Uluslararası Af Örgütü, Gezi olaylarına ilişkin “Yaralar açık, adalet hâlâ yok” başlıklı raporunu açıkladı. Örgütün Türkiye masası yetkilileri, polis şiddetine ilişkin cezasızlık durumunun devam ettiğine dikkat çekti. Raporda, 5 bin 500’den fazla kişinin Gezi’ye destekten dolayı yargılandığı belirtildi. Raporda, "Polis şiddeti ile ilgili soruşturmalar polisin elinde kaldığı sürece cezasızlık da sürecek" ifadeleri de yer aldı.
Örgüt, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısıyla Gezi Parkı olayları ile sonrasında ortaya çıkan ve yargı sürecini de içine alan döneme ilişkin raporunu kamuoyuyla paylaştı. Toplantıya; Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Salil Shetty ve diğer yetkililer katıldı. Genel Sekreter Shetty, Gezi protestolarına katılanların ve acil tıp hizmeti veren sağlıkçıların hedef olmaya devam ettiğini söyledi. Süreç içinde sosyal medya kullanıcılarına davalar açıldığını belirten Shetty, hükümetin bu konuda daha toleranslı olması gerektiğini kaydetti.
‘Cezasızlık sürüyor’
Taraf'ta yer alan habere göre, hazırlanan rapora ilişkin tespitlerini aktaran Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner, raporda öne çıkan üç ana unsuru paylaştı. Şiddet uygulayan güvenlik güçlerine uygulanan cezasızlık durumunun devamı, Gezi’ye katılanların hedef olması ve barışçıl eylemlerin şiddet yoluyla engellenmesine dikkat çeken Gardner şunları söyledi:
"Araştırma sadece İstanbul’da değil, Ankara, Adana, Antakya, İzmir gibi şehirlerde yapıldı. En çok mağdurlarla, avukatlarla, sivil toplum kuruluşlarıyla konuştuk. Binlerce sayfa iddianame, resmi dosyalar okuduk. 14 ilden gelen verilerle bu rapor oluşturuldu. 30’dan fazla davaya baktık. İçişleri Bakanlığı’ndan görüş almak istiyorduk ama randevu talebimize olumlu yanıt alamadık. Çok net üç tespit ortaya çıktı. Birinci tespitte çok açık bir cezasızlık durumu söz konusu. Aslında Gezi’den önce de cezasızlık durumu vardı. Bu rapor onu bir kez daha kanıtladı. Polis şiddeti ile ilgili soruşturmalar polisin elinde kaldığı sürece cezasızlık da sürecek."
Davaya dikkat çekildi
Gardner, “Gezi hareketi destekçileri hâlâ hedef gösteriliyor. Bu anlamda ciddi bir araştırma yaptık. Hem yasa kapsamında açılan davalarla ilgili. Biz 30’dan fazla davaya baktık. 5 bin 500’den daha fazla sanık var, sadece Gezi eylemlerini desteklemekten yargılanıyor Türkiye’de. Bizim baktığımız davaların büyük çoğunluğunda insanlar bu gösterilere katıldıkları için yargılanıyor” ifadelerini kullandı.
Deliller gizleniyor
Perşembe günü başlayacak ve Taksim Dayanışması Grubu üyelerinin yargılandığı davaya dikkat çeken Gardner, “Bu davada toplantı düzenleme hakkı yargılanıyor. Gösterilere katılmaktan başka bir şey delil olarak gösterilmiyor. Böyle bir davanın olmaması gerekiyordu” dedi. Raporun “polis ihlallerinin cezasız kalması” bölümünde ise şu ifadeler yer aldı:
"Çok az vaka kamuoyunda ilgi gördü. Zaten, vakaların sayısının fazlalığı da buna imkan vermiyor. Diğer vakalar ile ilgili açılan soruşturmalar ya çok yavaş ilerliyor, ya da herhangi bir dava açılmadan kapandı."
Polis ihlallerinin soruşturulmasındaki eksiklikler başlığı altında şu tespitlere yer verildi:
"Kötü muamele vakalarının çoğu görgü tanıklarının ya da MOBESE kameralarının olmadığı yerlerde yaşandı. Gözaltına alınanlar polis tarafından tutuldukları yerlerde kötü muameleye maruz kaldı ya da kasıtlı olarak kameraların olmadığı yerlere götürülerek dövüldü. Soruşturmalar çok ağır ilerlemekte, ilerlemişse bile yeterli özen gösterilmemektedir. Deliller gizlenerek, engellenerek ya da delillerle oynanarak soruşturma sürecine kasıtlı olarak zarar verilmektedir."
AKP yol ayrımında
Uluslararası Af Örgütü’nün Gezi Parkı raporunda, Başbakan Erdoğan’ın tehditlere karşı kutuplaştırma politikası izlediği belirtildi. 12 yıllık iktidarın ardından hükümetin bir yol ayrımında bulunduğu kaydedilen raporda şöyle dendi:
"AK Parti, geçen sene Gezi Parkı eylemleri gibi gücünü sarsacak bir dizi zorlukla karşılaştı. Ayrıca, kendisini büyük yolsuzluk skandallarının ortasında buldu, zamanında destek aldığı Fethullah Gülen ile büyük bir gerilimin içine sıkıştı ve Soma maden faciasının ardından halkın büyük tepkisiyle karşılaştı. AK Parti’nin bir seçim yapması gerekiyor. Mağdur olmuş kişilere ulaşmaya çalışabilir ya da suçlama ve kutuplaşma politikası izleyerek AK Parti tabanı içinde desteğini güçlendirmeye çalışabilir. Başbakan Erdoğan ikincisini tercih etti. Yaşanan bu krizlere kendisine muhalefet edenleri susturarak ya da bastırarak tepki verdi."