunuzu 1'den 5'e kadar oylayabiliyorsunuz.

Rudder ve ekibi, 'çekicilik' ve 'popülerlik' arasındaki ilişkiyi araştırmak için 5 bin kadın kullanıcının profilini inceledi.

İncelemede kadınların aldıkları çekicilik notu ile kendilerine bir ay içinde atılan mesaj sayısı karşılaştırıldı.

 

'Farklı olmak demek kendiniz olmak demek'

 

Her ne kadar çekiciliğin popülerlik açısından belirleyici olabileceği düşünülse de, sonuçlar öyle çıkmadı. Buna göre, hem en güzel hem de en çirkin olarak oylanan isimlere olan ilginin, herkesin tatlı bulduğu kişilere oranla daha yüksek olduğu anlaşıldı.

Aslında bu durumu mesaj atanların açısından ele aldığınızda, oldukça mantıklı olduğunu görüyorsunuz.

Neticede güzel bulduğunuz birini diğer herkesin de güzel bulduğunu düşünüyorsanız, bu kişiye çok fazla kişinin mesaj attığı fikrine kapılabilir ve bu rekabetin bir parçası olmaktan çekinebilirsiniz.

Öte yandan, bir kişinin alışılmadık durumu nedeniyle başka kişilerin çok da ilgisini çekmeyeceğini düşünebilir ve onunla iletişime geçmek için daha istekli olabilirsiniz.

Bu yaklaşım aslında bize ilk ipucunu veriyor. Çoğu kişi internette profil fotoğrafı seçerken kendilerini çirkin gösterecek ayrıntıları gizlemeyi tercih ediyor. Sizin yapmanız gereken ise bunun tam tersi.

Profil fotoğrafınızı seçerken bazı insanların ilgisinden mahrum kalmayı göze almalısınız. Siz orada kitlelere hitap etmiyorsunuz, dolayısıyla sıradan olmayın. Sizi farklı gösteren şeyler deneyin. Sizin için önemli insanların dikkatini çekmenin en etkili yolu bu olacaktır.

Nitekim OkCupid sitesinde geçen yıl en çok mesaj alan kişi de, makyöz Lauren Urasek oldu. Manhattan'da yaşayan Urasek, 1950'leri andıran tarzı ve belirgin dövmeleriyle dikkat çekiyor.

Dolayısıyla sizi farklı kılan şeyleri deneyin. Kafanızın kelliğini gururla gösterin. Fotoğraflarda dövmenizi veya göbeğinizi ortaya çıkarın. Çünkü aslında farklı olmak demek, bir anlamda da kendiniz olmak demek.

 

2) Harekete geçin

 

Birkaç bekar arkadaşınızla bir partiye gittiniz diyelim. Hepiniz, biriyle tanışma şansını nasıl artıracağınızı düşünüyorsunuz. Oturup, birinin sizinle konuşmasını mı beklemelisiniz yoksa kalkıp en beğendiğiniz kişiyle konuşmalı ve reddedilme riskini göze mi almalısınız?

 

Reddedilmemek için kiminle konuşmayı tercih etmelisiniz?

 

Eğer bu senaryoda eski kurallar geçerli olsaydı, ilk hamle erkeklerden gelirdi ve her erkek, şansını ilk tercih ettiği kızdan yana kullanırdı. Eğer bir kıza birden fazla erkek yaklaşırsa, reddedilen erkek ikinci tercihine doğru ilerlerdi.

Dolayısıyla kimse eşsiz kalmak istemiyorsa, sonunda herkes bir şekilde eşleşirdi.

Yalnızca bir grubun diğerlerine yaklaşması ve şansını denemesine "Gale-Shapley Algoritması" deniyor. Bu algoritmanın arkasındaki matematik ise, önemli bir sonuç doğuruyor: Diğerlerine yaklaşan grup, diğerlerine oranla çok daha iyi eşler bulabiliyor. Yerinde oturup kendisine yaklaşılmasını bekleyenler ise genellikle talip olanların avantajından mahrum kalıyor.

Aslında bu da içgüdüsel olarak nasıl davranmamız gerektiğini gösteriyor.

