Milliyet gazetesi yazarı Güngör Uras’ın kaleme aldığı işsizlikle ilgili duygusal bir yazı internette dilden dile dolaşıyor.
Üzgünüm. İki gündür elim ayağım tutulmuş durumda. Sevdiğim bir genç işten çıkarıldı. Büyük bir grubun, önemli bir şirketinde 9 yıldır çalışıyordu. Müdür muavini idi. Bu yıl müdürlüğe yükselmeyi bekliyordu. Gelecekte grup şirketlerinden herhangi birinde üst yönetici olabilecekler arasında idi. Öğle saatlerinde çağırmışlar. ”İşler kötü. Senin bölümü kapatıyoruz. Personel müdürüne git. Çıkışını yapsın” demişler.
Ben işsizliğin ne demek olduğunu bilirim. Babam işsiz kaldığında 13 yaşında idim. Her sabah annem dua ile babamı uğurlar, akşama kadar annemle birlikte pencerenin önünde babamın eve dönüşünü beklerdik. İş buluncaya kadar yaşadıklarımızı unutamam. Karımın babası da 27 Mayıs’ta işsiz kalmış. O da işsizliğin ne demek olduğunu bilir.
Benim için ekonomi politikalarının tek bir hedefi vardır: İnsanlara iş bulmak, aş bulmak. İş imkânı yaratmayan hiçbir ekonomi politikasının başarısından söz edilemez.
Tayfaları denize atmak...
Bu kriz rüzgârında işten çıkarmalar iki farklı nedenle gerçekleşiyor: (1) Krizden doğrudan etkilenen bazı şirketler, işletmeler, üretimlerini durdurdukları için, mecburiyetden/çaresizlikten işçi çıkarıyor. (2) Kriz rüzgârından etkilenmedikleri halde bazı kuruluşlar, (a) Ya paniğe kapılarak, (b) Ya yüksek işletme giderlerini personel faturasını kısarak dengeleyeceklerini sanarak işçilerini çıkarmaya başlıyor.
Şirketlerde mavi yakalı olsun, beyaz yakalı olsun her kademedeki çalışanın işten çıkarılması üzücüdür ama kıdemli personelin, kilit personelin çıkarılması hem çıkarılanlar hem işletmeler için daha kötüdür.
İşletmeler, şirketler adam al/adam çıkar ile kurumsallaşamaz. İşletmelerde/şirketlerde bugün alınan/yarın çıkarılan personelden “kurum sadakati” beklenemez.
Çalışanların hepsi “Yarın işimi kaybedebilirim” endişesiyle işe sarılmaz. Çalışanların hepsi, “Yarın beni de işten çıkarabilirler” diyerek devamlı olarak alternatif iş imkânları arayışına itilir.
Yetişmiş personeli harcamak
Sevdiğim gencin işini kaybetmesine kendi kadar ben de şaşırdım. Çalıştığı şirketin şemsiyesi altında olduğu büyük grup, gruba dahil çok sayıdaki ve farklı sektörlerdeki şirketlere üst yönetici adayı yetiştirmek için özel bir program gerçekleştirmişti.
“Talent Pool” denilen bu programda, grubun şirketlerine gelecekte üst yönetici olacak adaylar 2 yıl süreyle eğitilmişti. Bu genç çalıştığı şirketden programa katılmak üzere seçilen tek çalışan idi.
Uzun hikâyeden sonra, gelelim belli konuda ihtisaslaşan, belli bir şirket ve grupla bütünleşen, mesleki hayatının geleceğini aynı şirkette sürdürmek üzere hayatını ayarlayan bir beyaz yakalı gencin işsiz kalmasının sonuçlarına.
Eğer bu genç yeni evlenmiş ise, bir yaşında bir çocuğu var ise, kirada oturuyor ve de evliliğin ve çocuk sahibi olmanın getirdiği yükler nedeniyle belli ölçüde bir borç ödüyor ise, beklenmedik bir günde, kriz rüzgârının estiği bir dönemde ne yapar? Nasıl yaşar, nasıl yeni bir iş bulur? Hayatını yeniden nasıl düzenler?
İşte ben şimdilerde böyle bir acıyla kıvranıyorum. Kendi başıma gelmişçesine bu genç adamın derdine çare arıyorum.
(Bu gencin ve benim durumumda her halde çok kimse vardır. O nedenle bu yazının şahsi bir yakınma olarak değerlendirilmeyeceğini umuyorum.)