Gündem

Unakıtan'ın kızları fırtına gibi!

14 Şubat 2010 02:00
T24 - Kemal Unakıtan'ın kızlarının, Unakıtan'ın Maliye Bakanlığı döneminde kurdukları şirketlerden biri olan Telemobil'in bugün önemli bir atağa kalktığını ifade eden Akşam gazetesi yazarı Çiğdem Toker, Telemobil'in ana sözleşmesinde yaptığı değişikliklerle pekçok alanda ticaret yapabilir ve daha da önemlisi, birçok kamu ihalesine girebilir hale geldiğini belirtiyor.

Toker, özellikle Telemobil şirketinin birbirinden farklı kamu ihalesine girmesini sağlayacak maddeye dikkat çekerek, TBMM Olağanüstü Genel Kurul'unda 24 Aralık 2009 tarihinde kabul edilen şirket ana sözleşmesine eklenen maddelerinden olan bu madde sayesinde Telemobil'i pekçok farklı ihalede görebileceğimizi ifade ediyor.

Akşam gazetesi yazarı Çiğdem Toker'in "Unakıtan'ın kızları fırtına gibi" (14 Şubat 2010) başlıklı yazısı şöyle:

Unakıtan'ın kızları fırtına gibi

Telemobil'i hatırlayanınız var mı?
Telemobil, Kemal Unakıtan'ın çocuklarının, babaları maliye bakanı olduktan sonra sonra kurduğu şirketlerden biridir.
Hani Unakıtan henüz bakanken Mersin Limanı özelleştirildiğinde, limanın güvenlik otomasyonu için, 2 milyon dolarlık sözleşme yaptığı ortaya çıkınca, TBMM gündemine gelmişti...
Hani Telsim henüz TMSF kontrolündeyken, Zeynep Unakıtan, Telemobil adına Telsim'e gitmiş, sonra da Telekom'la görüşmüştü...
Bugüne gelecek olursak... O Telemobil, şimdi büyük atağa kalktı. Deyim yerindeyse fırtına gibi geliyor.
Şirket, 20 milyarlık sermayesini 300 milyara çıkardı. Ama , 'Bu devirde 300 milyarlık sermayede abartılacak ne var?' diye düşünen çıkabilir. Devam ediyoruz...
Telemobil, 24 Aralık 2009'da Olağanüstü Genel Kurul'a giderek, ana sözleşmesini değiştirdi.  Öyle geniş ve radikal değişiklikler yapıldı ki, şirketin kurulduğu 2004'te 19 maddeden oluşan 'amaç ve konular'; 52 maddeye yükseldi.
Düne kadar faaliyet alanı, bilgisayar sistem ve programları kurma ve ticareti olan şirket; bundan böyle parfümden dokumaya, madeni yağdan salçaya kadar her türlü ürünün ticaretini  yapacak hale getirildi.
Ama en önemlisi bu da değil...  
Yeni ana sözleşmedeki şu maddeye lütfen dikkat:
'Türkiye Cumhuriyeti devleti bakanlıklarının ve bakanlığa bağlı resmi kuruluşların, KİT'leri iktisadi devlet teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları, kamu bütçeli daireler, mahalli idareler, belediyeler, yapı kooperatifleri, özel sektör kuruluşları tarafından yurtiçinde ve yurtdışında ihaleye çıkarılan inşaat, elektrik tesisat, yol, su, kanalizasyon, doğalgaz, altyapı, üstyapı, dekorasyon, restorasyon işlerinin yeniden veya onarımı ihalelerine katılmak, teklif vermek, ihale şirkette kalırsa ihale sözleşmesi gereği işi yapmak ve teslim etmek.'
Defalarca açıklandı: İçinde bulunduğumuz 2010, başta özelleştirme olmak üzere, her türlü kamu ihalesi için son derece verimli geçecek!
Bu yazı da Telemobil adını, birbirinden değişik devlet ihalelerinde sıkça görürseniz şaşırmayın diye kaleme alındı.
Hatırlatma: Zeynep Unakıtan'ın soyadı Zeynep Çaylı, Fatma Unakıtan'ın soyadı da Fatma Kanmaz olarak değişti. Soyadı değişiklikleri şirket siciline işlendi. Durum, 3 Şubat 2010 tarihli Ticaret Sicil gazetesinde duyuruldu.

4-C davası, siyaseti şekillendirebilir

Haber, cuma günü 'flaş flaş' diye duyuruldu.
Ancak AKŞAM okurları, sendikaların yeni 4-C kararnamesini, iptal istemiyle yargıya götüreceklerini, geçen pazar bu sütunda okumuştu.
Yarın açılması beklenen davanın konusu, 4 Şubat'ta Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı.
Dava sadece, iki aydır kış ortasında eylem yapan TEKEL işçilerini değil; hükümetin, 4-C'ye geçirmeyi planladığı, toplam 36 bin 215 bin işçinin (sayı Resmi Gazete'den)  kaderini ilgilendiriyor.
Henüz 4-C'li olmamış ama bakanlıklar ile üniversitelerde çalışan 36 bin 215 işi, 2010 boyunca peyderpey bu kapsama alınacak.
Yürütmeyi durdurma talebi acil işlerdendir. Açılacak davada iki olasılık var: Danıştay, davayı reddederse, hükümetin önünde, sertleşen 4-C tartışması açısından, yasal bir engel kalmayacak.
Ancak,  çıkacak olası bir yürütmeyi durdurma kararı, siyaseti yeniden şekillendirebilecek  potansiyel taşıyor. Ailelerle birlikte, yaklaşık 180 bin kişilik bir nüfustan söz ediyoruz...

Durmuş Yılmaz, İran'a gidiyor

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, salı günü İran'a gidecek. Ziyaret, Washington yönetiminin 'ihtiyaç halinde kullanılmak üzere İran'a askeri saldırı seçeneğini masada tuttuğu' tartışması nedeniyle kritik önemde.
ABD-İran gerginliğinin, dünyayı ilgilendiren diğer önemli ayağını, İran'a yönelik Ekonomik Yaptırımlar Yasası oluşturuyor. Türkiye'nin bu konudaki 'özel duruşunu' teyit eden yeni gelişmeyi buradan paylaşalım: Davutoğlu'nun ardından, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da İran'a gidecek.
Banka yönetimi, Yılmaz'ın 23 Aralık'taki ECO Toplantısı için yapacağı konferans üzerinde çalışıyor.