Kendinizi ortaya koyduğunuzda, ilk hamleyi yaptığımnızda ve listenin en üstündeki kişiden başladığınızda, sizin tercihleriniz arasından, sizi tercih eden kişiyle birlikte olabilirsiniz. Oysa yerinizde oturmayı ve insanların size yaklaşmasını beklemeyi tercih ettiğinizde ise, sizi tercih eden kişinin seçimlerine tabi oluyorsunuz.

Ne tür bir ilişki peşinde olursanız olun, belli noktalarda girişken olmak karşılığını

 

3) Tartışmaya açık olun: Sizi rahatsız eden şeyleri söyleyin

 

En uyumlu çiftler bile tartışmalar yaşar. Matematikçilere göre bir çift olarak ilişkiye devam etme şansınızı tartışmanız değil, tartışma biçiminiz belirliyor.

Psikolog John Gottman, evli çiftlerden birbirleriyle en çok çekiştikleri konuları konuşmalarını istedi ve yıllar boyunca bu görüşmeleri kaydetti.

Gotman ve ekibi, bu konuşmalar sırasında çiftlerin tansiyonlarını, cilt durumlarını, kalp atışlarını ve söyledikleri şeyleri kayıt altına aldı.

Sadece bu bilgilere dayanarak çiftlerin boşanıp boşanmayacağı konusunda tahminde bulunan ekip, tahminlerinde yüzde 90 haklı çıktı.

Araştırmada, iyi ilişkileri olan çiftlerin derinlerde birbirlerine karşı iyi hisler beslediği ve tartışmada kullandıkları dilin de bunu yansıttığı ortaya kondu.

Buna göre kendi aralarında iyi ilişkisi olan çiftler, beklenenin aksine olumsuz davranışları "Bugün çok yorgun olmalı" ya da "İşyerinde son haftalarda çok stresli günler geçirdi" gibi düşüncelerle geçiştiriyor.

Ayrılmaya yatkın çiftlerin ise olumsuz düşüncelere meyilli olduğu ve bunu dile getirirken "Sen zaten hep böylesin" ya da "İşte, bencilsin" gibi cümleler kurduğu gözlemlendi.

 

'Olumsuzluk çıtası'na dikkat!

 

Ancak içgüdüler istatistiklerin ortaya koyduğundan çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu yüzden de Gottman, matematikçi James Murray ile birlikte verileri değerlendirdi ve elde ettikleri bulguları matematiksel bir modele dönüştürdü.

Bu matematik modeline göre ilişkilerde dikkat edilmesi gereken şey, olumsuz düşünceler sarmalına yakalanmamak. Bunu yaparken özellikle 'olumsuzluk çıtasına' dikkat etmek gerekiyor. Olumsuzluk çıtası ile, bir tarafın, diğerine tahrik edici bir çıkış yaparken ne kadar olumsuz düşündüğü kast ediliyor.

Fry en iyi ilişkilerin, tarafların birbirlerine 'kendileri olması' fırsatını verdikleri ve fedakarlıkta bulundukları ilişkiler olduğunu söylüyor.

Bu nedenle de iyi geçinen çiftlerin, çoğunlukla olumsuz düşünme çıtalarının yüksek ve rahat davranan kişiler olabileceği konusunda yaygın bir kanı olduğuna dikkat çekiyor.

Ancak araştırmayı yürüten ekip, bunun tersinin de geçerli olduğunu öne sürüyor. Ekip, olumsuzluk çıtası düşük olan çiftlerin ilişkilerinin ömrünün uzun vadede, diğerlerine kıyasla daha uzun olduğunu belirtiyor. Buna sebep olarak ise bu kişilerin akıllarından geçeni konuşma konusunda cesur davranması gösteriliyor.

Bu çiftlerin sorunlarını çözmeye devam ettiği ve ilişkideki küçük aksiliklerin üstesinden geldiği, küçük meselelerin birikerek büyük bir sorun haline gelmesine izin vermedikleri ileri sürülüyor. Böylece çiftler arasındaki büyük öfke patlamaların da önlediği ifade ediliyor.

Aşkın formülü kısaca, olumlu bir iletişim, açıklık ve dürüstlük... Ey matematik, sen nelere kadirsin!